Tanrılar da yenilir!

Obama, “ISID won't bedestroyedwithoutSyriachange, Suriye’de değişim olmaksızın ISID yıkılmaz” diyor.

Duygu Amber (Londra)

Obama, “ISID won't bedestroyedwithoutSyriachange, Suriye’de değişim olmaksızın ISID yıkılmaz” diyor. Bütün dünya aptal değilse, sorulması gereken soru, Afganistan, Irak ve Libya’yı niçin yıktılar? Bu ülkeler vahşice yıkılırken hep aynı yalana sığınmadılar mı? ABD’nin liderliği altında hareket eden devletler, terörü bir silah ve dünya egemenlik mücadelesinde bir araç olarak kullanmadılarmı ?
Bütünsel dünya, sadece belirli ölçülere ulaşabilen insan topluluklarının yaşama hakkı elde ettiği bir yerleşke değildir. Tüm canlılar, doğal bitki örtüsü ve bütünsel doğanın korunması öncelikli temeldir. Hayvanların nasıl yaşamaları gerektiğine, “akıllı insanın” karar vermeye hakkı olmadığı gibi, “üstün insanların” daha “aşağıda görülen” topluluklara hükmetme, yaşam biçimi dayatma hakkı da olmamalı. Ayrıca, yeni bir yaşam biçimini zorla, askeri bir güçle yönetmesi hiç bir devletin hakkı ve yetkisinde olamaz.
Dünya büyük bir yerleşke. Bu büyük yaşam alanı üzerinde yaşayan tüm canlıların, nasıl yaşamalarını düzenleme hakkı, büyük devletlerin hakkı olamaz. Bütünsel doğa ve tüm canlılar, dünya yerleşkesi içinde, doğal/uyumlu, kendi öz yönetileri ve yaşam şekilleri altında yaşama hakkına sahiptir. Bu yerleşkenin canlı, cansız tüm varlıklarını, evrim ve doğa olayları dışında, değişime uğratma, yok edilmesine kalkışmanın adı yıkımdır, katliamdır ve terördür. Doğal yerleşke içinde var olan, bazı bitkilerin ve canlıların varlığını ortadan kaldırmaya yönelik eylemler ile İnsanlığı cinsiyet, ırk, etnik köken, dil, din ve düşüncelerine göre ayrıştırmak ve çatıştırmak, doğaya karşı işlenen en büyük suçtur.
Dünya yerleşkesi içinde yer alan bazı bölgelerin geri kalması, bazı devletlerin ulaştığı gelişmişlik düzeyinin gerisinde kalması, eşit olmayan kapitalist-emperyalist gelişim yasasının bir sonucu. Bir üretim biçiminin yarattığı bölgesel çelişmeleri, şiddet yoluyla çözme girişimi, üretim ilişkisinin saldırgan karakterinden kaynaklanır. Kapitalist üretim biçimi, dünya yerleşkesi içinde oluşan yeni çelişmelerin ortaya çıkmasına yol açar. BM’nin kuruluş ilkeleri ve uygulamaları, dünya barışının geliştirilmesi yönünde önemli bir gelişimdir. BM’in kuruluş amaçları etrafında bir araya gelen, irili ufaklı tüm üye ülkelerin benimsedikleri yasalar, barış içinde bir arada yaşama ilkesidir.
Uluslararası alanda ortaya çıkan çelişmeleri en aza indirme ve dünyada asgari barışı sağlama olasılığı her zaman vardır. Yerleşke içinde bir arada barış içinde yaşamanın asgari koşulu, toplumların iç işleyişe karışmama ilkesidir.
Bu yaklaşımlardan, bir bölgede başlayan, insan ve doğa katliamına karşı sessiz kalmayı gerektirmez. Ortadoğu’da El Kaide, Taliban, ISID, Bako Haram ve Hamas gibi terör örgütlerinin kanlı katliamlarına, emperyalist müdahale dışında pek çok önlem vardır. Terör, bütün biçimleri ile birlikte insanlığa karşı suçtur. Dünyamızda, terör örgütleri, desteklenip özendirilmediği sürece, değil bölge çapında, en küçük bir alanda dahi terör gelişemez. Karşı olunması gereken, bir ülkenin, bir rejimin, dış müdahale ile yıkıma uğratılması yoluna gidilmesi. Bir ülke halkının iradesi yerine, büyük bir devlet iradesinin oluşturulması. Karşı olunması gereken, bir ülkenin ve halkın zor yoluyla “hizaya” getirilmeye çalışılması.
Son 20-30 yıl içinde ortaya çıkan olaylara bakıldığında, dış askeri müdahalelerin yol açtığı ağır sorunlar, olağanüstü büyük yıkımlar ve kanlı katliamlara ve sonu gelmez düşmanlıklara neden olmuştur. Sonu gelmez, saldırı ve askeri işgal, Afganistan’ı yıkmakla kalmadı, Pakistan da yıkıldı. Pakistan’ın çöküşü, ABD’nin Afganistan’ı işgali ile başlamıştır. Dönemin ABD devlet Başkanı G.W. Bush’un, “taş üstünde taş bırakmayız, Ortaçağa dönmeye hazır olun” tehdidi, Pakistan özelinde uygulamaya konulmuştur.
Irak işgalinin ağır sonuçlarını umursamayan, devletler, yıllarca İran üzerinde de tehditlerini sürdürdüler. İran, tehdide boyun eğmediği için kanlı sorunların ortasında, kana bulaşmamayı şimdilik başardı. Fakat, ABD’nin başını çektiği Batılı devletler, tüm Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da askeri saldırılarını sürdürmeye devam ediyorlar. Mısır da, terörist Müslüman Kardeşler örgütü darbe sonucu iş başına geldi. Mısır ciddi bir çatışma ve istikrarsızlıktan sonra, bölünüp parçalanmaktan son anda kurtuldu. Aynı başarıyı Libya gösteremedi ve yıkıldı. Yıllardır Libya da kanlı çatışmaların önüne geçilemiyor. Libya’yı yıkan güçler, yağmaladıklarıyla yetindiler. Libya’yı ateş içinde atan güçler, Suriye üzerine yürüdü. “Bahar ayaklanması” denilen eylemler içinde, yandaş terör örgütleri hazırlandı, eğitildi ve silahlandırıldı. Afganistan da terör örgütü ilan ettikleri Taliban ve El-Kaide gibi örgütlere, Irak, Libya ve Suriye de “özgürlük ve demokrasi” madalyası verilip, silah, cephane ve araç-gereçlerle desteklendi. Adı sanı bilinmeyen örgütler, kanlı pratiğin içinde bölgenin petrol ticaretinden ciddi haraçlar almaya başladılar. Batının güdümündeki terör örgütleri bölgede istikrarsızlığın yaratıcısı olmakla kalmadı, devlet yıkıp-devlet kuracak hale getirildiler.
Bu yıkımın sonuçları ve sorumluları, insanlığın bilincinde netlik kazanmaya başladı. Batılı devletlerin, “herşeyi bilen çok demokratik liderleri” dünya ölçeğinde sorgulanıyor artık. Ellerinde bulundurdukları olağanüstü silahlar ve askeri güçlerine karşı, icat ettikleri terör şimdi onları da vuruyor. Dünya yerleşkesinin tanrıları yenildi. Dünya’nın tanrıları, kendi silahlarıyla vuruluyorlar. Dünyanın tanrıları, insanlığa karşı giriştikleri savaşı kaybettiler. İnsanlık kendi kaderini ellerine almanın büyük hazırlığı içinde.

Bu haber 392 defa okunmuştur

:

:

:

: