Haspolat Meslek Lisesi’nde İlahiyat Bölümü

Bu köşeyi takip edenler anımsayacaktır. Geçtiğimiz Cuma günü “Objektif” köşesinin konusu Kıbrıs’ın kuzeyindeki yönetimsel yapının, Türkiye’deki iktidarlarla etkileşim içinde olduğu idi

Bu köşeyi takip edenler anımsayacaktır. Geçtiğimiz Cuma günü “Objektif”
köşesinin konusu Kıbrıs’ın kuzeyindeki yönetimsel yapının, Türkiye’deki
iktidarlarla etkileşim içinde olduğu idi. Bu yazımda her dönem Ankara’ya göre
bir strateji belirlediğini anlatmaya çalışmıştım. Ulusal Birlik Partisi iktidar
erkini, Cumhuriyetçi Türk Partisi Özgürlük ve Reform Partisinden devraldıktan
sonra Ankara ile ilişkiler anlamında umduğunu bulamadı. Yine ekonomik
protokoller imzalandı. Ve sanıldı ki her şey eskisi gibi. Ama Ankara eski Ankara
değildi. Har vurulup harman savrulan devlet bütçesi günün sonunda bom boş bir
kasaydı. Yine, yeniden Ankara’dan medet umuldu ama olmadı.


Bunun yanında en kötüsü partizanlığın, adam kayırmacılığın,
ayırımcılığın üzerine kurulmuş bir siyasi yapı ve bununla beslenen bir sistemin
inşa edilmesidir. Şimdi hükümet kurtuluş yolu arıyor. Bu kurtuluş yolu halk
için mi? Elbette değil. İktidarı korumanın yolu. AKP hükümeti ile ilişkileri
iyi tutmak ve imza atılan protokolleri her ne pahasına olursa olsun uygulamaya
koymak hükümet için zoraki. Terör ve deprem olayları ile sarsılan AKP şu anda
daha çetrefilli konularla boğuşuyor. Buda UBP hükümetine zaman kazandırdı. İşin
aslı bunların hiçbiri normal değil. KKTC ve Türkiye iki ayrı devlet ise
ilişkileri de bu ruha uygun şekilde yapılandırılmalıdır.



Ankara hükümetinin KKTC’ye bakış açısı, Sayın Bülent Arınç’ın
ifade ettiği gibi ulusal anlamdaki gerçekler dolayısı ile devletler arası değil
hükümetler arasıdır. Ankara hükümeti Kıbrıs’ta işin kolayına kaçtı. Kıbrıs’ın
Kuzeyinde gelişen yapısal ve siyasal sorunlara karşı Kıbrıs Türk Halkını zorlama
yöntemini seçti. Bu düşünceyi seslendirirken ekonomik anlamda atılmak istenen
adımlara veya uygulamaları hatırlatmak amacında değilim. Ama yıllardır var olma
mücadelesi veren bir halka diplomasi ve tarihi bağlara yakışmayacak sözler ve
yaklaşımlar sergilenmesi kabul edilemez. Bu halkın kazandığı paradan, harcadığı
paraya, yaşadığı evden, kullandığı arabaya, dini ibadetinden, dini inancına
kadar konuşulmadık tarafı kalmadı. Hele dini inancın araştırma konusu yapılması,
konu ile ilgili Türkiye Başbakanına raporlar sunulması benim gözümde son derece
utanç verici bir olaydır. Hangi ülke, bir başka ülke için böyle bir çalışma
yapar?


Pazartesi günü, Eğitim Bakanlığı Mesleki Teknik Dairesi Müdürü Metin
Gültekin ve Eğitim Öğretim Uzmanı Aytunç Şirket, Haspolat Meslek Lisesine
giderek bu okul da ilahiyat bölümü açılacağını ve sonrasında da okulun adının
değiştirileceğini bizzat bildirdiler. Bu karar Bakanlar kuruluna aitmiş. Şimdi
bu ülkenin sorunu bu mu? Zorlama kararlar ile daha fazla tepki oluşacağını
kimse farkında değil mi? Yoksa bunu kimse önemsemiyor mu? Hele geçim derdinin, ekonomik
sıkıntıların, adaletsizliğin memleketin her yerine sıçradığı bir zamanda.


Efendiler, öncelikle insanların sorunlarına çözüm üretin. Bu
alanda önemli bir talep varsa, elbette karşılansın. Fakat sırf Ankara istiyor
diye bu olayı hayata geçirmek, bir meslek okulunu kapatmak her halde bir
ihtiyacın karşılanmasından daha fazla amaçlar içerir.

Bu haber 951 defa okunmuştur

:

:

:

: