Ne kadar ağır bir yükümüz var.
Yazıma giriş yaptığım bu cümleyi daha öncede kullandım.
Çünkü bu cümleyi kullanmama sebep olan olaylar bitecekken yeniden başlıyor.
Ne kadar basit yaşıyoruz, ne kadar kolaycılığa kaçıp da, işimize gelenden ötesini düşünmüyoruz.
Sadece kendini, beraber değil de sadece tek kazanan olmayı o kadar benliğimize yerleştirdik ki.
Hem ağlarım, hem giderim misali, şikâyet ediyor ama vazgeçemiyoruz.
Son iki yıldır yaşanan siyasi istikrarsızlık, bu ülkeyi öyle bir duruma getirdi ki insanlar artık çareyi boş vermekte buldu.
Umut olanlar, reformları ardı ardına ve kısa sürede hayata geçirme sözü verenler popülizmin esas kurbanları oldular.
Hükümet bugün bozulabilirmiş?
“Aslında hangi hükümet bozulacak?” Sorusu esas konudur ama olmayan bir şeyin bozulması doğaya da, mantığa da aykırıdır.
En baştan peşin peşin söyleyeyim;
Hükümetçilik oynamak kolaydır fakat bu oyunu, yani hükümeti bugün için bozma lüksünüz yoktur.
İsteyen üzerine alabilir.
Bu iş çocuk oyuncağı, hatta masgaralık, hatta ve hatta garagözlük değil.
Bu güne kadar bu sahnede bu oyun böyle oynandı ama artık yeter.
Herkes mantığını, ciddiyetini, enerjisini olanlara göre değil, olması gerekenlere göre düşünsün ve ağzından çıkanlarla kulaklarının duyduğunu eşitlesin.
Bir önceki iktidarı götürene kadar yapmadığınız alavere, dalavere, pazarlık kalmadı, şimdi de vicdanınıza yenildiniz öyle mi?
Birileri kurultay sonucunun intikamını alacak, birileri sağın yeni ve tek hâkimi olacak diye bu topluma çektirdiğinizin izahı yok.
Her şey ayni kalıp, bir tek isimler değişerek “reform” yapacaksaydınız hiç gereği yoktu.
Bıraksaydınız da bu işi bu noktalara getirenler bir şekilde çözümleri de bulsaydı.
Ne çektiysek popülizmden çektik.
Devletleşen partilerden, partileşen devletten dolayı birilerimiz hep kaybetti.
Her beraber ve birlik olarak kazanmayı, kazanca ortak paydaşlar yaratmayı beceremedik ya da bunu yapmayı istemedik.
İki parmağını iki gözünün üzerine getirmekten aciz insanları bu ülkenin başına musallat ettik.
Devlet olmak, hükümet olmak, sorun yaratma değil, var olan sorunları çözme ile yüceleşir.
Hayatı zorlaştırmak değil, kolaylaştırmak, eksikleri gidermektir ilk öncelik.
Kimsenin, kimseye muhtaç olduğu yok.
İllaki devam edecek diye hiçbir şeyin garantisi de yok.
Ama bir defa olsun, kişisel düşünmeyin ve beklentilerini yükselttiğiniz bu toplumun önceliklerine yer verin.
Yetmedi mi?
Bunca makam, bunca hırs, bunca maddi manevi kazandıklarınız.
Bu yarım yamalak memleketi tarumar ettiğiniz yetmedi mi?
Nereye kadar?
Tekrardan altını çizerek söylüyorum;
Bu yola çıkmışsanız, çok çok önemli krizler olmadıkça bu yolu yürümeye mecbursunuz.
Bu ülkeyi saçma emeller için kaosa götürmeye hakkınız yok.
Sorun var mı?
Evet, sorun var.
Ve kökten çözülmeli.
Böyle gelmiş, böyle gitmemeli.
Çözüm bulmakta sizlerin elinde, bu amaçla ülke insanından onay istediniz ve aldınız.
Aksi durumu en baştan düşünüp, en baştan kararınızı verecektiniz.
Ne Kıbrıs konusundaki görüş ayrılığınızı, ne de başka amaçlarınızı halkı ezerek gideremezsiniz.
Yargı yine halkın ta kendisidir.
Ve karar günü geldiğinde, aldatılmanın hesabını soraca