Bir önceki yazımda belirttiğim gibi; KKTC’de sürdürülebilir bir yapıya kavuşmayan turizm sektörünün siyasi kaygılardan arınmış “Özerk Turizm Örgütü” tarafından yönetilmesi gerekmektedir. Ancak, burada önemli olan profesyonellikten taviz vermeyecek özerk bir ÖRGÜT yaratmaktır. Dolayısıyla, bu tartışma yalnız turizm için değil KIB-TEK’in özerkleştirmesi sırasında da yaşanacaktır.
Öncelikle bu gibi kurumların özerkleşmesinde düşünülmesi gereken en önemli olgu siyasi müdahale engellendiği zaman kurum içerisinde “ASİL-VEKİL SORUNU”nunyaşanmamasıdır. Yani kurumun yöneticilerin çiftliği haline gelmemesidir. Bu açıdan kurum yönetiminde paydaşların dengeli temsiliyeti çok önemlidir. Paydaşların kendi çıkarlarına ters karar vermemeleri bir nevi oto-kontrol mekanizması oluşturacaktır.Peki turizmin paydaşları kimlerdir?vetemsiliyetleri ne oranda olmalıdır?
Devlet yetkilileri, otelciler, seyahat acenteleri, turizm rehberleri doğrudan paydaş sayılabileceği gibi üretim ve ticaret erbabı dabelki dolaylı paydaş olarak örgütte yer almalıdır. Yönetim kurulundaki temsiliyet için dünya uygulamalarına göz atmamız aydınlatıcı olacaktır. Özellikle yanıbaşımızdaki Güney Kıbrıs Turizm Örgütü’nde (CTO) durum nedir acaba....
Güney Kıbrıs Turizm Örgütü (CTO) incelendiğinde son zamanlarda yapılan eleştirilerin doğruluk kaynağı ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki, Alithia gazetesi, 'Turizm örgütünün geleceği yok' başlığıyla manşete taşıdığı haberinde, hükümetin KOT'un kapatılması ve faaliyetlerinin yetkili bakanlık tarafından lağvedilmesini gözden geçirmekte olduğunu yazdı. Haberde, Rum Hükümetinin, KOT'un turizme yaptığı katkıdan memnun olmadığı belirtildi. Durumun ciddiyetinden ötürü, konunun Rum Yönetimi Başkanı NikosAnastasiadis'i de bizzat ilgilendirmekte olduğunu kaydeden gazete, “Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT)'ler konusundaki büyük değişiklik ve yeniden yapılandırılmaların, Rum Telekomünikasyon İdaresi (CYTA), Limanlar İdaresi ve Elektrik İdaresinin (AİK) özelleştirilmesiyle son bulmayacağı yorumunu yaptı (http://www.turizmgazetesi.com/news.aspx?id=72501).
Güney Kıbrıs Turizm Örgütü (CTO) yönetiminin oluşumu incelendiğinde örgütün özerklikten uzak tamamen siyasi baskı ve etki altında olduğu anlaşılmaktadır. Kıbrıs Turizm Örgütü (1960-2005) Yasalarının 5(3)(a) ve (b)’ye göre (THE CYPRUS TOURISM ORGANIZATION LAWS 1969 TO 2005)Örgütün YönetimKurulu,BakanlarKurulukararı ileatananüçyılı aşmayanbir süre içindokuzüyedenoluşmaktadır. Yönetim Kurulu Başkanı bu dokuz üye tarafından seçilecektir. BakanlarKurulu, herhangi bir zamanda, herhangi bir üyeningörev süresinisona erdirebilir. Ayrıca, YönetimKuruluüyeleri, mümkün mertebe,liyakat veyaturizm sektöründekonularındatecrübeye sahipkişiler arasından, seçilecektir. Bunların dışında, üçükamuhizmetineait olabilir.
KKTC olarak Turizm Örgütünü oluştururken Güney Kıbrıs’ın bu kötü tecrübesinden de yararlanarak daha etkin ve özerk bir yapı kurma imkanı mutlaka bulabiliriz. Bu çerçevede özerk bir turizm örgütünün başarısı için özellikle aşağıdaki hususların dikkate alınması gerekmektedir:
• Örgütün yönetim kurulunda paydaşların temsiliyeti dengeli olmalı ve hükümet kanadı olmak üzere hiç bir grup üstünlük sağlamamalıdır. Yönetim kurulu üyelerinin dıştaki kurum veya kuruluşlarla doğrudan veya dolaylı çıkar çatışması içinde olmamaları sağlanmalıdır.
• Siyasi müdahalenin olmayacağı şekilde üyelerin atanması ve görevlerinin sona ermesinde idari özerklik, örgüt bütçesinde ise mali özerklik sağlanmalıdır.
• Örgütün yasal temele dayanan turizm planlaması çerçevesinde vizyon, misyon ve performans hedefleri belirlenmelidir. Bu çerçevede Ülkesel Fiziki Plan ve Turizm Master Planı yürürlüğe girmelidir.
• Örgüt içerisinde bağımsız güçlü bir iç denetim ve dış denetim olmalıdır. Örgütün Denetimi mali, uygunluk ve kaynakların önceliği ve rasyonel kullanımına yönelik performans denetimi şeklinde yapılmalıdır.
• Örgütün yasal olarak mali ve idari olmak üzere periodik raporlar ve basın açıklaması şeklinde şeffaflığının sağlanması gerekmektedir.
• Örgütün personel harcamaları ve diğer kalemleri için denetime açık mali kurallar getirilmeli ve böylelikle potansiyel asil-vekil sorunu giderilmelidir.
• Şeffaflık ve hesap verebilirlik ihlalleri karşısında denetim ve yargı süreci için zaman sınırı koyulmalı ve caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.
• Belirli bütçe ve gelir kalemleri dışında örgütün kamudan fonlanması yasal olarak engellenmeli ve mali dar boğaz karşısında özkaynaklar ile sorununçözülmesişart koşulmalıdır.
GÜNÜN ATASÖZÜ: “NİYET VARSA HEDEFE GİDECEK YOL BULUNUR”