Siyaset bu mu?

Memlekette ne entrikalar dönüyor. Siyasi kulisler, hesaplaşmalar. Basında yaşanan suçlamalar, kavgalar. Filler kavga ederken, çimenler eziliyor. Hepsi de çok çirkin.

Memlekette ne entrikalar dönüyor.
Siyasi kulisler, hesaplaşmalar.
Basında yaşanan suçlamalar, kavgalar.
Filler kavga ederken, çimenler eziliyor.
Hepsi de çok çirkin.
UBP’ de yaşanan Eroğlu sonrasının kavgası tüm ülkeyi sarmış.
Tek gündem Ulusal Birlik Partisi.
“Paylaşmanın” ne çok meraklısı varmış.
Birileri toplumun gözünü kapatmaya çalışıyor.
Birileri insanımızın gözünün açılmasını istemiyor.
Bizi başkalarının istediği şekilde yaşamaya yönlendiriyorlar.
Hep ambargolardan yakınalım, hep çözümden başka yol yok diye bir umuda sarılalım.
Kıbrıs’ın kuzeyini dünya üzerinde insanların yaşadığı bir toprak parçası olarak bu güne kadar kimler göstermeye çalıştı?
İşin aslı kimse.
Çünkü böyle bir niyet yok.
Ambargo diye bir tabu yaratmışlar ve burnumuzun dibindeki ambargoyu ve de kendi içimizde ki ambargoları görmemiz engelleniyor.
Kuzey Kıbrıs’a bugün için baktığınızda şu tabloyu görürüsünüz;
Ortada hiç bitmeyecek sanılan bir pasta ve etrafında payına düşecek olanı sabırla bekleyen doyumsuzlar.
Konuyu tartışırken dostlarıma şunları söyledim.
“Bu kadar umutsuz olmayalım nasıl olsa halk var”.
Aldığım cevap;
“Hangi halk?”.
Bugün 65 yaşında ve aylık kazancı 600 TL olan bir kadının elektriği kesiliyorsa ve bir başka insanım “Bana ne benim jeneratörüm” var diyorsa, bir başkası evinde akan su da lağım kalıntısı görünen insanları umursamayıp “Nasıl olsa benim arıtmam var” demeyi kendine yedirebiliyorsa gerçekten hangi halk?
E halk böyle olunca bu halkı yönetenlerde böyle olur elbette.
Kişisel beklentiler hep ön planda tutulur.
Bu manzaranın en çok göze çarptığı dönemi yaşıyoruz.
Siyasi etiğin yerlerde süründüğü bir dönem.
Siyaset aslında bir bilim dalıdır.
Siyaset esasında bir uzlaştırma sanatıdır.
Devlet işlerini ve toplumu yürütme gibi bir saygınlıktır.
Milletvekilliği milletin vekili olmaktır.
Bakan millete hizmet eden kurumların başında olan icraatçıdır.
Kimsenin hırsına, ruhunu tatmin etmesine hizmet eden bir araç değildir.
Siyaset ve siyasetçi tek başına bir değer de değildir.
Temelinde insan vardır.
Ama bu ülkede insanın akıllara düştüğü tek yer seçim sandığı, tek zaman dilimi ise seçim zamanıdır.
Bu süreçte almak istediğini alabilen alır.
Gerisi ise almak istediğini bir başka zamana bırakmakla kalır.
Ulusal Birlik Partisi Girne Milletvekili Sayın Mehmet Tancer.
20 Şubat 2005 ve 19 Nisan 2009 seçimlerinde Demokrat Partiden milletvekili seçildi.
12 Ağustos 2010’da DP’den istifa etti.
27 Eylül 2010’da UBP milletvekili oldu.
Amaç elbette halka daha iyi hizmet vermekti(!)
Bunun için merkez sağda yani UBP’ de siyaset yapmaktan başka seçenek yoktu(!)
Sebepleri; Sayın Hasipoğlu ile Serdar Denktaş’la anlaşamıyorlar,
Demokrat Partide haksızlığa uğruyorlardı.
Yani kendilerine göre sebepleri vardı.
İnandırıcı mı?
Yorum yok.
Şartsız- şurtsuz UBP’ de Kıbrıs Türk Halkına hizmet vereceklerdi.
Sayın Hasipoğlu önce UBP Genel Sekreteri sonra Ahmet Kâşif’in yerine sağlık Bakanı oldu.
Sayın Tancer hala bekliyor.
Elde ettiği sadece Bakanı olmak istediği Sağlık kurumuna eşini müdür yaptırabilmesi.
Ve Demokrat Partiden milletvekili seçilmesine rağmen tabanının sesine kulak vererek 21 Ekim kurultayında kendisine UBP rozeti takan ve aramıza hoş geldin diyen Başbakan Sayın İrsen Küçük’ü değil Ahmet Kâşif’i destekleyecek.
Tamamen duygusal.
Sayın Başbakan sağlık bakanını atarken Sayın Tancer’in bu hamlesini mutlaka hesaplamış ve bir kayıp olmadığını düşünmüştür.
Kıbrıs Türk siyasetinde yaşananlar artık sırıtıyor.
Bakanlık denen koltuk işte bu kadar önemli.
Sayın Tancer keşke bu halka Doktor olarak hizmet vermeye devam etseydiniz.
Emin olunuz ki daha faydalı olurdu.
Ve cevabı aranan soru;
Siyaset bu mu?
Bu haber 770 defa okunmuştur

:

:

:

: