Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin bütçesi, birçok Bakanlık bütçesinden oldukça büyüktür. DAÜ’de yaklaşık 750 öğretim üyesi görev yapmaktadır. Bunların 525’i tam zamanlı personeldir. DAÜ’de çok sayıda idari ve yönetsel personel de çalışmaktadır. DAÜ’nün sermayesi birçok siyasinin iştahını kabartmaktadır. Hal böyle olunca, söz konusu DAÜ olduğunda, her siyasi DAÜ yönetimini nasıl ele geçirebilirim hesaplarını yapmaktadır. DAÜ, Vakıf Yöneticiler Kurulu tarafından yönetilen bir vakıf üniversitesi olduğundan, maalesef siyasilerin sürekli olarak pençesi altına alınmaktadır.
*****
DAÜ’de yönetici olmak zor iştir. VYK Başkanı dışında Rektör, üniversitenin en önemli yöneticisi durumundadır. Üniversite’de akademik kararlar DAÜ Senatosu tarafından alınmakta, Rektör ve onun yardımcıları tarafından da yürütülmektedir. DAÜ’de bu yıl 19 bine yakın öğrenci kayıt yapma hakkı elde etmiştir. Öğrenci nüfusu üç aşağı beş yukarı 18 - 20 bin civarında oynamaktadır. DAÜ, Prof. Dr. Özay Oral’ın rektörlüğü bıraktığı tarihten sonra hep düşüşe geçti. İyi yönetilemedi. Her gelen birşeyler yapmaya çabaladı, ancak maalesef bütçe sorunları, yönetişim bozuklukları ve konjektürel gelişime bağlı olarak, siyasi ve ekonomik krizlerle boğuştu. Ta ki Prof. Dr. Abdullah Öztoprak yönetime gelene kadar. Sayın Rektör yönetimi 2009 yılında devraldığında öğrenci sayısı sürekli azalmaktaydı. Sanırım 10 bin tam zamanlı, bin civarında öğrenci de yarı zamanlı, ya da önkoşullu kayıtlıydı. Maaşlar aksamaktaydı. Bütçe 150 milyon TL idi ve 43 milyon TL (29 Milyon Dolar) de borç vardı. O zaman overdraft faizleri de çok yüksekti.
*****
Eski bir CTP delegesi olarak Abdullah Öztoprak’ın Rektörlük makamına gelmesine hiç sevinmemiştim. Hatta,Yenidüzen gazetesinde yazı yazdığım sıralar, DAÜ bütçesinin ahval-i durumunu konu alan ve Öztoprak Yönetimini çok ciddi şekilde eleştiren yazıları manşete de taşımıştım. O günlerde Yenidüzen yok satmış, Cenk Mutluyakalı beni arayarak ikinci baskı yapıldığını ve öğleden sonraya Mağusa’daki bayilere gazete takviyesi yapıldığını müjdelemişti. DAÜ Bütçesine deyim yerindeyse iki inçlik boruyla su akarken, dışarıya dört içinlik boruyla su çıkmaktaydı. Açık her geçen gün büyümekteydi. Tam da o sıralar Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın tasfiye edildiği krizini yaşamaktaydık. Bu gidişle DAÜ de tasfiye edilecek diye iktisatçı arkadaşlarla endişe yaşamaktaydık. Bırakınız DAÜ’yü, Gazimağusa esnafı da iş yapamamaktan gırakgırak ediyordu. Kepenkler kapanmış, tüm inşaat yatırımları durmuştu. DAİ (ilkokul) ve DAK (kolej) DAÜ bütçesine yılda yaklaşık iki milyon TL yük oluyordu. Hazırlık okulunda hoca fazlası vardı. Zarar eden Fakülteler ve Bölümler çoğunluktaydı. Bu bölümleri yazarken çok tepki almıştım. Hatta beni telefonla arayıp eleştirilerimi yersiz bulan Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Amca da vardı.O da bana sürekli telkinlerde bulunuyordu. DAÜ Rektör Yardımcısı Sayın Osman Yılmaz da beni makamına çağırıp, yazılarımın DAÜ’ye olumsuz etkileri olabileceği endişesini taşıdığını dile getirmişti. Rektör Öztoprak’tan randevu talep edip, ona da görüşlerimi ve iktisadi önerilerimi anlatmıştım.
*****
DAİ ve DAK’ın işletmesini Doğa Koleji’ne devrederek doğru ve cesaretli bir karar aldı. Kararın arkasında durdu. Siyasilerin ve sendikaların muhalefetine boyun eğmedi. Öztoprak’ı siyasiler ve Sendikalar o günden sonra hiç sevmedi. Ama o, seçilerek geldiği o makama, çalışanlardan aldığı destekle kararlılık gösterdi. Kar yapmayan ve DAÜ bütçesine yük olanbölümleri hemen kapattı, yönetsel ve idari personel fazlasını düşürdü, hazırlık okulundan da çok sayıda öğretmeni işten çıkardı. Tek hedefi vardı. DAÜ’yü yüzdürmek, tasfiye olmasını engellemekti. Sn Öztoprak da, 1986 yılından beridir DAÜ’de bulunmakta, DAÜ’yü kendi ailesi olarak görmekteydi. Tüm bu radikal kararlardan sonra, önce dengeli bütçe konumuna gelindi. Bütçe büyüklüğü 320 milyon TL’ye çıktı. 60 milyon TL’lik öğrenci bursuimkanları yarattı. 43 milyon TL olan borcu 32 milyon TL’ye geriletti. 2009’da 12 milyon TL olan açık, ilk kez 2014 yılında 2 milyon TL artı bakiyeye yükseldi. Ondan daha da önemlisi, DAÜ’nün ekonomik krizden kurtuluşu sayesinde Mağusa’daki esnaf iş yapmaya başlayıp, inşaat sektörü tekrar Mağusa ekonomisinin büyüme motoru oldu. Nüfusun artmasıyla da,Mağusa’ya tekrar canlılık geldi. DAÜ altyapı çalışmaları tekrar hızlandı, yeni fakülte binaları inşa edildi, Rektörlük binası, Yönetim ofisleri ve yeni yurtlar yapıldı. Öğrenci aktivitelerine yönelik çok sayıda yatırım yapıldı. Yıllardan sonra laboratuvarlara ekipman, öğretim üyelerine bilgisayar alındı, hem de laptop.
*****
Bu başarıyı kıskananlar oldu, Rektör’ü karalama kampanyası yapanlar da. Örneğin DAÜ-SEN, Rektör Öztoprak’ın bu başardıklarını görmezden gelerek, yapılamayan ve eksik bırakılan mevzuat ile ilgili talepkar oldu, Rektörlük seçimi için öğretim üyelerine öneri yerine, seçimi boykotu önerdi. Bazı siyasiler DAÜ Rektörü’nün seçim istihdamlarına hayır demesinden rahatsız oldu. Rektör Öztoprak, Ercan Havalimanı’nda eski UBP’li Dışişleri Bakanlığı tarafından VIP kullanımından men edildi. O küsmedi, işine baktı. Seçim için Senato öneride bulundu, seçim yapıldı. Seçime katılım yüzde 80 oranında gerçekleşti. Sendika’nın seçimi boykot çağrısı da işe yaramadı, çalışanlarca hiç destek görmedi. Seçime katılanlara boş oy kullanın çağrısı da işe yaramadı, çıka çıka sandıktan yüzde 10 boş oy çıktı. Abdullah Öztoprak yaklaşık yüzde 80 geçerli oyla yeniden Rektör seçildi. Eğer Rektör’den memnun olunmasaydı, çalışanlar sandıkta büyük çoğunlukla Öztoprak’a zaten onay vermeyecekti. Bu seçim sonucu sulandırılmaya çalışılmakta, Başbakanın seçim süreciyle ilgili olarak yanlış yönlendirilmeye çalışıldığı da, maalesef gittiğim her yerde herkesçe konuşulmaktadır. Siyasiler,DAÜ’deki yönetimi ele geçirmek ve Abdullah Öztoprak’tan kurtulmak için, VYK tarafından yapılması gereken atamayı gerekçeler öne sürerek ötelemeye çalışmaktadır. VYK Başkanı Sayın İsmail Arter’in geçen hafta yapılan VYK toplantısı sonrasında, BRT muhabirine canlı yayında yaptığı açıklaması da, eski bir CTP delegesi ve hala geçerli bir CTP üyesi olarak beni hayretlere düşürmüştür. Rektör ataması ile ilgili olarak kararın hala geciktirilmeye çalışılması, DAÜ’de yeni bir belirsizliğin ve krizin habercisi olmaktadır. Bu belirsizlik, ekonomide riskler doğurmaktadır. Risklerin olduğu yerde, yatırımcı tüm yatırımlarını durdurmakta, yeni yatırımlarını da hep ötelemektedir. Bu durum özelde Mağusa ekonomisine, genelde de KKTC ekonomisine zarar verecektir. Öyle bir durumda, seçmen faturayı bir sonraki seçimde birilerine kesecektir. Umarım bir sonraki seçimde fatura CTP’ye kesilmez. Bu durum bir CTP’li olarak en çok beni üzer. VYK Başkanı’nın, kararın ötelenmesi ile gelişmesi muhtemel krizlerin muhasebesini iyi hesap edeceğini ve gerekli hassasiyeti göstereceğini ümit ederim. Eğitime başlamazdan önce krizlerin ortaya çıkması, hiç kimseye fayda etmeyecektir.