Yeni bir dünya inşa etmek

Dil, Irk, İnanç, Bölge ve çağlardan bağımsız olarak istisnasız insanlık, karşılıklı hoşgörü ortamında yaşamayı, kendisini huzurlu hissedebilecek bir iklimde var olmayı, en üst düzeyde ama her anlamda güven duygusunu tam olarak teneffüs edebileceği, barışın rüzgarlarının kesintisiz estiği, hak ve hukukun hüküm sürdüğü bir toplumda yaşamanın huzurunu çekmiş, hasretini hep yüreğinde hissetmiştir.

Dil, Irk, İnanç, Bölge ve çağlardan bağımsız olarak istisnasız insanlık, karşılıklı hoşgörü ortamında yaşamayı, kendisini huzurlu hissedebilecek bir iklimde var olmayı, en üst düzeyde ama her anlamda güven duygusunu tam olarak teneffüs edebileceği, barışın rüzgarlarının kesintisiz estiği, hak ve hukukun hüküm sürdüğü bir toplumda yaşamanın huzurunu çekmiş, hasretini hep yüreğinde hissetmiştir.

Hasreti çekilen mutlu bir yaşam sürme isteğidir. İnsanlık aralıksız, mutluluğa duyduğu bu özlemi karşılamak için sürekli farklı seçenekler denemiş, çeşitli yöntemlerle içindeki mutluluğa olan hasreti gidermeye çalışmıştır. İnsanlık tarihi boyunca ortaya çıkan bütün ideolojilerin temelinde, bütün kurumsal yapılanmaların nedeni ve kurulan bütün yönetim sistemlerinin altında yatan gerçek işte bu mutluluğa kavuşma çabasıdır.

Uzun insanlık tarihi boyunca verilen çabaya rağmen İnsanları top yekun mutlu edecek bir sistemin işlediği dünya düzeni henüz tesis edilememiştir.

Sayısız denemeleri sonuçsuz bırakan bu başarısızlığın altında yatan gerçek neden ne olabilir? İnsanlık bütün denemelerine rağmen, neden her geçen gün daha mutsuz bir dünyaya doğru hızla ilerlemektedir?

Bu bizden önce yaşayanların bizlere bıraktığı ve sahip çıkmaya mahkum olduğumuz, asırlar içerisinde birikmiş bir miras mıdır?
Bugün, insanlığın uzun geçmişinden aldığı ilhamla bu soruları her birey kendisine sormak ve cevaplarını bulmak zorundadır. Bu sorular, doğru cevaplanmayan sorular olarak kaldığı sürece, mutlu bir dünyaya olan özlemimiz, bizden önceki asırlarda yaşayan insanlarda olduğu gibi bizim içimizde de ütopya olarak kalmaya devam edecektir.

Sizler ne düşünüyorsunuz bilmiyoruz ama biz bütün mutsuzluğumuzun nedeni olarak, insanlarda merhamet duygusunun olması gerektiği gibi şekillendirilememesinden kaynaklandığına inanıyoruz. Merhametsiz, acıma duygusundan yoksun bireylerden oluşan bir dünyada sevgi,saygı, karşılıklı anlayış felç olur. Birlikte yaşayabilmenin temel malzemeleri yok olduğunda birbirinin boğazına sarılan, birbirinin ayağının kaymasını sabırsızlıkla bekleyen fertlerden oluşmuş toplum ortaya çıkar. Tekrar doğru şekillenmiş bir merhamet anlayışı hakim olmadan bütün arayışlar sonuçsuz kalır.

Dünya böyle bir girdabın içinde kıvranıp durmaktadır. İnsanlar birbirlerine anlamsız bir şiddet uygulamakta, çocuklar sokaklara terkedilmekte, hırsızlık, arsızlık zirveye ulaşmış, güvenli yaşayabileceğimiz bir alan kalmamıştır.

Güçlünün, merhametsizin güçsüzü, zayıfı ezdiği bir dünya insanlığa atalarından miras değildir. Yeni neslin kalplerine, ölçüleri doğru belirlenmiş merhamet duygusunu yerleştirecek eğitimle hayal ettiğimiz mutlu dünyayı kurabiliriz.
Bu haber 8930 defa okunmuştur

:

:

:

: