Downer bunaldı; İngiltere devrede

Birleşmiş Milletler genel sekreterinin Kıbrıs özel danışmanı Alexander Downer’in “kolaylaştırıcılık” rolünü üstlendiği Kıbrıs görüşme sürecinde “yeterince ilerleme sağlanamaması” nedeniyle bıkkınlık içinde olduğu iddia ediliyor.

Birleşmiş Milletler genel sekreterinin Kıbrıs özel danışmanı Alexander Downer’in “kolaylaştırıcılık” rolünü üstlendiği Kıbrıs görüşme sürecinde “yeterince ilerleme sağlanamaması” nedeniyle bıkkınlık içinde olduğu iddia ediliyor.

Diplomatik çevrelerde dolaşan söylentilere göre son New York temasları sırasında BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’a sıkıntılarını anlatan ve “kerhen” göreve devam ettiğini ileten Downer sürecin başarısı için pek fazla ümitli olmadığını vurgulamış. Downer’in genel sekretere ve Güvenlik Konseyi üyelerine “uluslararası oyun kurucuların” adadaki her ki tarafa ama bilhassa Rum liderliğine yönelik daha net mesajlar vermelerinin, çözüm olmaması durumunda ödenecek bir fatura olacağını hatırlatmalarının ve çözümsüzlük durumunda en azından on yıl bu konuyla kimsenin ilgilenmeyeceğini veya ilgilenmek istemeyeceğini taraflara bildirmenin yararlı olacağını anlatmış.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın 22-24 Ocak’ta randevulaştıkları New York Long Island’daki BM yerleşkesi Greentree’de Kıbrıs sorununun yönetim ve güç paylaşımından mülkiyet ve AB ilişkileri ve federal ekonomi konularına kadar tüm iç boyutlarında yakınlaşmaların tamamlanmasının hedeflenmesine rağmen, uluslararası toplumun net pozisyon almaması durumunda başarının garanti edilemeyeceğinin vurgulandığı New York temaslarında zamanın daraldığı ve çözümsüzlük tehdidinin artığı kaydedilmiş.

Bu çerçevede son zamanlarda İngiltere’nin Rum tarafında alerji yaratan önerileri gibi iç konulardaki görüşmeler tamamlanmasa bile 2012’nin ilk aylarında Kıbrıs sorununun güvenlik ve garantiler dâhil boyutlarının ele alınacağı bir “uluslararası konferans” toplanmasının yararlı olacağı da kaydedilmiş.


RUMLARIN KABUSU!

Her ne kadar Rum kesimi ısrar ve inatla “Kıbrıs için Kıbrıslılar tarafından bulunacak çözüm” demekteyse de bir türlü çözüme yönelik adım atmamakta ve bu tutumuyla Downer’de de görüldüğü gibi çözüm için uğraşan BM ekibinde ve uluslararası gözlemcilerde bıkkınlık yaratmakta.

Rum basınında da son günlerde hiç de kibar olmayan bir şekilde Rum tarafının “eşek gibi” toplanması istenecek uluslararası bir konferansa gideceği, aksi durumda bu sefer “cezalandırılmadan kurtulamayacağı” kaydediliyor. Her ne kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması veya tanınmamasını talep eden Güvenlik Konseyi kararının ilga edilmesi söz konusu olmasa da, Rum liderliğine KKTC’nin tanınmamasıyla ilgili Güvenlik Konseyi kararı sadece tavsiye niteliğindedir, cezai yaptırımı yoktur, KKTC’yi tanımak isteyen ülke olur ise “Tanımayın demeyiz” mesajının çok güçlü olarak verilebileceği iddia edilmekte.
Böyle bir gelişme olabilir mi? Bu soruyu yönelttiğim Batılı etkin bir diplomat “Biz kimseye KKTC’yi tanıyın demeyiz. Tanıyanlar da aferin demeyiz. Ama tanıma durumunda sessiz kalmamız bile bir nevi destek olduğumuz anlamına gelmez mi?” cevabıyla önümüzdeki aylarda bazı ciddi gelişmelerin olabileceği sinyalini verdi. Bu arada yine Kıbrıs konuyla yakından ilgili bir başka Batı ülkesi diplomatı gerilen AB ilişkilerini, Rum kesiminin yaklaşan dönem başkanlığını ve görüşme sürecinde sonuç alınamaması ihtimalini işaret ederek, Türkiye’nin B planının KKTC’nin tanınması için kampanya başlatmak olabileceği yorumunu yaptı.

Türk yetkililer ise şimdilik B planı olduğunu ama A planı gündemde iken B planının konuşulmasının A planını tamamıyla ikinci plana itebileceğinden bu konuya “şimdilik” girilmesinin doğru olmayacağını kaydediyorlar.

Bu keşmekeş içerisinde İngiltere’nin son günlerde ısrarla iç meseleler bitse de bitmese de uluslar arası konferans toplanmalı tezi ise Rum tarafında yarattığı alerjinin aksine Ankara’yı son derece memnun etmekte.


İLERLEME GERÇEKTEN YOK MU?

Bu soruyu geçen hafta beni kabullerinde hem Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na hem de eski cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a sordum. Aynı zamanda Rum tarafındaki önemli pozisyonlardaki arkadaşlarla da aynı konuyu tartıştım.

Cumhurbaşkanı Eroğlu her şeye rağmen iyimser. Zorlukların altını çizmekle ve Rum tarafında çözüm arzusu olmadığı eleştirileri yapmasına rağmen “Biz çözüme hazırız. Uzlaşıya dayalı, sulandırılmamış iki kesimli, iki bölgeli federal bir çözüme varız. Süreçte birçok başlıkta çok önemli mesafe kaydedildi. En önemli konularda uzlaşıya neredeyse ramak kaldı diyebilirim. Ama Rum tarafında çözüm arzusu yok, uzlaşıyı halka sunabilecek ve destek alabilecek siyasi liderlik yok” değerlendirmesini yapıyor.

Eski cumhurbaşkanı Talat ise daha karamsar… Sanki Rum tarafında çözüm arzusu var da çözümü Eroğlu engelliyormuş gibi bir hava hâkim Lefkoşa Dereboyundaki gayet güzel, zevkli ve sade döşenmiş ofisinde. Talat çözümden ziyade Kıbrıs Türk halkının giderek artan bir şekilde kimliğinden uzaklaşmakta olduğunu, Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği almakta olduğu endişesi içerisinde gibi görünmekteydi…

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bu konularda bir şey demiyor muydu? Sadece soruya cevap için değil yaşlı çınara saygılarımı sunmak, mümkün ise ellerinden öpmek için randevu alarak Girne Yılanadası’ndaki konutuna da gittim. Heyhat, Başkan soğuk algınlığı geçiriyor idi, ancak belli mesafeden saygılarımı sunabildim. Sağlığı yerinde, morali gayet iyi, düşmanlarını çatlatacak bir havada idi. Allah ona uzun ömür versin.


BARIŞ KARŞILIĞI SU MESELESİ Mİ?

Evet o konuyu da yazmak lazım… Lazım ama o konu daha olgunlaşmakta. Biraz daha bekmelekte, diplomasiye şans vermekte yarar var. Sonuçta bu sürecin yararına inanıyor isek ve su dosyası da bizim gayretlerimizin bir sonucu ise, detaylarını yazıp öldürmeyelim.

Miktarları, detayları rakamlarla vermek yararlı olmaz bu aşamada ama yine de kısaca şöyle diyebiliriz. Lalettayin bir adamın “Öykle bir öneri yapmadık” falan gibi dediklerine inanmayın. Öneriyi 17 Ekim günü sözlü olarak Cumhurbaşkanı Eroğlu yaptı. Greentree görüşmesinde de bir kez daha sözlü olarak gündeme geldi. Bugün-yarın yazılı olarak da sunulacak, geçen hafta KKTC’den görüşme heyetinden gelen bir temsilciyle Ankara’da üzerinde son tartışmalar yapıldı, paket tamamlandı.

Bu öneri elbette ki ezber bozacak bir yaklaşımla hazırlandı. Mal-mülk meselesinde tazminatların su ile ödenebilmesi veya daha doğrusu sudan elde edilecek para ile ödenebilmesi ve aynı zamanda hem içme hem de tarım suyu ihtiyacına on yıllarca cevap verilmesi imkanlarını doğuracak diğer yandan da adanın kuruyan aküferine imdat olacak bir öneri…

Dahası, daha bulmadığı gaz ve petrolünü çözümü finanse etmeye yanaşmayan Rum kesimin suratında tokat gibi patlayan bir öneri Ankara’nın suyunu masaya koyması… Tabii ki bedava değil.
Bu haber 2065 defa okunmuştur

:

:

:

: