Mesele vali ile padişah olmak mı?

Kıbrıs’ın kuzeyi bugüne kadar böyle bir ortam yaşamadı. Siyasi anlamda Cumhurbaşkanından, Başbakana hatta Bakanlara kadar bir “Mesaj” furyası yaşanıyor.

Kıbrıs’ın kuzeyi bugüne kadar böyle bir ortam yaşamadı. Siyasi anlamda Cumhurbaşkanından, Başbakana hatta Bakanlara kadar bir “Mesaj” furyası yaşanıyor. Hatalıysam lütfen düzeltilsin, yanlış olan her ne varsa bu kadar açık şekilde yapılmadı. Ve hataların, yanlışların üzerine hiç bu kadar sessiz kalınmadı. Maaş ödeyemeyen bir devlet varken, nasıl olurda bu devleti yönetenler bütçenin denkliğinden, ekonomik büyümeden bahseder. Maliye Bakanı Sayın Ersin Tatar “Bu ülkede sadece kamu çalışanları yoktur. Bütün kaynakları sadece kamu çalışanlarına aktarmak adaletsizliktir” diyor. Doğrudur. Doğrudur da, o halde neden hala daha kamuya istihdam yapılıyor. Mademki devlet bu kadar zorda, neden hala kadrolar şişiriliyor. Yapılan istihdamlar çok mu adaletli.

MESAJLAR
Çok tartışılan olmayan yetki, göstermelik de olsa Sayın Dışişleri Bakanına iade edildi. Dışişleri Bakanı Sayın Özgürgün, Türkiye de Kıbrıs konusunda gelinen son aşama ile ilgili bilgiler verdi. Rum pasaportu alanlar konusunda endişesini(!) dile getirdi. Rumlar, özellikle Kıbrıslı Türk gençleri pasaportla kandırıyor dedi. Üstelik TBMM de. Bu durumun başka başka sebeplerinin de olduğunu ve pasaport alanların sadece sıradan vatandaşlar olmadığını da keşke anlatsaydı Sayın Dışişleri Bakanı. Kaldı ki bu pasaportlar ve benzeri haklar o çok sığınılan ve hakkımız var denen 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluş anlaşmalarının verdiği bir hakkıdır. Ankara hükümetinin KKTC hükümetine açık desteği var. Bu ortada. Sayın Özgürgün’ün Ankara ziyareti bir anlamda bunu gösterdi. Anlatılmak istenen özellikle Kıbrıs konusunda hem KKTC hükümeti hem de Dışişleri Bakanlığı yetkilidir. Verilen mesaj bu. Ama mesaj veren sadece Sayın Özgürgün değil. Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu, daha önce dile getirdiği bazı söylemleri daha da ileri götürerek devam ettirdi. Sayın Cumhurbaşkanı kendisine hükümetle ilgili şikâyetlerin geldiğini ve tecrübelerini aktarmaya hazır olduğunu söyledi. Ve şu sözler çok ilginç “Muhalefet ve UBP’liler hükümetten çok şikâyet ediyor”. Türkiye ile yapılan protokoller ve uygulanmak istenen kararlara da Sayın Cumhurbaşkanından eleştiriler geldi. Muhalefetin toparlanmaya başladığını ve bazı siyasi partilerin Meclisten çekilebileceğini bildiğini de dile getiren Sayın Eroğlu aslında hem hükümete hem de muhalefete hazır olun uyarısı yaparak çok net mesajlar verdi. İlk başta da söylediğim gibi KKTC böyle bir ortamı hiç yaşamadı. Yanlış olan her şey hiç bu kadar göstere göstere yapılmadı. Hükümetin bildiğim bildik, yaptığım yaptık tavrının nereye dayandığını anlamak zor. Dayanağın KKTC halkı olmadığı kesin.

Sayın Eroğlu’nun mesajları karşılık bulmada gecikmedi. Başbakan Sayın İrsen Küçük Türkiye ile imzalanan protokolün Sayın Eroğlu’nun Başbakanlığı döneminde imzalandığını hatırlattı. Sayın Eroğlu’nun 14 aylık Başbakanlığı süresince tedbir almadığını söyleyen Sayın Küçük erken seçim için ise böyle bir ortamın olmadığını ifade etti. Eroğlu Başkanlığındaki UBP’nin 2004 seçimlerinden sonra 16 ay Meclise gitmediğini anımsatan Sayın Küçük “O zaman erken seçim olmadı. Şimdi de olmaz” sözleriyle beklenti içinde olan kesimlere de mesajlar vermiş oldu. Peki, bu mesajları nasıl yorumlamak gerek. Sayın Eroğlu bu tür açıklamalara neden gerek duyuyor? Gerçekten ülkedeki durum açısından mı, yoksa UBP içindeki istikrarsızlık ve değişimden dolayı mı? Ülkedeki durum sadece içinde bulunulan zamanla ilgili değil. Son 37 yılda yapılan hatalar bu ülkeyi bu hale getirdi. UBP içindeki değişim yön değiştirmiş durumda. Sayın Eroğlu’nun yerinde artık Sayın Küçük var. UBP büyük bir güç. Şu an iktidar. Konu ile ilgili olarak çok değerli bir gazeteci dostum şu şekilde bir yorum yaptı. “Bu ülkede Cumhurbaşkanlığı makam olarak Valilik, Başbakanlık ise Padişahlıktır. Sen olsan hangisi olmak istersin”. Şu bir gerçek ki devletin en tepesi ile hükümet ve de UBP’nin yeni yönetim kadrosu arasında ciddi bir görüş ayrılığı var. Kimin haklı olduğunu tabi ki zaman gösterecek. Peki, toplumun gündemi bu mu? Elbette hayır. Zaten esas mesele yönetici konumunda olanların öncelikleri ile toplumun önceliklerinin ayni olmaması.
Bu haber 769 defa okunmuştur
  • cemile güntay   - 07.10.2011 süper bir analıiz tebrikler

:

:

:

: