Güzellik ve umut dolu nice yıllara…

Yeni bir yıl daha başladı. Takvimler 2012’yi gösteriyor artık. Oysa üç beş yıl önce, sanki çok uzak bir zamanmış gibi gelirdi.

Yeni bir yıl daha başladı. Takvimler 2012’yi gösteriyor artık. Oysa üç beş yıl önce, sanki çok uzak bir zamanmış gibi gelirdi. Tıpkı bir pasta dilimi gibi kıyısından, köşesinden ısırmaya başladık bile… Önemli olan sağlıklı, huzur dolu günlerin bizi beklemesi.Elbette gereken hazırlığı yapmışsak… Sevgiye, saygıya ve anlayışa kapılarımızı ve yüreklerimizi açmışsak… Bana gelen yeni yıl mesajlarından birinde, 365 günün banka hesabıma yattığı, onu dikkatli kullanmam gerektiği hatırlatılıyordu. Gerçekten de öyle. Har vurup harman savurursam, ondan yeterince yararlanamazsam, zaman denilen bu hazinenin değerini anlamam demektir. Aslında her yeni yıl, yapamadıklarımız, gerçekleştiremediklerimiz için yepyeni bir fırsattır.Keşkelerisilebilmek… Hatalarımızı düzeltebilmek için istediğimiz zamanlar… Yeni tasarıları hayata geçirmek için beklenen zaman… İşte geldi. Haydi, iş başına… Elinizi çabuk tutun. Yoksa bu yıl da, siz adımınızı atıncaya kadar geçiverecek haberiniz ola… Bir Kıbrıs deyişi vardır, bayılırım ona. Tembeller, uyuşuklar için söylenen: “ Ön ayağını atıncaya kadar arka ayağını köpek kapar…” denir.
Konuyu daha elle tutulur hale getirelim isterseniz. Bu yıl kendinizi kitap okuma konusunda zorlayabilirsiniz. Kitaplar, her yaşta insanın farkındalığını arttırır. Farkına varmak demek, çevremizde, ülkemizde, dünyada ve evrende nelerin olup bittiğini anlamaya çalışmak demektir. Her önümüze konanı sorgulamadan kabul etmemek demektir… Sürü zihniyeti ile güdülmemektir. Zahmet edip düşünmek, sorunlara çözümler aramak demektir. Her söylenene, doğru muamelesi yapmayıp, Ahfeş’ingeçisi gibi kafa sallayıp onu kabul etmemektir. Biliyorum, bu da kim, diyorsunuz.

Anlatayım:
Ahfeş, Yunanlı bir filozoftur. Çevresindeki insanlar, her önüne gelenle fikirlerini tartışmak istediği için, ondan bıkarlar. Aslında onu anlamadıkları için ondan kurtulmak isterler. Çözüm bulunur hemen. Dağın başına bir kulübe yaparlar, yanına da bir keçi verirler. Keçinin sakalına da bir ip bağlarlar. Filozof anlatır, keçi dinler. Zaten keçiler başlarını sürekli sallayan hayvanlardır. Ahfeş, anlattıklarından sonra keçiye, “Öyle değil mi?” diye sorar. Keçi, inadı tutup da kafasını sallamazsa, Ahfeş, sakala bağlı ipi çeker. Düşünen, sorgulayan birey olabilmek emek ister, araştırma ister, kafa yormayı gerektirir. Çevrenizde olup bitenlere karşı sorumluluk ister. Adam sendecilik ve bana necilik sökmez bu noktada…

Aynı duyarlılığı, ailemizden başlatmak gerek. Çocuklarımıza aşılamak gerek. Kişisel sorumluluklar, toplumsal sorumluluklar, çevre bilinci… Artık, dar alanda kısa paslaşma dönemi sona erdi. Çocuklarımız dünyanın her yerinde ne olup bittiğini anında öğreniyorlar. Onları medya okur yazarlığıyla da tanıştırmak gerek. Her okuduklarının tümden doğru olmadığını da öğretmeliyiz. Bilgi bombardımanı altında ezilen onlar, gereksizleri ayıklamayı, seçmeyi öğrenmeliler. Her ne kadar onlardan pek çok konuda geri olsak da öğretebileceğimiz, belleklerine kazıyabileceğimiz insani değerler var:Sevgi, saygı, dayanışma, dünya barışı, doğru düşünme… Vakit geçirmeden gereği yapılmalı. Çocuklarınızla yakından ilgilenin lütfen, -miş gibi yapmadan hem de… Onları dinleyin. İçinde esen fırtınaların farkına varın… Yardım edin…

19 MAYIS TÜRK MAARİF KOLEJİ Şu aralar hemen her hafta bir okuldayım. Öğretmen olmamın tatlı ve haklı avantajlarını keyifle kullanıyorum. Biliyorum ki yeni neslin bana ihtiyacı var. Sizlerlebu sayfamdan zaman zaman o güzellikleri paylaşıyorum. 26 Aralık 2011 de Girne’de kolejin konuğu idim. Elbette öncesinde mutlaka bir ön görüşme yaparım. Bir hafta önceki okul ziyaretimde müdür yrd. İlkay İzcan ile tanışıyoruz. O, beni kitaplarımdan, TV den ve şiirlerimden biliyor. Son derece sıcak karşılanıyorum. Kahvelerimizi içerken “Neler yapabiliriz”i düşünüyoruz. 11. Sınıfları akıllı sınıfta toplayalım, diyor. Ben de gençlerle hangi konular üzerinde duracağımı anlatıyorum. Onay alıyorum.

Günlerden pazartesi… Öğleden sonra son iki ders gençlerleyim… Hepsi pırıl pırıl yanlarında öğretmenleri… Kendini yeterince tanıma, değer bilme, arkadaş seçimi, karar verme, aileyle iletişim, öfke kontrolü, hedeflerimiz…Yaşama bakış açımız… Hayatın güzelliği ve avuçlarımıza bir kereliğine bırakılmış armağan oluşu… Aşklarımız… Süremizelverdiğince, bir konudan diğerine geçiyoruz. Arada şiirler okuyorum. Onlar şaşkın… Böylesi bir konuşma beklemiyorlar. Meğer ne kadar ihtiyaçları varmış… Defterime ne güzel cümleler yazmışlar, şaşırma sırası bende…

YORUMLAR…

Ayşe Hanımla şiir aracılığıyla tanışmak güzeldi. Kalbinizdeki güzellik yüzünüze yansımış. Mutluluklarınız daim olsun ki bizimle paylaşabilesiniz. Sevgiyle kalın. İlkay İzcan(Müd. Yrd.)

Artık daha büyük aşklarım, mutluluklarım, hedeflerim, sevinçlerim var. Sadece seksen dakika içinde dolu dolu yaşamayı öğrendim. EDA

Bizden aldığınız geri bildirimler, yüzünüze o kadar güzel yansıyor ki, anlatamam.Yüzünüzdeki ışık çok parlak, çok güzel… Sizinle tanışmak, sizi dinlemek beni çok mutlu etti. Beni çok etkilediniz. ANNA

Çok güzel bir söyleşiydi. Sizinle tanıştığıma çok mutlu oldum. Çok teşekkür ederim. MEHMET Uzun zamandır bu kadar güzel ve huzurlu bir söyleşide bulunmamıştım. Sizi dinlemekten çok zevk aldım. Sayenizde hayata farklı bir pencereden bakabildim. Mutluluğun ne demek olduğunu, ufak bir söyleşiyle, kısa bir zaman içinde çok güzel anlattınız. NİLAY

Gerçekten çok teşekkür ederim. Ruhumu o güzel sesinizle dinlendirdiniz. Akıl ve mantık yolunda anlattığınız şeyleri asla unutmayacağım. İlerde sizin gibi, gerçekten sevdiğim şeylerin peşinden gideceğim. FUNDA

Hayatın hepimiz için bir anlamı olduğunu, bizi biz yapan şeyi bilmek için yaşamamız gerektiğini hatırlattınız... Yaşamın anlamını, kendimizi sevmeyi, hayata anlam katarak gülümsemeyi bilmeliyiz. ZİŞAN

Aşk dolu, sevgi dolu bir hayat geçirmek için, farkı fark etmeliyiz. Hatta bazen fark ettiğimizi de fark ettirmeliyiz. Hayatı sevmeliyiz. GİZEM

Bugün bize, yaşamanın güzelliğini, nefes almanın değerini, en önemlisi de sevdiğimiz insanları bir kez daha hatırlattığınız için; bu unutulmaz gün için size çok teşekkür ederim. CANSU

Siz tanımak… Görmek… Dinlemek… Tek kelimeyle mükemmeldi… EBRU Bugün bu söyleşiye katıldığım için gerçekten çok mutluyum. Çünkü bize biz olmamızı, kim olduğumuzu düşünmemizi söylediniz. Bugün bunları düşüneceğim. Sayenizde hayatı ve gerçeklerini öğreneceğiz. Sonsuz teşekkürler… EZGİ

Bunlar bizim çocuklarımız… Bunlar sizin çocuklarınız… Anlaşılmaya, sevilmeye, doğru yönlendirilmeye, doğru düşünmeyi öğrenmeye, hayatı tanımaya ihtiyaçları var… Onları çok SEVİYORUM…
Bu haber 2952 defa okunmuştur

:

:

:

: