Bir ağaç dikiyorsun toprak ananın kucağına, yemyeşil baktıkça bakmak istiyorsun için ruhun aydınlanır .Sonrasında tıpkı bir çocuk gibi, sevgi , şefkat emek ister.Yıllar alır büyümesi dallanır, budaklanır, enerji ile yüklenir. Adına çam ağacı denirse tamı tamına altmış insanın ciğerlerine tertemiz oksijen pompalar, kavurucu yaz sıcağına dayanıklı gövdesinde oturan insanlığın mutluluğu, keyfi, sefası olur. Mangallar yakılır, cızbızlar, şişelerden içilen rakılar, biralar, şaraplar, tüttürülen sigaralar, pet şişede içilen sular. Sıcaklar iyiden iyiye bastımı arabalar ağaçların kaba gövdesine çekilir koruma altına alınır. Dallarında yuvalayan kuşlar herbir ötüşleri nağme nağme. Ve onlarca hayvan türleri; tavşanlar, keklikler, üveğikler, kertenkeleler, kelebekler v.s. nasılda faydalanırlar ağaçlardan, bitkilerden. Binlerce kibrit üretilir tekbir ağaçtan ama ne yazık ki binlerce ağacın yok olmasına tek bir kibrit yeter. Bunun yanında bir kıvılcım, cam parçası, sigara izmariti , pet şişe piknik sonrasında söndürülmeyen kömürler. Yirmi yılda büyüyen, yetişen ağaçlar bir anda alev alev küllenir, yok olur.
Bir zamanlar Kıbrıs Yeşil Ada adı ile anılırdı. Her bir karış toprağında zeytin, harnup, çınar, selvi, çam ağaçları ile insanlığımıza hayat verirdi. Atalarımızın en büyük zevki ağaç dikmek, meyve yetiştirmekteydi. Yıllar aktıkça fikirler kalpler değişti. Sanki bir acımasız vurdum duymazlık oldu. Her yıl sıcakların yaz mevsiminin gelmesi ile her yerde yangın ve ne büyük acıdır ki yirmi yılda zor yetişen ağaçlarımız bir anda yok olur gider.
Değirmenlik yangınını televizyondan ağlayarak seyrettim. Biran önce helikopterin uçağın çok acil olduğunu anladım. Bin dokuzyüz doksan beş senesinde çıkan yangın ne yazık ki gelmiş geçmiş hükümetlerimize ders olmadı. Ülkesini seven büyüklerimiz bugüne kadar bu sorunu çözmeliydiler. Ülkemizde boş yere akıtılan o kadar çok harcamalar vardır ki bunların biran önce durdurulması gerekir. Vatandaş her yaşanan facialarda o kadar çok duyarlıdır ki bunu birebir görüyoruz, yaşıyoruz. Değirmenlik yangınında işadamlarımız su tankerlerini, gençlerin ayaklarında terlikler, ellerinde kazma kürek, polislerimiz, askerlerimiz, basın, Başbakanımız Sayın İrsen Küçük, bazı bakanlarımız, millet vekillerimiz herkes duyarlı ve üzgün oradaydılar. Herkes aynı düşünceye sahipti. Helikopter, uçak ve yangın söndürücü alınmalı. Allah'a şükürler olsun Türkiye herzaman yanımızda . Aynı gün Adana'da çıkan yangın helikopterlerin geç gelmesine neden oldu. Kahramanmaraş'tan yola çıkan helikopter gecikmeli gelmesine rağmen yangına yapılan müdahale son buldu. Teşekkürler Türkiye milyonlarca teşekkürler. Dün yangın çıkan Değirmenlik Dağyolunun güzergahına doğru arabamı sürdüm. Yürekler acısı dik orman alanı bin dönüm arazide yüzlerce ağaç, bitki yok oldu ve kimbilir onlarca hayvan türü de yok oldu. Dağlık alan, itfaiye müdahale edemez ki. Çok acil yangın söndürme helikopter ve uçak alınmalı. Yoksa bizler halk olarak birçok derdedeva olduğumuz gibi kampanya başlatıp alırız uçağımızı, helikopterimizi. İnsanımız o kadar iyi düşüncelere duyarlı kalplere sahiptirki bununda üstesinden gelir.
Yarın 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Günü yıllar nasılda su gibi akar gider. Henüz dün gibi yıllarca acılar göçler, ölümler, ayrılıklar, yıkılan yuvalar. Heryerde barut kokuları havan sesleri adını koyamadığım silah sesleri, yanan evler, ağaçlar, yok olan mutluluklar, acıların karşısında herzaman olduğu gibi birlik ve beraberlik içerisinde çoluk çocuk, yediden yetmişe kendi haklarını korumak için dimdik ayakta yaşam savaşı verdiler. Gözleri ufukta kırkmil ötede Toros Dağlarına baktılar ve Allah'a yalvardılar. Ne olur gel Türkiye'm gel hiç kimse yok olmasın ölmesin savaş çok kötü. İnsanlık birleşmeli. Sevgiyle saygıyla kucaklaşmalı bu dünya hepimizin. Bir şafak günü 20 Temmuz 1974 Teşekkürler Türkiye. Milyonlarca teşekkürler. Barış ve Özgürlük Bayramımızı yürekten kutluyorum.
Sizi Seviyorum