Dün sabah kapım çaldı.
Erken saatlerdi, şaşırdım.
Hani bir dostum vardı.
Anlatmıştım, genç yaşta kanser belasıyla mücadele etmeye başlamıştı.
Gerekli ameliyat ve tedavi yapılmış.
Sıkıntılı bölge temizlenmiş ve o’nun için artık normal bir yaşama doğru akıyormuş zaman.
Bir anda karşımda duruyor.
Sevindim elbette, daha önce telefonla konuşmuştuk ve ziyaretine gideceğime dair söz vermiştim.
Ama o benden önce davrandı.
Şakayla karışık yakındım biraz.
“Kusura bakma gardaş vefasız çıktım” dedim.
“Vefa nedir ki diye?” sordu.
Evet, neydi vefa ya da nedir?
Hatır tutmak mıdır, saymak mıdır önceden yaşananları.
Önemsemek midir, hatırlamak, değer vermek ve bunu hissettirmek, gönül almak, büyüklük göstermek, olgunluk erdemine ulaşmak mıdır?
Kabul edelim ki kaybettiğimiz en güzel, en özel ve önemli değerlerimizin başında gelir vefa.
Ne oldum dememeli insan, ne olacağım demeli.
Makam verin birine, para verin ve görün aynada kendini ne kadar büyük gördüğünü.
Geldiği yeri, yaşadıklarını, kazandıklarını ve en önemlisi kaybettiklerini unutmamalıdır insan.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli yanlarındandır her halde vefa ve vicdan özelliği.
“Vefa, tam, mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığıdır. Samimi inanan insan vefalıdır, sadıktır. Allahın rızasını kazanma yolundaki engel ve zorlukları aşmak için azimle çaba harcar, yapması gerekenleri titizlikle yerine getirir. Bu anlamda vefa ve sadakat, müminlerin yaşamları süresince ihtiyaç duydukları ve kendilerine Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak olan üstün ahlak özellikleridir. Sevgi, şefkat, merhamet, hamiyet, yiğitlik ve vefa gibi duygular müminlerin silahıdır. Bu duygular, Kur’an ahlakını yaşama yolunda diğer insanların da şevklerini tetikler, coşkularını artırır.”
Bu tanımlamayı “Vefa nedir?” diye yazarak internet sitelerinde çıkan tanımlamalardan derledim.
Sonra kendimi sorguladım.
Vefalı mıyım diye ya da istemeden de olsa vefasızlık yapıyor muyum? Kendimce düşündüm.
İçim rahat, vefasızım diyemem.
Fakat yaşam süreci içinde unutuyoruz birçok şeyi.
En başta da maalesef vefayı.
Büyük olmak sadece yaş ve tecrübeyle ilgili değildir.
Hoşgörülü olmak, eskiyi unutmadan geleceği inşa etmek, kendi için istemediğini başkaları içinde istememek.
Konuyu dağıtmak istemem ama “Vefa” denen kelimeyi irdeledim dün.
Benim için anlamı çok büyük.
Çok mücadele ettim bu kavram için.
Akşam Girne-Karşıyaka da bir restorandaydım.
Denizin dibinde güzel bir mekân.
Daha da güzeli, ortak noktaları Kıbrıs’ta buluşmak olan insanların bir arada olmasıydı.
Kıbrıs’ta yaşayan Türk ve Rumlardan oluşan birkaç masa.
İngiltere’den kuzey Kıbrıs’a tatile gelmiş İngiliz iki çift.
Ve Türkiye’den, Adana’dan tatil için gelen insanlar.
Her masadan yükselen kahkaha sesleri.
Ne tarih, ne savaş, ne de gelecek kaygısı.
Aynı çatı altında hayatın gerçek anlamını bulma, neşeyi, sevinci, mutluluğu ve birkaç saatliğine de olsa huzuru yakalama ortamı.
Güney de, Limasol’da yaşayan üç kişi, bir tanesi Türkçe de konuşabiliyor.
“Her şey boş, iki günlük dünya bu. Eğlenmek gülmek gerek. Hayat çok acımasız ve vefasız.”
Vefaya dair bir hüküm daha.
Aslında çok da yanlış değil.
Hayat gerçek anlamda acımasız ve vefasız.
İnsanların ve hayatın acımasızlığı ile vefasızlığını anlatmaya çalışırken ülkenin tablosuna bakmamak olur mu?
Olmaz elbette.
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki 28 Temmuza kadar yaşanacak bu sürecin adı sadece “kazanmak” tır.
Bu kazanma her türlü değeri yerlerde süründürerek ne koparırsam anlayışıyla her kesim için geçerlidir.
Vefayı unutmuş bir yığın insanın tek derdi vardır şimdi.
Mesele sadece “Nasıl kazanırım?”.
Şimdi dilin kemiği yok, şimdi güçsüzleri, garipleri, fakirleri hatırlamak, vefayı önemsemek yok.
Şimdi reklamımı nasıl yaparım? Nerelerde daha çok ve iyi görünürüm?
Dert sadece bunlar kısa bir süreliğine.
Ve bu vefakâr toplum, seçim zamanları kendinden tedavi ücreti almayan doktoruna, kızını veya oğlunu işe alan ya da iş sözü veren ama hayatı boyunca devlet kaynaklarını dağıtmaktan başka bir işin ucundan tutmamış, vefayı sadece seçim sandıklarından çıkacak oy sayısıyla çarpan ve bir sonraki döneme kadar unutan vefasızlara ayni anlayışı gösterecek mi?
Bugüne kadar vefa karşılığı oy vererek bu günlere gelindi.
Bu “Vefa” anlayışı aynen devam edecek mi?
Bir kez daha hatırlatayım;
Acımasızca insanları ayrıştıran, bölen bu vefasız düzen sadece yurt ve insan sevgisi için hayatlarını kaybeden ve bugün sadece anma günlerinde hatırlanan vefakâr insanların acıları üzerine kurulmuştur.
Artık toprak olmuş, hatıraları ve hatırları silinmiş bu insanların şimdilerde kemikleri sızlıyor.