30. TÜYAP Kitap Fuarı ve kitabın anlamı

Yıllardan sonra bu yıl kitap fuarına katılma şansım doğdu. Çocuklar gibi sevindim gerçekten. 1997 yılında ilk kitabım, FARKLISINIZ ile katılmıştım. Zaman gerçekten çok hızlı geçiyor, adeta ellerimizden kayıp gidiyor.




















Yıllardan sonra bu yıl kitap fuarına katılma şansım doğdu. Çocuklar gibi sevindim gerçekten. 1997 yılında ilk kitabım, FARKLISINIZ ile katılmıştım. Zaman gerçekten çok hızlı geçiyor, adeta ellerimizden kayıp gidiyor.

O yıl, pekçok yazar ve şair tanımıştım. Kimler yoktu ki! Aydın Boysan, rahmetli Attila İlhan, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Nazlı Eray, Gülten Dayıoğlu, Ayşe Kulin... Kıbrıs’tan rahmetli Özker Yaşın, Harid Fedai, Mehmet Kansu... O yıllarda fuar, Pera Palas’ın yanındaki binadaydı. Alabildiğina kalabalık, labirent gibi daracık alanlar, küçük küçük derme çatma standlar...

Her tanışıklık size bir şeyler getirir, hayatınıza ışık olur. Ne kadar etkilenirseniz o kadar da derin izler bırakır. Attila İlhan’ın yana eğik şapkasının altından bakan gözleri sizi deler geçer, Sorularından da ürkmeye hazırsınızdır, ya yanıtı güzel olmazsa diye... Çok basit baskısı, neredeyse hiç orijinal görünmeyen kapağı ile kitabım sıradandı. O yine de güzel şeyler söylemişti. Kitaba adını veren şiirim kapaktaydı çünkü... Nedenini sorunca “ Benim gibi herkesin şiiri sevmesini istiyorum. İçini açmak zahmetine katlanmayanlar için böyle olsun dedim.” Cevabımı çok beğenmişti, bundan sonrakilerde de buna dikkat etmemi söyledi.

Bu yıl iki hafta önce 11. Kitabım çıktı: “ Adı Sevmekle Başlasın” Rahmetlinin sözlerini hala tutuyorum. Anı- deneme türünde bile kitabın arka sayfasında kitaptan alıntı cümleler yer alıyor.

Bu yıl, Beylikdüzündeki fuar, beni çok etkiledi. Bir kere, çok geniş bir alana kurulmuş. Son derece şık standlar, yerler renkli halılarla kaplı, salon adları, sokaklar, oturum salonları, imza yerleri... Ekrandan her an akan aydınlatıcı bilgiler güvenlik kapıları... Gün boyu acıkanlar için kafeler, lokantalar, hatta bulunduğunuz yere servisler... Albenili kitaplar... Özellikle çocuk yayınlarının sayısını çok artmış buldum. Bir de en gözde standlar dini yayınların olduğu yerlerdi. Burada çocuklar için hazırlanmış dini konulu kitapların çokluğu ve çok ucuza satılıyor olması dikkat çekiciydi.

KKTC standı 2. Salon 502 b de yer almıştı. Köşe oluşu bence iyiydi. Kültür Dairesi Müdürü Sayın Derviş Beyit (Türk Lisesinde öğrencimdi.) bizimleydi. Stand görevlileri Yusuf Bey, Elif ve Tuğba gerçekten özveriyle gün boyu koşuşturup duruyorlardı. Özellikle tanıtım broşürlerimiz çok ilgi gördü. Ailem, arkadaşlarım ve yakınlarım sayesinde ben de biraz kitap imzaladım. Ağırlıklı olarak, Kıbrıslı olup da Türkiye’de yaşayanların odak noktasıydık, bir de öğrencilerin...

O havayı solumak bile inanılmaz keyifliydi. Düşünün ki bir insan seli önünüzde dalgalanıp duruyordu. İlk gün... Açılış günü olması ayrıcalıktı elbette. Aynı günün gecesi akşam haberlerinde ilk gün 15 bin ziyaretçi geldiğini öğrenmiştim. İnanılmaz bir şey...

Açılış öncesi erken gittiğim için, ziyaretçilerde alınmadan 7-8-9. Salonlarda yer alan resim sergilerini izleme fırsatı buldum. Neredeyse 100 den fazla sanatçının resimlerinden örnekler vardı. Bizden de Feridun Işıman ve Ruzen Atakan katılmıştı. Fırsat buldukça biraraya geliyorduk.

Aslında İstanbul’a ben birkaç gün önceden gitmiştim. Haliç’teki Minyatürk’ü görme fırsatım oldu. Siz gittiniz mi bilmiyorum ama ben mükemmel buldum. Harika bir açıkhava müzesi... Sadece Türkiye’deki tarihi eserler: Anıtkabir, TBMM, İst. Postanesi, Dolmabahçe Sarayı, Ayasofya, Selimiye, Süleymaniye, Safranbolu Evleri, Yalılar, Erzurum Yivli Minare, Yeşil Cami... değil, Bosna’daki Mostar Köprüsü, Makedonya’daki ya da Bulgaristan’daki camiler bile vardı... En güzel yanı da elinizdeki giriş biletinizin barkotunu, tarihi eserin önündeki makinaya gösteriyorsunuz; o da hangi ulustansanız o dilde sizi eserle ilgili olarak bilgilendiriyor. Rehber ihtiyacı da ortadan kalkıyor böylece...

Hatta Derviş Beye bile, bizim de bir minyatür eserler müzesi yapmamızın çok hoş olabileceğini anlattım. İstenirse neden olmasın. Kıbrıs’taki tüm kaleler, camiler, kiliseler ve bazı ören yerleri, hatta anıtlar bir alanda sergilenir. Turizm açısından son derece yararlı bir yer hazırlanmış olur.

Sayın Rahmi Koç’a bu emeğinden dolayı sonsuz teşekkür etmeli... Müzeden çıkınca da dolmuşa binip Sütlüce’de inerseniz, Haliç’i sandalla karşıya geçme (Eyüp) şansını yakalamış olursunuz. İnsan kendini Venedik’te sanıyor. Kapalı havaya ve soğuğa rağmen çok güzel bir gün oldu benim için...

Kültürel anlamdaki her etkinlik fevkalade güzeldir her zaman. Bize çok şeyler kattığına inanırım; ister sergi, ister konser, isterse fuar olsun... Sağlıcakla kalın efendim. Nice sanat şölenlerinde buluşmak üzere...
Bu haber 2830 defa okunmuştur
  • Kıbrıs zaten minyatür Bolat  İstanbul - 16.11.2011 Öncelikle merhaba, Miniatürk'ün Kıbrıs versiyonu için size katılmıyorum. Kıbrıs zaten küçücük bir ada, bence harika bir yer maketleri yerine bizzat gidilip görülmesi daha avantajlı olur :)) TÜYAP fuarını açılış gününde ziyaret ettim ama bu hafta sonu kapanışı ailecek yapıp Kıbrıs standına da özel olarak uğrayacağız, yazmasanız inanın haberimiz olmayacaktı, çok kalabalık bildiğiniz üzere.

:

:

:

: