Yine de seveceğiz seni

Vatanı olmayan bulutlar ağlıyor, yağmur sanıyorsun.

Vatanı olmayan bulutlar ağlıyor, yağmur sanıyorsun.
Geceyi almışsın koynuna, yıldızlar gibi yaşıyorsun…
Olsun yine de seveceğiz seni…

Korkuyorsun; Tanrıdan, Şeytandan, nazardan, lanetten, gurbetten, ihanetten, sefaletten ve kalbe sığmayacak kadar çok şeyden. Kaderin kıyamet dediğine sen nefes diyorsun. Olsun yine de seveceğiz seni. Soluğundaki korkuyu bitireceğiz.

Bir bedenden diğerine yeni bir uzaklık yaratıldı.
Bilinmeyen mesafelerden; sadece ışığa yürüyenlerin varabildiği yeni bir “hiç” Eskiyen ne varsa kaybolmadan duracak diyenlerin kahrolduğu bir noksanlık. Zamansızlığın ortasında yeni bir zaman yaratıldı, uykusuzların karanlığında yeni bir rüya… Doğmasın istiyorsun güneş, yol sahibine varmasın. Duyulmasın, derinlerdeki bulunmasın. Kimse bilmesin istiyorsun kimseyi ve su ateşi söndürmesin. Yaşamanın anlamaya yetmediği şu dünyada; doğruya yürümek değil yanlışa bürünmek istiyorsun…
Olsun yine de seveceğiz seni, gözlerindeki karanlığı sileceğiz.


Ölerek kaçamaz hiç kimse! Tanrılar bile bakmaz olur bizi gördüğünde. Hiç gelmeyecek bir günü her an gelecekmiş gibi bekle! Sana söz; hiçbir sözümüzü tutmayacağız! Bu da dahil..

Ne çok umudun var. Dualarından, arkadaşlarından, geleceğinden, verilen sözlerden, yürüdüğün yollardan, bakılan fallardan ve ömrüne sığmayacak nice yaşanmamışlıklardan. Ne çok umudun var! Öznelliğinin nesnel yıkılışından, cesaretindeki tükenmez kaygılardan ve Erciyes’in umuda uzak duruşundan kurtulamasan da seveceğiz seni. Putlaşan umutlarını kırıp dökeceğiz!

Unutma! Hiçbir deniz kızıl değildi ve gitmeyenler bilmez senin Musa da ki yerini. Ve sakın binme! Kaptanı Nuh olmayan herhangi bir gemiye...

İstiyorsun ki; bir elin yağda bir elin Kafkaslarda olsun. Gözlerinde cümbüş kalbinde her daim düğün. İstiyorsun ki; acı hep başkalarında kalsın, kahkahalar ise tapulu malın. Teninde şehvet kadehinde hep şerbet istiyorsun. Olsun yine de seveceğiz seni. Nefsindeki kendini söküp alacağız senden. Korkma her şeyden vazgeç! At gitsin her neye sahipsen! Nasılsa alınacak; her birini başka elinden…

Öyle bir “an” geliyor ki; tüm “an”lar gidiyor! Ve susuyor Tanrıyı anlattığın masalların. Maviyle yeşile dönüyor tahta kurusu sahte yalanların. Ne kadar uçurum varsa düşüyor gözümden. Ve nereye kadar uzuyorsa düşlerin, orada bekliyoruz seni. Hadi anlat şimdi bildiğin tüm masalları, hadi anlat! Nasılsa bitmeyecek bu gece, nasılsa her masal biraz yalandı. Olsun yine de seveceğiz seni. Yalanlarına gerçek katıp dinleyeceğiz…

Ey sözü olmayan göz!
Bakışsız görene dek konuşacağım seninle.
Ey acıyı geçmişe örten sahibim!
Sislerimin ardına akan aydınlığını kucaklıyor kalbim...

Bu haber 1148 defa okunmuştur

:

:

:

: