Atatürk Öğretmen Akademisi…

Bu gün öğretmen yetiştiren bir kuruma gidiyorum. ATATÜRK ÖĞRETMEN AKADEMİSİ… Çocukluğumdan beri duyduğum bir sözdür:



Bu gün öğretmen yetiştiren bir kuruma gidiyorum. ATATÜRK ÖĞRETMEN AKADEMİSİ… Çocukluğumdan beri duyduğum bir sözdür: “ÖĞRETMEN DOĞULMAZ AMA ÖĞRETMEN OLUNUR.” Oysa ben hem ÖĞRETMEN doğdum hem de çok iyi de bir öğretmen oldum. Beni yetiştiren, bana emek veren çok değerli hocalarım ve ailem sayesinde… Onlara gerçekten şükranlarımı ifade etmek isterim.
İLKOKUL YILLARIM…
Benim çocukluğum Biga’da geçti. Çanakkale’nin en büyük ilçelerinden biridir Biga… Halkı çok çalışkan, okuma tutkunu, aydın insanlardır… Yeniliklere açık, sosyal yapısı sağlam bir yerleşim yeri… Evimiz Bayramyeri’ndeydi. Okulum evimize o kadar yakındı ki, zilin sesi duyulurdu.
DUMLUPINAR İlkokulunun bahçesine adımımı attığım andan itibaren başladı tutkum… Birinci, ikinci ve üçüncü sınıfta GÜZİDE ÖĞRETMENİM’in kimliğinde, öğretmen olma isteğimin tohumları atıldı. Benim gözümde ÇALIKUŞU Feride’ydi o… Modern giyimli, yeniliklere açık, her öğrendiği bilgiyi anında bize aktaran ATATÜRKÇÜ, İDEALİST bir öğretmen… Bize yaşamın tutkusunu aşılayan, kitap kurdu olmamı sağlayan, inci gibi yazılarım için beni yüreklendiren öğretmenim… 23 Nisanlarda yanımda yürüyen öğretmenim… Güzel şiir okumayı öğreten öğretmenim… Yaptığım resimler için kocaman aferinler veren öğretmenim…
Yine beni, OSMANGAZİ İlkokulunda, dördüncü ve beşinci sınıfta okutan ilkokul öğretmenim ÇETİN BEY’in sanata tutkusu, beyefendiliği, konuşma güzelliği, nezaketi, içtenliği… Beslenme saatimizde cebindeki kaşığı ile her defasında birimizin SÜTLAÇ kasesinden ilk kaşığı yiyen, sağlık ve görgü konusunda her anı fırsat sayıp bizleri eğiten öğretmenim… Adaletli olmayı, dürüst davranmanın önemini ben, hep onun sözleriyle pekiştirdim.
ORTAOKUL SIRALARI…
Ortaokulu Biga Lisesinde okumuştum. Çevrenin en iyi eğitim veren galiba, tek okuluydu… Ders sırasında, keman çalarken gözlerinden yaşlar süzülen MÜZİK öğretmenim, bahçede, teneffüste, her fırsatta bizimle Fransızca konuşan RESİM öğretmenim, FEN bilgisi öğretmenim (hayran olduğum) Hikmet Akalın Hanım, beni orta ikide keşfeden TÜRKÇE öğretmenim NACİYE HOCAM... Şiir yazmaya teşvik eden, özel günlerde şiirler okutan öğretmenim…
Ben ilkokula başladığımda, bizimle kalan ve ortaokula giden AHMET ağabeyim (amcamın oğlu, çocuk kitapları yazan, romancı AHMET TURAL )… Daha ilkokuldayken onun okuduğu kalın kalın kitapları aşırıp gizli gizli okurdum. Cengiz Dağcılar, Arsen Lüpenler, Tommiks Teksaslar…
Ardından benden iki yaş büyük ama çok yönlü özellikler taşıyan ablaM SABRİYE… Güzel resimler yapan, eve durmadan HAYAT Mecmuaları, kucak dolusu FOTOROMANlar getiren, Muazzez Tahsinleri, Halide Edipleri tanıtan, FOLKLOR oynayan, en son moda kıyafetleri elleriyle dikip hazırlayan, kendini ve beni giydiren, ilk pilli radyoyu gizlice alan harika ablam benim… Her yeniliği ilk öğrenen ve uygulayan cesur ablam… Biraz asi, biraz sert ama istediğini mutlaka elde eden ablam… Hep daha iyiye beni hırsla yönlendiren ablam…
EDİRNE ÖĞRETMEN OKULU…
Ardından lise yıllarım… Edirne Kız Öğretmen okulunda geçen üç yıl… Ailemden uzakta yaşamak duygusu… Kendine yetme duygusu… Kendi kararlarını verebilme, kendini koruma, doğru davranma… Gelişmemde, hayatı, insanları değerlendirmemde ve çevreyi ölçmemde emekleri olan özel öğretmenlerim benim… Edebiyat, fizik, psikoloji öğretmenlerim… Lise yıllarım benim olgunlaşmamı, hedefler koymayı öğrenmemi sağlıyor. En önemlisi de EN İYİ ÖĞRETMEN NASIL OLUNUR? sorusuna yanıtlar arayıp bulduğum yıllarım… Edebiyat tutkumun pekiştiği yıllar…
Yatılı okuduğum için insan ilişkileri, paylaşma, yardımlaşma, dertlere, sıkıntılara çareler bulma, problem çözme yeteneğimin geliştiği yıllar… Kişiliğimin şekillenip oturduğu yıllar… Artan farkındalığımla ÖĞRENME TUTKUM… Ardından gelen ÖĞRETME ZEVKİ…
Her konuda başarılı bir AYŞE… Her derste üstün başarılı bir genç kız… Doğa sevgisi, insan sevgisi, edebiyat tutkusu durmadan çoğalan bir zaman dilimi benim için… Arkadaşlıklarım, dostluklarım… Çevre bilinci, toplum bilinci, en iyiye ulaşma isteği… Duvar gazeteleri, folklor etkinlikleri, köy gezileri, toplum kalkındırma kursları, yarışmalar, konuşmalar… Çok özenle yetiştirilen, sevgiyle büyüyen bir genç… Şiire, yazıya yolculuk, okuma tutkusu… Her alanda öğretmenlerimden gelen inanılmaz teşvikler: Okul Müdürü Kemal Sürekli, Edebiyat Öğretmenim Sevin Özbayram, kimyacı Sümbül Yalçıntaş, psikoloji hocam Ertuğrul Bey ve daha niceleri… Beni ben yapan idealist öğretmenlerim… Kişiliğimin yapı taşları… Arkadaşlarım… Her birinden aldığım bilgi, beceri ve dostluk örnekleri…
SAMSUN EĞİTİM ENSTİTÜSÜ…
Üstün başarıyla tamamlanan okul ardından hiç beklemeden gelen Eğitim Enstitüsü yılları… Üç günlük bir ilkokul öğretmenliği deneyimi… Ver elini Samsun… Mustafa Kemal’in Samsun’unda okuma gururu… Atatürkçü öğretmen olma tutkusu… Bir ÇALIKUŞU da benim artık… Karadeniz’in kararsız dalgaları kıyısına kurulmuş şahane bir okul… Belki de tüm eğitim enstitülerinin en güzeli… 80.000 metre karelik bir arazide kurulmuş dev bir komleks…
Burada yatılı olarak geçen üç yıl daha… Doğa tutkum alabildiğine şekilleniyor, şiirler peşpeşe dökülüyor, üretiliyor… Yarışmalar, kültür-sanat geceleri… Tiyatro, sinema… Her etkinlikte varım, başı çekiyorum… Türkçe Bölümü öğrencisi… İdeallerinin peşinden giden kültürlü bir genç kız… Yeni tuğlalar ekleniyor, hem de en sağlamından, en seçkininden…
İnanılmaz değerli hocalar… İsimlerini eğitim tarihine altın harflerle yazmış değerli bilim ve kültür insanları: Okul Müdürü Bedia KARS, Mazhar KÜKEY- edebiyat, Nazik Erik- edebiyat, Ömer ÇAM- psikoloji, Mustafa KIRICI- edebiyat, Mualla PELİSTER- sanat tarihi, Meliha Atasağun- Fransızca ve daha niceleri …
Yurdun dört bir yanından gelen yüzlerce arkadaş… Her biri kendi bölgesel özelliklerini taşıyan, çok renkli kişilikler… Çok başarılı gençler… Onlarla yarışma heyecanı, inanılmaz sağlam dostluklar, sevgi dolu paylaşımlar… Yıldız Aras, Filiz Özdeş, Aliye Refik, Hatice Hüseyin, Yüksel Ahmet, Filiz İncirci, Hatice Köroğlu, Ayşe Dündar, Saadet Atay, Sema Akalın, Nuray Akarsoy ve niceleri…
Bilinçli bir edebiyat yolculuğu başlıyor… Kütüphanede saatlerce yapılan araştırmalar, hem de büyük bir zevkle… Şiirler, denemeler, okunmayan adeta yutulan sayısız kitaplar… Bölüm panosunda sadece bana ait duvar gazetesi: DUYGU PALETİ… Şiirlerim, öykülerim, denemelerim ve roman özetleri… Hocalardan gelen sayısız övgüler… Çevre gezileri, müzeler, sergiler, tiyatrolar, sinemalar, sanat tarihi bilgileri… Geçmişe ve geleceğe yapılan sayısız yolculuklar… Beni ben yapan, sağlam bir eğitim süreci daha… Bölüm üçüncüsü olarak mezun oluyorum. Kendimle, başarılarımla gurur duyuyorum. Artık yeni nesilleri yetiştirebilirim… Kendine güvenli, donanımlı, idealist bir öğretmenim…
AKADEMİ
Bu sabah Öğretmen Akademisinde gençlerle buluşacağız. Saat 10.30 da Kütüphanede olacağız. Sevgili AYŞE OKTAN’la günler öncesinden anlaşmışız. Ayşe’yi galiba yedi yıldır filan tanıyorum. GAÜ’de kütüphane sorumlusuyken, yine bana öğrencilerle buluşma olanağı sağlardı. Özel şiir günleri, yaşama sevinci saatleri hazırlardı. Yanan mumlar, gül yaprakları serpilmiş sahneler… Müzik eşliğinde şiirler okuyup hayatı paylaşırdık. Aslında İNSAN nereye giderse kendini götürüyor… Akademide de üç yıldır geleneksel hale getirdiği kütüphane buluşmalarımız var. O, işinizi zevkle yapan, sorumluluk bilinci en üst düzeyde bir gençtir… Akademi çok şanslıdır bu açıdan… Konunuz insansa, ona hizmet veriyorsanız genelde pek çok ortak noktanız vardır. Leb demeden leblebiyi anlarsınız yani… O, benim neler istediğimi bilir, zevklerimi, konuşmalarımın seyrini… Öğrencileri ona göre hazırlar.
Böyle günlerin vazgeçilmezlerinden biri de sevgili GÜNER KONEDRALI’dır. 2001 yılından beri tanışırız. Saygıda kusur etmeyen, bilgili, kültürlü, sevecen ve paylaşımcıdır. Çok çalışkandır, durmadan didinir. Akademide ve üniversitede ders verir. Dostluğumuz öğretmen- öğrenci ilişkisi gibi yıllardır sürer…
Işıl ışıl, pırıl pırıl bir gün… Akademinin bahçesindeyim. Son sınıflar stajdadır bu günlerde… Okul sessiz… Aslında eski yıllardaki neşeli, cıvıl cıvıl hali kalmadı… Hani susuz bıraktığınız, ölsün diye gözüne baktığınız çiçekler vardır ya, burası da böyle… Milli eğitim bakanlığı burayı gözden çıkardı, anlaşılan… Son bir yıldır öğrenci alımı durduruldu, bu yıl da alınmayacak söylentisi var… Sınıflardaki öğrenci sayısı azaltıldı… Bu da özel üniversitelerin ekmeğine yağ sürer… Oysa ÖĞRETMEN AKADEMİSİ müfredatı ile üniversitedeki eğitimin farkı çok büyüktür… Eşit bile olsa böyle bir kurum gözden çıkarılamaz, çıkarılmamalı…
Gençlerle buluşuyoruz. Benim için sayıların önemi yoktur. Beni duyması gerekenler salondadır… Nicelik değil, niteliktir önemli olan… Öğretmenlikten başlayıp hayata, şiire, aşka ve sevgiye yol alıyoruz… Hepsi gencecik, aydın bakışlı, tertemiz yürekli… Bana beni hatırlatıyorlar…

GÜNÜN YORUMLARI…
Ayşe Tural,
Sizi ilk defa görüyorum ama kolay kolay unutacağımı düşünmüyorum. Hep güler yüzlü oluşunuz ve yaydığınız pozitif enerjiniz beni çok mutlu etti. 41 yıllık öğretmen oluşunuz beni çok şaşırttı, çünkü gerçekten çok genç görünüyorsunuz. Bizlerin çoğunun anne ve babası da öğretmen… Bizi farklı kılıyor bu da. Son okuduğunuz şiir GİTME’yi hayatım boyunca unutmayacağım… ALİ KOZAK

Sizin gibi değerli bir kişilikle aynı ortamda bulunmak büyük bir zevk ve şanstı. Hayata bağlılığınız ve bu kötü şartlara rağmen, etrafa saçtığınız gülücüklere hayran kaldım. Birlikteliğimiz kısa oldu ama hayatıma çok anlam kattı. 20 yaşında bir genç olarak, içerisinde bulunduğum bu bulanık dönemde, neye yönelmem gerektiğini ve olumsuzluklarla nasıl başa çıkmam gerektiğinin tüyolarını bugün sizden aldım. İnşallah en kısa sürede, daha uzun bir zaman diliminde, sizinle aynı ortamda bulunup sohbet etmek ve sizin şiirlerinizi yine sizin sesinizden dinlemek isterim… GÖKAN GÜNER


Ayşe TURAL ile AŞK ve ÖĞRETMENLİK adına yapılan çok özel ve güzel bir söyleşiydi. Geldiği için çok teşekkür eder, yine bekleriz. ŞÜKÜFE MİNİFOĞLU
--

Siz konuştukça biz açıldık. Geleceğin karanlık yollarında, sizi köprünün karşı tarafında görünen IŞIK gibi hissettik. Kısacık zamanı bu kadar dolu yaşamayalı çooook olmuştu. Size çok teşekkür ederiz…
İBRAHİM SELKAN- BUKET USTAM- ÖZŞEN AKTÖR SALİSE DENİZ ERGÜRER- HÜSEYİN TOTO- ERDAL ŞANLIDAĞ


Güler yüz ve tatlı dille bize bahsettikleriniz gayet hoştu. Bahsettiğiniz tecrübeler ve okuduğunuz şiirler ile bize yenilikler kattığınızı bilmelisiniz… Bir soru sorabilir miyim? Şiirlerinizi birilerinden etkilenerek mi yazarsınız? (ELBETTE çocuğum… Havadan şiir yazılmaz…) Sohbetiniz için teşekkür ederim. Umarım sizinle tekrar karşılaşırız. “ Aşk Sobelesin Bizi” şiirinizi çok beğendim. ERGÜN ALİGÜLLÜ (Babanın öğretmeniydim, unutma…)


AYRILIŞ…
Kucağımda çiçeklerle ayrılıyorum okuldan, içim biraz buruk… “Bir CESUR YÜREK çıksa, yeniden bu kuruma hayat verse” diye mırıldanıyorum. Buranın yok olmasına gönlüm razı değil, böyle düşününce gözlerim doluyor… 










Omorfo Öğretmen Koleji Dönemi
Öğretmen Koleji 1937-1938 öğretim yılında Güzelyurt’ta açılmıştır. Omorfo Öğretmen Koleji adını almıştır. Türk veRum erkek öğrenciler yatılı olarak okumaktaydılar. Giriş sınavının yanısırabir de “Ordinary” ve “Distimotion” İngilizce sınavıyla öğrenci alınırdı. Kolej müdürü, pedagojik yönden akademik çalışmalar yapmış kişiler olarak ingiliz yönetiminceatandığı için ilk müdürler İngiliz’di. Öğretmenler ise Türk-Rum-İngilizkarmaydı. Öğretim Dili İngilizce’ydi. Ancak haftada iki ya da üç saatlikRumlar için Yunanca, Türkler için de Türkçe dersleri yapılırdı. Dersler kültürel,mesleki ve beceri ağırlıklıydı. Tarih, Coğrafya, Matematik, gibi derslerinyanısıra eğitim bilimine yönelik dersler ve metot dersleri verilirdi. Beceriağırlıklı derslere çok önem verilmiştir. Tarım-El Sanatları-İş Eğitimi-Müzik-BedenEğitimi ve Resim gibi derslerin yoğunlaştığı program görülürdü.Mesleki derslerin becerisi uygulama dersleriyle sağlanırdı. Uygulama içinmerkez ve köy okullarına gidilirdi. Hatta bir ara ilk bir yıl uygulama yapılmışsonra iki yıl ders alınmıştır. Bu uygulama çok uzun sürmemiştir.
1940’LI YILLAR
Bu yılda deneyim ve belli bir program çerçevesinde aşağıdaki koşullarlabayan öğretmen de yetiştirilmeye başlanmıştır.
a) Kolej giriş sınavını kazanmak gerekirdi.
b) Bir sınıf öğretmeninin gözetiminde, Kolej Müdürlüğünün sorumluluğundabir yıl gözlem yapmış olmalıdır.
1943’te Türk ve Rum bayanlar için iki ayrı ÖğretmenEğitimi Merkezi kurulmıştur. Bu merkezin öğrencileri ders yılını bumerkeze bağlı şehir okullarında uygulama yaparak daha sonra da eğitimdersleri görerek iki yıllık sürelerini doldururlardı. Bu merkezde Türklerinöğretim dili Türkçe, Rumların ise Rumca olmuştur.

1958’Lİ YILLAR
Her iki toplumun kız ve erkek öğrencilerine hizmet amacıyla 1958 yılındaLefkoşa Rum tarafına yeni bir okul yaptırılmıştır. Ancak 1958’dekitoplumlararası olaylar nedeniyle Türk ve Rum öğrencilerin bir arada öğrenimgörmesi mümkün olmamıştır. Dolayısıyla yeni bina tümüyle Rumlara kalmıştır.Türklere de Baf Kapısı’na yakın Terresanta’da bir bina verilmiştir. İlk Türk Müdürü de Halil Direkoğlu olmuştur.

1960’LI YILLAR
1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Türkiye’den öğretmenlergetirtilmiştir. Gelen hocaların hepsi de en seçkin dallarda çok iyi yetişmiş öğretmenlerdir. Örneğin Fevzi Selen ilk isimlerden ve yöneticilerden birisidir. 1969-1970 öğretim yılında şimdiki Devlet Halk ve Sanat MüziğiBinası’na yani eski İdadi binasına taşındı. 1974’e kadar burada öğretim yapıldı. Harekat sonrasında yani 1974-1975 ders yılındaokul Girne’ye taşınmıştır.

1990’LI YILLAR
1990 yılında ise Lefkoşa’ya Küçük Kaymaklı’ya taşınmıştır.1994-95 öğretim yılında ise Atatürk İlkokulu’nun binasına taşınmıştır.1999 yılında Lefkoşa Dumlupınar bölgesindeki yeni binasında eğitimehizmet vermeye başlamıştır. 2000 yılında ise yeni Yasa ile Akademi’ye dönüşmüştür.Şu anda 108 öğretmen adayı bulunmaktadır. Öğretmen kadrosu ise bir GenelSekreter, 11 öğretim elemanı ve 3 part-time öğretmen ile eğitim sürdürülmektedir. Okulumuz 4 yıllık bir programla İlköğretime Sınıf Öğretmeni yetiştirmektedir.Bunun yanında Üniversite Mezunlarına Ortaöğretim Alan ÖğretmenliğiTezsiz Yüksek Lisans Programı da verilmektedir.

Bu haber 3065 defa okunmuştur

:

:

:

: