Bu bir komplo teorisi değil!

Ortadoğu tam anlamıyla kan gölü.

Ortadoğu tam anlamıyla kan gölü.
Huzursuzluğun, şiddet ve istikrarsızlığın yeryüzündeki en merkez yerlerinden şuanda.
Mısır da yüzlerce insan hayatını kaybetti ve kaybetmeye de devam ediyor.
“Arap baharı” denen hareketlenme sanıldığından daha etkili bir süreç olarak kazındı belleklere.
2010 yılının sonlarında Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, polisin muamelesine karşı kendini yaktı.
O günden sonra gizliden gizliye fitillenen ateş gün yüzüne çıktı.
Seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendini yakacak derecedeki isyanı bir kıvılcım oldu.
Ateş tüm Orta doğuyu ve tek adamları, diktatörleri tehdit etmeye başladı.
Kimsenin tahmin edemediği, rüyasında bile göremediği olaylar yaşandı bu kavruk coğrafyada.
Önce Tunus, Libya ve Mısır da yılların iktidarlarının, devrik diktatörlerinin koltuklarından olacağını ya da Suriye de iç savaş yaşanacağını, Türkiye’nin bu coğrafyada üstelik böylesi sorunlar yaşanırken lider olmaya çalışacağını ve adeta yapayalnız kalacağını kim bilebilirdi?
Muhammed Mursi yüzde 51’lik oy oranıyla Mısır’ın Cumhurbaşkanı oldu.
Ve iktidara gelişinin birinci yılında 14 milyon insan sokağa çıkıp istifasını istedi.
22 milyon Mısırlı istifasını isteyen dilekçeye imza attı.
Demokrasi beklerken yeni bir engel olma yolunda hızla ilerledi Mursi.
Demokrasiyi ve demokratik teamülleri bir an önce hayata geçirip Mısırlılara yeni bir yaşam sunacağı yerde kendini yargının da üzerinde gören adımlar attı.
Bu adımlar; alınan karar ve uygulamaları yargı denetimi dışında tutmaktı mesela.
Mutabakat ve uzlaşı aranmadan toplumsal faydasının gözetilmediği bir Anayasa yapıldı.
Medyayı özellikle yargı yolunu kullanarak devlete yani kendisine ve örgütü Müslüman Kardeşlere yandaş hale getirdi.
Ülkede yaşayan başka etkin kimlikten insanlara eşitlik anlamında bir ortam yaratmaktan kaçındı.
Ekonomi konusunda beklenenin çok gerisinde bir performans gösterdi.
Ve sonuç ortada, askeri darbe ülkeyi kan gölüne çevirdi.
Peki, tüm bunlar yapılanları yani askerin Mısır da daha doğmamış bir bebek olan demokrasiyi bu şekilde katletmesini haklı gösterir mi?
Elbette hayır.
Ama askerin yaptığını kınayıp, dile getirirken Muris’nin de demokrasiden uzak olarak yaptıklarını eleştirmek gerek.
Bugün yaşanan demokrasi dışı hareketi, askeri darbeyi adeta davet eden Mursi yönetiminin kendisi oldu.
Tekrardan seslendireyim;
Askeri müdahalenin kabul edilir yanı yok.
Ama Mısır da sivil yönetim demokratik anlamda gerçek bir niyet göstermedi.
Evet, daha önceleri özellikle batılı ülkelerle iyi ilişkiler kuran hatta diktatörlüklerini bu yolla yaşatan liderlerin yerini yeni şekillendirmeler alıyor bizim de bir ucunda olduğumuz coğrafya.
Batılıların bu gelişmelere yaklaşımı da oldukça ilginç.
ABD, BM ve AB beklenen yani en azından Türkiye’nin istediği reaksiyonu göstermekten şimdilik uzak.
En ilginç yaklaşım İngiltere’den geldi.
İngiltere Dışişleri Bakanı konu ile ilgili şunları söylüyor;
“Biz hükümetleri değil, ülkeleri tanırız. Şuanda Mısır da muhatabımız mevcut hükümet. Askeri müdahalelere katılmıyoruz. Ama bu kişilerle Mısır hükümeti olarak muhatap oluyor muyuz? Evet oluyoruz.”
Yani Mısır’daki askeri darbe ve bu yolla yönetime gelenler İngiltere için şuan muhatap.
Türkiye için de ilginç bir durum var.
Gezi parkı olaylarına tepki veren, bu süreçte yaşanan devlet ve polis şiddetine karşı duruş sergileyen, ülke içinde veya dışında hiçbir merkez Mısır da yaşanan insanlık suçuna ses vermiyor.
Bu noktada yapılacak en büyük yanlış;
Türkiye hükümetine tepki olsun diye bu olaylara sessiz kalmayı yeğlemek olur.
Türkiye yönetimine düşense;
Bölgedeki istikrarsızlık karşısında en başta içte uzlaşıyı sağlayıp, enerjisini dış politikaya olumlu şekilde yansıtmak ve atılacak her adımı önceden peşinen düşünmek.
Çemberin daralmakta olduğu bu bölgede Kıbrıs’ta elbette göz ardı edilemez.
ABD, Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan arasındaki ilişkiyi destekliyor.
Önümüzdeki ay Yunanistan Enerji Bakanı Washington’a gidecek.
Hatırlanacağı gibi bir süre önce de Yunan Başbakanı ABD’yi ziyaret etmiş ve doğalgaz konusunu görüşüp destek istemişti.
Açıkça görülüyor ki yeni gelişmeler kapımızda.
Ve bu gerçek, bir komplo teorisi değil.
Üzücü olan ve her defasında üzerine basarak seslendirdiğimiz bizim bu yaşananlarla ilgili hangi noktada olduğumuz.
Koalisyonlar, hükümetler, programlar, protokoller, bakanlıklar bunca hesabın ve senaryonun yazılıp çizildiği Doğu Akdeniz de biz basit hesaplarla zamanımızdan adeta çalıyoruz.
Sormalıyız;
Eğer ki bağımsız, dünya üzerinde kabul edilmesini istediğimiz bir devletimiz varsa öncelikle bölgemizde kuzey Kıbrıs’ın rolü ne?
Mevcut devlet yapısının içte bile sağlam bir altyapıya oturtulmadığı bu sistem bizi bu kurtlar sofrasında nasıl koruyacak?
Bu haber 731 defa okunmuştur
  • AĞZINA SAĞLIK CEMAL DAĞLIKOCA  GÖNYELİ - 25.08.2013 ÇOK GÜZEL BİR YAZI ELİNİZE VE AĞZINIZA SAĞLIK...

:

:

:

: