Dün 1 Mayıs’tı. Normal bir takvim günü ve sıradan tarihe gömülen bir zaman dilimiydi. Tabi ki başka anlamı da vardı 1 Mayıs’ın. İşçi ve Emekçi bayramını simgeleyen özel bir gün olması gibi. Aslında daha önce “Kadınlar günü” olarak kutlanan ve abartıldıkça abartılan, anlamını yitiren, maddi, manevi sömürülen ve bayram değil, anma günü olarak hatırlanması gereken 8 Mart gibi bir tarih. Fakat ilginç tablolar çıktı ortaya. Sanayi bölgesi. Birçok iş yeri açık. İnşaatlar. Çalışan, çalıştıkları yerde yaşayan işçiler. Lefkoşa da Girne kapısında günlük iş bekleyen insanlar, “Tartalım abi” diyen çocuklar. Peki, bu kimin bayramı?
1 Mayıs 1856 Avustralya. 1 Mayıs 1886 Chicago. Ayni amaçla yapılan protestolar. Amaç insana yaraşan çalışma koşulları. Polis müdahalesi. Patlatılan bombalar. Ölen 14 kişi. Ölümlerden dolayı suçlanan ve idam edilen 5 sendikacı. 1888’de 1 Mayıs tüm dünya işçilerine emek ve dayanışma günü olarak ilan edildi. O günlerden, günümüze geçen 156 yıl. Ve bunca yıldır yaşayan simgeleşmiş bir tarih; 1 Mayıs.
Sorduğum soruyu bir daha tekrar edeyim. 1 Mayıs kimin bayramı? Yada bu tarih bir bayram mı? Hayır, tabi ki değil. Aslında işçi kesiminin daha iyi koşullarda çalışması için mücadelenin simgesi ve bir anma günüdür. Ama bizler her şeyi o kadar anlamsızlaştırdık ki, farkında değiliz. Mesela bir örnek daha; 23 Nisan çocuk bayramı. Geçtiğimiz haftalarda kutlandı. Kutlanmalıdır da. 23 Nisan pazartesi günü idi. Cumadan tatil başladı. Çocuklar Cuma günü saat 10’da arandı. Pazartesi günü törenler yapıldı. Salı günü çocuklar törende yoruldu diye yine tatil. Tek kelimeyle GEREKSİZ.
Konumuza dönersek; İşçinin çalıştığı, memurunun tatil yaptığı bir işçi bayramının anlamı var mı? Yok. Özel sektör işçisinin bu çağda hala daha sendikal anlamda örgütsüz olduğu bir ülkede, işçi hakları için bayram kutlamak normal mi? Değil. 1 Mayıs mücadelesine 8 saat çalışma süresi taa yıllar önce damga vurmuş. 1 Mayısı ortaya çıkaran en baştaki amaç buydu. Ülkemizde nedir bu durum? Hala daha mücadelesi veriliyor.
Dünya genelinde işsizlik sayısı artıyor. Bu yıl 6 milyon kişilik artışla işsizlik rakamının 202 milyon kişiye, 2013 yılında ise bu rakamın 207 milyon kişiye ulaşacağı öngörülüyor. Bizim nüfusumuzun kat ve kat fazlası. Özel sektörde işyerlerinin kapandığı, kurumların battığı, KİT’lerin özelleştirilmek için sıraya konduğu, piyasasında yaprak kımıldamayan ülkemizde bu sorun daha da ağır şekilde hissedilecektir.