Yaşamak adına bir şeyler….

YAŞAMAK

YAŞAMAK
güzelim yüreğimi
martı kanadında
uçurdum masmavi göklere...
akşamüstlerinin yorgun esintisi
yaşanmışlıklarımda....
çınar ağaçlarının asırlık şarkıları
kulaklarımda....

ruhum sonbaharında ömrümün
uzak diyarların yabanıl kokusu
bir duadır dudaklarımda
yaşamak.....
Ayşe Tural

RUHUMUZ NE İSTER?
Bugün ruhunuza ne istediğini sorun bakalım... Belki deniz kenarında ıslak kumlarda oturmak, martı çığlıklarını dinlemek istiyordur...
Ya da alıp başını tepelerde, ağaçlar arasında kuş seslerini duymak...
Belki bir ezgiye eşlik etmek, bir şarkı mırıldanmak...
Orhan Veli gibi ' Güzel havalarda aşık olmak...'
Aklı bir karış havalarda gezmek...
Hangisi?
Ben sordum. Önce pıtır pıtır dökülen yağmur damlalarını seyredeceğim; mis gibi toprak kokusunu içime çekerek hem de...
Şalıma sarınarak kameriyede çiçekler arasında kitap okuyacağım...

YALNIZLIĞINIZ
güne sırtı dönük
ayçiçek misali
unutulur dünler
kanar zamanın dal uçlarında...
birnihavend şarkıda
dibe vurur umutlar
bir çağrıda sonsuzluk düşü
yakar kavurur içini...
sen kalabalıklar içinde
yalnızlar sapağındasın
çabuk mu unutulur
ömrü talan eden sır...
Ayşe TURAL

SANAT
Yaşamın içinde bir nefes alıştır sanat... Maddeden bir an için de olsa kaçıştır, uzaklaşmaktır... Aslında ondan kaçarken duyguya yaklaşmaktır... Ruhun özgürlüğüdür...

BİR SEN/SİZ VAKTİ
bu gece
bir sen/siz vakti
köhnemiş teknelerden
daha yorgun ruhum
ay tutulmalarında...
sana kapalı sokaklarımda
kör bir sevda dolanır
ayaklarıma...
binbilinmezli denklemlerimi
ben bile çözemem...
bir sen/siz vakti
delicesine yakar yüreğimi
vargit başımın belası
derin uykulara hasretim...
senin yüzünden
sen/sizliğim
bilesin...

Ayşe Tural

BEN - SEN' den ne zaman BİZe geçeriz?
' Hiçbir zaman..' dediğinizi duyar gibiyim...Toplumbilimciler bile şaşkına dönmüşken böylesi sorulara kafa yormak, elbette haddim değil... Yine de elimde olmadan soruyorum... Neden mi?
İçimde İNSANA DAİR ufak da olsa UMUTLAR taşıyorum hala...Aramızda o kadar GÜZEL İNSANLAR var ki... Onlara kıyamıyorum... Aynı kefeye koyamıyorum onları... İyi ki varsınız diyorum... İYİ Kİ VARSINIZ...

YAŞAM
Gün batımlarında
Yanıp sönüyor zaman
Bir saksıda boy veriyor fidan
Buz mavisi kalpler
Işıltısız, sönük...
Sevgileri nerede tutsak ettiler?
Ak güvercinler unutmuş özgürlüğü...
Soğumuş yürekler nicedir atmıyor...

Sen
Suskun bülbülü gönüllerin
Şakı, uyandır dünyayı
Sevgiye, yaşamaya çağır...

Ayşe Tural

KURDA SORMUŞLAR: NEDEN ENSEN KALIN...
Böyle bir atasözü vardır ve tamamı şöyledir: ' Kurda sormuşlar: Neden ensen kalın? Kendi işimi kendim yaparım da ondan...demiş...
Bir işe niyetlenirsiniz, karar verirsiniz yani... Her ne ise yapmak istediğiniz, enine boyuna düşünmeniz, ölçüp tartmanız gerekir. Gücünüz yeter mi? Sonuna kadar gidebilir misiniz? Kararlı mısınız, yoksa yarı yolda vazgeçer misiniz?
Özellikle hayati kararlarda bu nokta çoook önemlidir. Kişi kendi gücünün nelere yeteceğini iyi hesaplamalıdır bana göre... Mantıklı ve akılcı hareket etmelidir. Başkalarına güvenerek yola çıkmak son derece hatalı olur ve yarı yolda kalakalırsınız...
Önemli kararlar vereceğinizde duygularınızla değil, aklınızla hareket ederseniz yanlış yapmazsınız... Kısacası gireceğiniz yolun sonunu görmeye çalışın... Başkalarına güvenerek hareket etmeyin. Yarı yolda kalırsınız...
Yaşam güçlülerin ayakta kaldığı bir zaman dilimidir. Öyleyse kendinizi güçlü kılın... Yere sağlam basın... Doğru kararlar verin... Başkalarının sözlerine değil, kendi yüreğinizin ve aklınızın sesine kulak verirseniz daha az hata yaparsınız...
BERABERLİK
Bir üçgenin bir köşesinde sen
Bir köşesinde ben
Altıgen yaptım
Yine ayrı düştük
Dikdörtgene çevirdim, olmadı.
Piramit yaptım, tepede kaldın.
Sonunda bir çember çizdim.
Nerede olursan ol
Yine beraberiz...

Ayşe Tural

SİVRİ TOPUKLARIM VE...
Ben kadınım… Kadınlığı ile gurur duyan bir kadın hem de… Biz kadınlar güzel giyinip şık şıkırdım şıkır şıkır gezmeye bayılırız. Tırnaklarımıza kıpkırmızı ojeler sürüp saçlarımızı savurmayı da severiz. Allah ne verdiyse takmayı takıştırmayı da… Bir daha dünyaya gelirsem yine kadın olmayı dilerim Tanrıdan…
Her gece yatmadan önce mutlaka kitap, dergi, gazete… Ne bulursam okurum. Çok ilginç olursa ve bitirmeyi aklıma koyarsam sabaha kadar da okuduğum olur. Geçenlerde Elif Şafak’ın Baba ve Piç romanının hatırına sabah dörde kadar uykusuz kaldım. Elbette ertesi gün ancak saatin ısrarlı çalışıyla zar zor kalktım.
Akşam bir arkadaşımdaydım. Dergiye, kitaba benden beter düşkün bir arkadaşım… Gittim mi basılı yayın yığınında kendimden geçerim. Ev bahçe, moda, aktüel, iş yaşamı konulu dergiler… Burç kitapları, romanlar… Neyse aralarına dalıyorum…
'Adım Adım İyi Giyinmenin Yolları' diye çok şık bir kitapçık… İçi de tam bana göre… Elbiseler, ayakkabılar, aksesuarlar, çantalar, mücevherler… Yok yok yani… Tam bana göre… Sadece görsellikle yetinmem ben. Bu yüzden yazılı bölümlerini de atlamadan okuyorum. Ayakkabı sayfasında Olmazsa Olmaz yazıyor… İki tane yüksek topuklu şık mı şık kırmızı ve siyah ayakkabı sayfayı kaplamış...

AKŞAMIN ŞARKISI
duy!
Gün sona erdi…
Akşam şarkı söylüyor
Ağaçlara, dağlara
Güneşi uğurlarken…
Sen
Ey büyük yaratıcı!
Hani kocaman fırçan
Daldır bakalım hercai moruna
Boya gökyüzünü…
Yıldızları davet etmeyi
Unutma ama…

AYŞE TURAL

STİLETTO... / Kıbrıslı göçmen bir Türk MEHMET KURDAŞ…
Sivri topuklu ayakkabıya STİLETTO da denir. İşte derginin 52. ve 53. sayfalarında rastladım Mehmet KURDAŞ adına… Bir sevindim, bir sevindim ki sormayın… Nasıl sevinmem… Siz de okuyunca en az benim kadar sevineceksiniz…
Derginin sayfasında şöyle yazıyor ve ben aynen aktarıyorum. İkinci Dünya Savaşı ardından, feminen bir görünüme kavuşmak isteyen kadınlar için tasarlanmış topuklu ayakkabı… O dönemde ChristianDiorun NEW LOOK adını verdiği, bele oturan, balon etekli siluetinin altına, ayakkabı tasarımcısı RogerVivier, ince topuklu ayakkabılar üretmiş.
Tahtadan yapılan ve kolaylıkla kırılan bu topukları adam eden ise bir Türk olmuş… Kıbrıslı göçmen bir Türk MEHMET KURDAŞ… Topuğun içine alüminyum bir çubuk geçirerek bugünkü tabirle stilettoyu yaratmış… Ve ardından ayakkabı ökçesi istenildiği kadar inceltilmiş.
Marilyn Monroe, GinaLollobrigida gibi tarihin en seksi kadınlarının bu ayakkabıyı tercih etmeleri, stillettoyu daha da çekici kılmış elbette… Uzun ve ince topukların sağlığa zararı, o yıllarda olduğu gibi şimdide tartışılıyor. Bu seksi ayakkabıları satın alırken sizin de dikkat etmeniz gereken nokta, her şeyden önce rahat ve üzerinde yürünebilir olması…
Duyduk duymadık demeyin. Bu bilgiyi bir Kıbrıslı olarak tüm dünyaya duyurun… Ben dünden beri önüme gelene bu bilgiyi hem de sonsuz bir gururla aktarıyorum. Acaba Mehmet Beyin sülalesinden kimler var aramızda…
Yattığın yer nurla dolsun Mehmet Bey… Sayende ben çok şık görünüyorum topuklu ayakkabılarımla… Ve onlarla çooook mutluyum inan…
İyi geceler...Keyifli uykularınız olsun...
Bir Kenti Taşımak

bu kenti
elimde bir demet yaseminle
taşıyabilirim belki...

papatya tarlalarında
açtı açacak hüzün...

sensizliği
bir nehir gibi soluyup
ardından
derin bir nefesle
fırlatmalıyım ta uzaklara...

acıyan bir yerimde
mor güller açıyor istemeden
açmadan soluyor yaprakları
solup dökülüyor...

bu kenti
silinen yüzünle
bir daha gezmeliyim
ama bu kez
elimde kırmızı karanfillerle...

Ayşe Tural


DERS VERİCİ BİR ÖYKÜ / ANI...

(Tolga Ahmet Raşit'ten)
' Geçtiğimiz gün Lefkoşa surlar içinde ki bir park yerine arabamı park ettikten sonra arabamdan indiğimde orada oyun oynayan çok fakir görünümlü 2 çocuk gözüme çarptı...
Ben o anda telefonda konuşuyordum ve henüz telefonumu kapatmıştım ki çocuklardan kız olanı yanıma geldi ve ' benim kardeşimin de cep telefonu var ' dedi..Çocuğa gülümsedim ve kardeşine baktım. O anda içimi büyük bir hüzün kapladı çünkü gördüğüm kadariyle çocuğun elinde ki gerçek bir cep telefonu değildi.
Çocuklar kibrit kutularını bir birine yapıştırmış ve boyayıp cep telefonu haline getirmişlerdi. Erkek çocuk yan gözüyle bana bakarak telefonda birisiyle konuşur gibi yapıyordu. Gördüğüm görüntü karşısında çok üzülmüştüm. Küçük çocuğun gerçekten de telefonda konuştuğuna inanmışım gibi yapıp yanlarından ayrıldım..
Yürürken aklıma yakın bir arkadaşımın 12-13 yaşlarında oğlu ile yaşadığı diyalog geldi. Arkadaşımın çocuğunun İ phone 5 telefonu vardı ve babasından ille de yeni çıkan İ phone 6 modelinden istiyordu. Bu telefon uğruna çocuk ağlaya ağlaya gözlerini şişirmişti.
O anda hangi çocuğun mutlu ve hangi çocuğun çok mutsuz olduğunu düşündüm. Kendine kibrit kutularından cep telefonu yapan fakir çocuk halinden çok memnun ve çok mutlu gözüküyordu. Elinde son model cep telefonu taşıyan çocuk ise mutsuzdu.
O anda anladım ki aslında üzülmem, kaygılanmam gereken çocuk arkadaşımın oğlu ve tüketim çılgınlığıyla her istediklerini satın alarak materyalist bir hale çevirdiğimiz çocuklarımızdı..Çok üzücü ama acı gerçek... Bu yüzden lütfen çocuklarımızı parayla satın alınabilen şeylerle değil kuracakları iyi dostluklara ve eşyaları değil insanları, hayvanları doğayı sevmeye yönlendirelim..'
DERS VERİCİ BİR GÖRÜŞ DE SİZDEN...
(Teşekkürler ŞADİYE REMİNGTON... harikasınız...)
' Ayşe Hanım'cığım, her zaman ki gibi harika bir konuyu bizimle paylaştınız... Tolga Ahmet Raşit, anısında gözlemini o kadar güzel yorumlamış ki aynı düşüncelere tamamen katılıyorum.
Bizim de oğlumuz '' telefon'' diye diretmişti.Eşim de ''telefon faturanı ödeyebilecek duruma gelince tabii ki bir telefona sahip olabilirsin'' yanıtını verince oğlumuz cevap karşısında afallayıp kalakaldı.
Bir kitapta okumuştum; ''her istediğinizi yapan harika bir köpeğiniz olabilir, ama çocuğunuzun her istediğini yaparsanız siz onun köpeği olursunuz''diye...
Manevi değerlere önem veren,duyarlı nesiller yetiştirmek dileği ile...Saygılarımla...'

GÜZEL ÖRNEKLER… Yaşamımıza anlam katar… Nice güzelliklerde buluşmak dileğiyle….
Bu haber 2679 defa okunmuştur

:

:

:

: