Yaşanmışlıklar…

Ne zaman yazı yazmaya başlasam karşıma geçip oturuyorsunuz…

Ne zaman yazı yazmaya başlasam karşıma geçip oturuyorsunuz… Ya elinizde mis gibi bir kahve, ya da baharatlı kocaman bir çay fincanı… Merakla gözlerimin içine değil, yüreğime bakıyorsunuz gibi geliyor. Bocalıyorum önce… Heyecanlanıyorum ardından. Heyecan çok iyi bir şey aslında. O zaman daha güzel şeyler bulup çıkarıyorum, dağarcığımdan…
Bu neye benziyor biliyor musunuz? İpekliler satan bir kumaş satıcısına… En güzel, en gözalıcı olanlarını ayırıp koyar ya önümüze… Aynen öyle… Gözlerimiz kamaşsın ister…
Bence hayatın kendisi GÖZ KAMAŞTIRIYOR… Ona doymuyoruz, kana kana içilen su misali… Hangi yaşta olursak olalım, ondan bir an bile ayrılma düşüncesi gözümüzü korkutuyor… HAYAT öyle tatlı ki…

GÜNE BAŞLAMAK

oyuncak bir bulut gibi coşkun
deli ediyor gülüşün
ben
annesini kaybetmiş kedi yavrusu misali…

dünyamı aydınlatır
sesinin rengi…
gecelerim
siyah-beyaz fotoğraflara döner
yokluğunda…
düşlerinde olmamak
bir çemberin dışına düşmek gibi…

yeni güne başlamak seninle
uykunun günü erteleyen mahmurluğunu
yaşamak kolarında
en güzel ninnilerle
yeni güne uyanmak sevdanla…

baş tacısın yaşamımın
içinde çocuk bahçesi olan
gizli odamın
davetli misafiri oluverdin işte…

güzel gülüşlerime
gölgeler düşürme ne olur
seninle
güneşleri doğduralım…

(Ayşe TURAL)

KENDİMİ ŞANSLI HİSSEDİYORUM…

Hani derler ya insanın kendisini nasıl hissettiği önemlidir, diye… Gerçekten de öyle… Her ne ise duygunuz, ne düşünüyorsanız, onu çekiyorsunuz yanınıza… Yıllar önce arabamla bir Çanakkale- Kıbrıs uzun yol serüveni yaşamıştım… İnanılmaz bir yolculuktu… Onu paylaşmalıyım sizinle… Anlatacaklarımı dinleyince hak vereceksiniz bana:
GERÇEKTEN BİR MUCİZE YAŞADIM…
Yıl 2001… Aylardan ekim… Arabamla Çanakkale’den Kıbrıs’a gitme serüvenim başlıyor…Çılgın kadın… Oğlum Barçın, Ankara’dan otobüsle Bursa’ya kadar geliyor; ben de Çanakkale- Bursa yolunu dinlene dinlene gidiyorum… Ne cesaret ama… Sora sora Bağdat bulunur misali, buluşuyoruz oğlumla… O yanımda olunca sorun yok… Keyifle Ankara’ya geliyoruz. Bir gece kalıp Konya üzerinden Taşucu’na doğru yola çıkıyoruz. Günlerden pazar…Ancak bizi bir sürpriz bekliyor. Girne limanı tamirde olduğundan üç gündür feribot seferleri durmuş. Belki ertesi gece gidilebilirmiş… Limanda altı tane feribot bekliyor. Belli ki konvoy halinde gidilecek…
Oğlumun Ankara’ya dönmesi gerekiyor. Yapılacak bir şey yok… 9 km.lik yolu gerisin geriye gidiyoruz. Barçın’la Silifke’ye dönüyoruz, beni öğretmen evine yerleştirip kendisi gece otobüsüyle Ankara’ya yola çıkıyor…
Öğretmen evleri bana göre son derece güvenilir yerlerdir. Geceyi rahat geçiriyorum. Sabah kahvaltıdan sonra, ilçe kütüphanesinin yerini soruyorum. Önümde uzanan koca günü, tanımadığım bir yerde, başka türlü geçiremem…
Dördüncü kitabım “ Benim Adım Şiir” den bir tane kolumun altına sıkıştırıp çıkıyorum. Güneşli ve sakin bir gün… Silifke, oldukça şirin görünen bir kasaba… Kütüphaneyi elimle koymuş gibi buluyorum. Geniş merdivenlerden ikinci kata çıkıyorum.
Oldukça aydınlık, ferah görünümlü, kocaman bir salon… Salona bakan cam bölmelerle ayrılmış iki üç oda daha görünüyor. Sonradan adının NALAN olduğunu öğrendiğim güler yüzlü genç bayan memur benimle yakından ilgileniyor. Kolumun altındaki kitabı istiyor. Bana ait olduğunu öğrenince gözlerinin içi gülüyor. Belli ki bu işi severek yapıyor…
Hemen beni alıp müdür ve diğer arkadaşlarıyla tanıştırıyor.Şair- yazar olmam hepsini çok sevindiriyor, onlar için inanılmaz bir sürpriz bu… Bana, öğrencilerle bir saatlik bir söyleşi yapıp yapamayacağımı soruyorlar… Büyük bir sevinçle kabul ediyorum…
Sultan Hanım, Nalan, Nurgül ve Nuran iki saatlik süre içinde ilçedeki okulları adeta alarma geçiriyor. Belediye Başkanına, okul müdürlerine ve basına haber veriliyor. Onlar bu telaşı yaşarken beni, Nurgül Hanım ve eşi Serdar Beyle ÇINARALTI denilen yerde yemeğe davet ediyorlar.
Yemek dönüşü gözlerime inanamıyorum. Kocaman salona oturma düzeni verilmiş. Konuşma masam çiçeklerle donatılmış, Türk bayrağı ve Atatürk resimleriyle süslenmişti. Salonda yüz elli kadar lise öğrencisi, öğretmenleriyle hazır, beni bekliyordu…
Konuşmaya başladığımda, sanki yıllardır onlar benim öğrencimdi; ben de onların öğretmeni, annesi, sevgi dolu bir şair, onları anlayan bir yazardım…
İki saat boyunca edebiyattan şiire, aşktan ihanete, gencecik yüreklerinde her ne varsa paylaşmıştık… Geleceklerini, anne- baba ilşkilerini, gençlik iniş- çıkışlarını, zararlı alışkanlıklarını… Sevgi, saygı, hoşgörü, aşk, hayata dair örnekler, öyküler, şiirler derken zaman su gibi aktı gitti… Tanımadıkları birine kolayca yüreklerini açtılar…
Onlardan ayrılmayı hiç istemedim, onlar da benden… Daha birkaç saat öncesine kadar Silifke’de kimseyi tanımazken, tek bir insanın bile adın bilmezken; artık yüzlerce hayranım, duygularını benimle paylaşan öğrencilerim ve yepyeni dostlarım vardı. İnanılması gerçekten güç… Olsa olsa buna MUCİZE denir…
Sonrası mı? Sonrası da tıpkı harika bir rüya gibi… Merhaba dediğim, elini sıktığım herkes, tüm kapıları ardına kadar açtı… İş Bankası Müdürü Nidai Bey, bize gitar çalıp şarkılar söyleyen oğlu, Nurgül Hanımın eşi Serdar Bey, gemi kaptanı Volkan Bey…
Ben sohbet ederken, tüm işlemlerim yapıldı, arabam başka gemide, ben daha lüks olanda, üstelik benim için ayrılmış kamarada rahat bir uyku çekerek Kıbrıs’a geldim. Gemi limana girerken Kaptan Volkan’la enfes bir kahvaltıda şiir sohbeti yaptık…
Hiç tanımadığım, ilk kez gördüğüm sevgi dolu yürekler beni, karşı sahile kolaylıklarla, iyiliklerle uğurladı… Asla unutamayacağım, ummadığım, beklemediğim güzelliklerdi bunlar…
Gümrükten çıkışta, içi çiçeklerle dolu arabam dikkat çekiyordu… Görevlilerden beni tanıyanlar “ Hoş geldiniz Hocam…” diye sesleniyordu…
Şimdi bir şeye daha yürekten inanıyorum… SEVGİNİN YOLU BİR… Yüreğinizi açarsanız, başka yürekler ışığa koşan pervaneler gibi size koşuyorlar…
SUYUN ÖTE YAKASINDA BENİM DE SEVENLERİM, BEKLEYENLERİM VAR… HEM DE YÜZLERCE… (İyi ki Varsınız, 28 ekim 2001)
SANA
bir demet SEVGİ getirdim sana
umutlarımdan derlenmiş
inançla yoğrulmuş
bir demet
DÜŞ getirdim sana
güzelliklerle bezenmiş
bir demet
İNANÇ getirdim sana
doğruluk
dürüstlük
hoşgörü dolu…
(Ayşe TURAL)
HAYATI BİR SÜRPRİZ GİBİ YAŞAMAK...
Havalar hafiften de olsa serinlemeye başladı... Eylül geldi çünkü... Ben bu aya tutkunum, vurgunum... Biraz hüzün, biraz içe dönme duygusu yaşatır bana nedense...
Solan sararan yapraklara inat, binbir kokulu sonbahar çiçekleri açacak... Akşamüstleri hafiften ürperecek tenimiz... Gün batımları, şarkılar düşürecek aklımıza...
Yaşamımızda da umutları ekme mevsimi ...şimdi... Yarına daha bir görerek bakma zamanı... Hayatımıza birilerini davet etme zamanı... Daha uysal, daha sıcak, daha sevecen olma vakti...
Sevme zamanı... Kalbinizin kırıklarını aldırma zamanı... Hayat sürprizlerle dolu... Neden olmasın... Köşeyi dönüyorsunuz ve HAYATINIZIN AŞKI karşınıza çıkıyor... Yaşasıııııın....

EYLÜL OLSUN DA GÖR BENİ
bir
eylül olsun da gör beni
nasıl dökeceğim yaşlarımı
nasıl dağıtacağım sırma saçlarımı...

bir
eylül olsun da gör beni
dize gelecek sevdalar
inciler gibi dizeceğim...
' hazır ol...' a geçecek tüm sözcükler...

bir
eylül olsun da gör beni
tutup tutup yere savuracağım
yalancı aşkları...
sen
sevda masalı görmedin
hele bir
EYLÜL olsun da gör beni...
( Ayşe TURAL)

KARİZMATİK ERKEKLER...

Kadınlarda cazibe aranırken erkekler de KARİZMA var mı, diye bakılıyor... Karizmatik erkeklerin tanımı aşağı yukarı şöyle: Güzel konuşan, kültürlü, fiziği düzgün, güzel giyinen, en önemlisi de kibar davranan erkek... Elbette bu işte karşı cinsin gönlünü çelmeyi becermek de ayrı olay...

Genel kabul görüde: Orta yaşı bulmuş hatta biraz geçmiş, saçlara aklar düşmüş, temiz, ti...tiz ve de olgun erkek modeli... Nerede, nasıl davranacağını bilen, ağır başlı; özellikle de sözüne güvenilir olması da ayrı bir değer taşır...

Ancak unutulmamalı ki, her erkek önce asil olmalıdır... Tıpkı kadınlardaki gibi, başkalarını taklit etmeden kendine özgü davranmasını öğrenmiş olmalı... Konuşmaları, kendine güvenli duruşu, abartısız ve doğal davranışları...

BEYLER: Gelelim son noktaya: Sevecen ve sıcak davranışlarınız size her zaman artı puan kazandıracaktır... BİLİNE...
AŞK
Aşk sana gelmişse
Kapına dayanmışsa
Geri çevirme sakın
Yaşanmamışlıkların acısı
Zamanla koyuyor insana…
(Ayşe TURAL)



YALNIZLIK MAĞARASI...
Son on yıllarda arttı yalnızlıklarımız... Kalabalıklar içinde yalnızlaştık... Gevşeyen ya da kopan aile bağlarına isimler uydurduk... Bahaneler bulduk... Eski dostluklarımız yerini günü birlik buluşmalara bıraktı...

Derinliği olmayan duygular, sözde sarılmalarla geçiştirdiğimiz kısa anlar... İki insan gerçekten yüreklerini ortaya koyarak, birbirini en son ne zaman can kulağı...yla dinledi? Hangi güzel insanı, en son ne zaman kucakladınız?

Gözlerinin içine bakıp da içinin acısını anladığınız birisi var mı? En son kiminle düşüncelerinizi paylaştınız? Açık açık... Sözcüklerinizin arkasına saklanmadan hem de..

Gitgide yalnızlaştık... Yalnızlığımıza yeni isimler de uyduruverdik hemen... Mecburi yalnızlıklar, gönüllü yalnızlıklar... Bence bir de farkında olmadan yaşayıp gittiğimiz yalnızlıklarımız var... Bana göre en kötüsü de o...

Mağaralarımıza çekildik... İncinmekten, incitilmekten korktuğumuzdan... Yalnızlığımızı kimseler bilmesin istedik...

YANLIŞ YAPIYORUZ AMA... HAYDİ ÇIKIN... BİRİNE ANLATIN DUYGULARINIZI... YALNIZLIKLAR PAYLAŞILDIKÇA AZALIR...
YALNIZLIK
İçim titriyor içim
Yalnızlığın ayak seslerinde
Koskocaman kente bakıyorum
O
Benden daha yalnız
Acıyorum…
(Ayşe Tural)

MERHABA DEYİNCE BİRİNE...
Aslında ' hoşgeldin dünyama...' demek isteriz... İncinmişliklerimizi, kırılmışlıklarımızı, hırpalanmışlıklarımızı ince tebessümlerin arkasına gizlemeye çalışırız... Kalplerimizin yamalarını saklarız... Hırçınlıklarımız kabuk bağladığı halde sızım sızım acıyan yaralarımızdandır...

Bir el uzanınca öbür ele, cankurtaran simidi gibi sarılır beriki el... Yeni bir yola, hem de ışıklı bir yola birlikte çıkmanın sevinci ve tatlı telaşı sarar yüreği... Aşkın kuyruklu yıldızı, çoktan dokunmuştur her ikisine de...

AY
ay ışıdı gökyüzünde
denize düştü gölgesi
Hermes
öpünce denizkızını
utandı saklandı derin sulara...

aşkları uçtu tekrar göklere
yıldız yıldız serpildi
dalga dalga yayıldı evrene......

bir döndü bir döndü ki başım
sorma gitsin...
(Ayşe TURAL, Girne)


BİR KADIN/ BİR HAYAT...

' Hayat, bir kadından bir kadına geçmektir...' der Ahmet Altan... Demek ki bir erkeği hayatın içinde kadınlargezdirir...
Zevkli bir kadına rastlarsanız, zevkiniz; esprili bir kadına rastlarsanız espriniz; zeki bir kadına rastlarsanız, zekanız gelişir...
Yeni huysuzluklar, kaprisler, kavga nedenleri ve acılar öğrenirsiniz... Kısacası BİR KADIN değil, BİR HAYAT seçersiniz...
KADIN
Yılma
Sakın vazgeçme
Gözlerin gibi gönlün
Hep uzakları hedeflesin…
Bir ki sen
Gücünle
Becerinle
Sabrınla
Her şeyin en güzeline layıksın…
Zaman diren
O seni yıkmaya çalışsa da
Ulu çınarlar gibi es…
Gölgende yeni fidanlar yetişsin…
Bil ki sen
Mangal yüreğinle
Vazgeçilmezsin…
(Ayşe Tural)

SİZ
Yaşamın içindeki duruşunuz, her zaman onurlu, insan yakışır olmalı… Unutmayalım ki, güzel günler göreceğimiz inancı bizi daha güçlü ve umutlu yapar… Huzurlu ve sağlıklı günler efendim…
(Ayşe TURAL, Girne/ 7 Eylül 2013)


Bu haber 2980 defa okunmuştur

:

:

:

: