“HİÇBİR PARTİNİN ÜYESİ OLMADIM”

Özersay, toplumun bütün kesimlerinden oy alabileceğine inandığını kaydetti

Ceren ERCİH

Özersay, toplumun bütün kesimlerinden oy alabileceğine inandığını kaydetti

Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersaybunca zaman Kıbrıs Türk halkının bu seçimde ellerini vicdanlarına koymalarını ve akıllarına yatan ismi seçmelerini istedi. Son genel seçimde karma oy oranındaki artışa, belediye referandumunda partilerin oybirliği ile aldıkları karara rağmen çıkan sonuca dikkat çeken Özersay, seçmenlerin cumhurbaşkanlığı seçiminde siyasi parti yöneticilerinin işaret edeceği isimleri değil, kendi benimseyecekleri adayları seçmesini önerdi. “Seçmen artık siyasi partilerden buyruk almak istemiyor’ diyen Özersay,“Bugüne kadar hiçbir partinin üyesi olmamış biri olarak toplumun bütün kesimlerinden oy alabileceğime inanıyorum” ifadesini kullandı.
Rum tarafının düşündüğü takvim ile Kıbrıs Türk tarafının düşündüğü takvimin örtüşmediğini, Rum Yönetimi Lideri Anastasiadis’in pazarlığa girmeyi çok fazla istemediğinivurgulayan Özersay, “Anastasiadis’in müzakerelerde gelmiş olduğumuz bu aşamada bir pazarlığa, al vere girmeyi çok fazla istemiyordu. Şubat’ta bir pazarlık aşamasına gelinmesini isteyen Kıbrıs Türk tarafı olarak bizdik, bunu zorlayan da bizdik” şeklinde konuştu.
Ada TV’de Erçin Şahmaran’ın sunduğu Gündeme Bakış Programı’nda soruları yanıtlayan Kudret ÖzersayKıbrıs meselesininçok fazla konuşulduğunu ifade ederek, “ne tarafından bakarsanız bakın ne tarafının boş, ne tarafının dolu olduğu çıplak gözle bile görülebiliyor. Dolayısıyla bunu görmek için konunun uzmanı olmaya gerek yok. Şunu söyleyebilirim, bugün geldiğimiz aşamada Rum tarafının kafasındaki takvim ile bizim düşündüğümüz takvim örtüşmüyor” dedi.

“ANASTASİADİS BİR PAZARLIĞA, AL VERE GİRMEYİ ÇOK FAZLA İSTEMİYORDU”
Anastasiadis’in müzakerelerde gelinen bu aşamada bir pazarlığa, al vere girmeyi çok fazla istemediğini belirten Özersay, Şubat’ta bir pazarlık aşamasına gelinmesini isteyenin Kıbrıs Türk tarafı olduğunu, bu süreci zorlayanın da kendileri olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Bizim zorlamamızla müzakere sürecinin bir al- ver aşamasına geldiğini söyleyebilirim. Bu şamaya gelmesi bir şeydir, sizin muhatabınızın bunun içine girmeyi istemesi başka bir şeydir. Bunu gördükten sonra muhatabınızın buna çok da hevesli olmadığını anlıyorsunuz, ama sanırım bunu anlayan sadece biz değiliz, dışarıdan bakıldığında da bu görülebiliyor. 

“KÂĞIT ÜZERİNDE ÜÇÜNCÜ AŞAMAYA GEÇELİM DEMESİNE RAĞMEN ÇOK DA İSTEKLİ DEĞİLDİ”
Kıbrıs Rum lider bu doğalgaz ile ilgili olarak da bekleyip, elindeki kartın ne kadar güçlü olduğunu, doğalgazın miktarının ne kadar olduğunu, hangi şirketlerle anlaşıp o şirketlerin de etkisini kullanarak diğer şirketlerin ne kadar etkili olacağını ölçmek istedi. O yüzden kâğıt üzerinde tamam üçüncü aşamaya geçelim demesine rağmen bu aşamaya geçme konusunda çok da istekli değildi”şeklinde konuşan Özersay sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben bunu Kıbrıs Türk tarafının bir anlamda başarısı olarak tanımlıyorum. Rum tarafını belireli bir süreden sonra olsa dahi Rum tarafını üçüncü aşamaya girmeye ikna ettik. Rum tarafının siyaseten yetkiyi ve zenginliğini Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır olup olmadığını test edebilecektik.

“ANNAN PLANI’YLA İRADEYİ ÖLÇTÜK”
Bu iradenin ölçülebileceği belli bazı eşikler vardır. Örneğin 2004 yılında Annan Planı ile bu iradeyi ölçtük ve bu iradenin olmadığını hep birlikte gördük. Bu siyasi iradenin olup olmadığını görebileceğimiz bir diğer eşik al-ver aşamasıydı. O al- ver aşmasına girmemek için bence deniz yetki alanlarıyla ilgili çok da yeni olmayan bir şeyi bir gerekçe olarak kullanıp o aşamaya girmedi. Çözüm yönünde böyle bir iradeye sahip olup olmadığını test etmemize izin vermedi ama bir başka olumlu yanı var, müzakere masasından kaçtı enerji ile ilgili bir başka alana kaydı ama orada da bizimle yetkiyi ve zenginliği paylaşmaya hazır olmadığını gösteren adımlar atıyor şuanda.

“KAPSAMLI ÇÖZÜM SADECE KIBRIS TÜRK TARAFININ ELİNDE OLAN BİR ŞEY DEĞİL”
Kapsamlı çözüm sadece Kıbrıs Türk tarafının elinde olan bir şey değildir. Kıbrıs Rum tarafının da iradesi gerekli olduğu için sonuç alıcı bir müzakere için ısrar etmek, bunun için her nevi diplomatik girişimi yapmak, Kıbrıs Türkü’nün iradesini ortaya çıkarmak, her şeyi Türkiye’ye havale etmemek ve bu müzakere sürecini hayatımızın odak noktası olmaktan artık çıkarmamız gerekir. Bu memlekete yapacağımız en önemli katkı budur. Sadece bizim irademizle Kıbrıs sorunu mademki çözülmüyor o zaman hayatımızda ona göre bir yer ayırmamız gerekir. 

“BÜTÜN KESİMLERDEN OY ALABİLECEĞİME İNANIYORUM”
Bugüne kadar hiçbir partinin üyesi olmamış biri olarak toplumun bütün kesimlerinden oy alabileceğime inanıyorum. Bir kere eğer bu toplumun farklı siyasi yelpazesinden gelen her üç cumhurbaşkanı dabana bu müzakereler içerisinde görev vermişse Kıbrıs meselesi ile ilgili olarak işin ehli birisi olduğumu kabul ediyorlar demektir. içeride toparlanıyoruz hareketi ile ortaya koyduğumuz vizyon, yani temiz toplum, temiz siyaset ve Kıbrıs Türkü’nün kendi iradesine dayalı bir gelecek ve bu adada yaşayan tüm vatandaşların mutluluğunu esas alan, çalışır bir demokratik sistemi ele alan bir duruşumuz vardır bizim. Örneğin bir özelleştirme ile ilgili olarak, devletin ekonomideki yeri ve rolü ile ilgili olarak görüşlerimi somut bir şekilde ortaya koyacağım bu görüşler çerçevesinde vatandaşın değerlendirmesini yapacağını ve toplumun her kesiminden destek verileceğini sadece söylemiyorum, aynı zamanda görüyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Sayın Derviş Eroğlu’nun aday olup, olmayacağını inanın bilmiyorum ama net olan bir şey var Kudret Özersay adaydır. Kudret Özersay, günü geldiğinde adaylık başvurusunu yapacak ve kazanacak olan Kudret Özersay değil, Kıbrıs Türk toplumudur.

“ADAYLIĞIM GÖREV İÇİNDİR”
Günü geldiğinde yapacağım adaylık başvurusu belli bir kişiye ve ya belli bir adaya karşı adaylık değil benim adaylığım bir görev içindir. Bir görevi olması gerektiği gibi yerine getirmek için ortaya çıkmış bir adaylıktır. Artık vatandaş seçmen, siyasi parti yöneticilerinden buyruk almak istemiyor. ‘Sen gideceksin ve bunu seçeceksin’ cümlesini duymak istemiyor. Vatandaş bu seçimde kendisi karar verecek. Çok büyük bir kesim elini vicdanına koyup rasyonel akılcı bir karar verecek. 

“GERÇEK ANLAMDA CUMHURBAŞKANI OLARAK DAVRANABİLİRİM”
Diğer adaylara bakmaksızın altını çizdiğim bir kaç konu var. Bunlardan birincisi bir siyasi parti ile gönülden ya da kurumsal olarak bağlılık içerisinde olmayan tarafsız bir cumhurbaşkanı gerçek anlamda cumhurbaşkanı olarak davranabilirim. Benim herhangi bir siyasi parti ile kurumsal ya da duygusal herhangi bir bağlantım olmadı. İkincisi Kıbrıs sorunu gibi bir sorunda siyasi inisiyatif alacak olan ve liderlik gösterecek olan bir kişinin şahsen, hukuk, siyaset, uluslararası ilişkiler, diplomasi, yabancı dil bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kıbrıs müzakereleri ile ilgili olarak tecrübeye sahip olması gerektiğini düşünüyorum. hem tarafsız, hem müzakerelerde tecrübeye sahip aynı zamanda genç ve dinamik, hukuk, siyaset, yabancı dil bilen bir cumhurbaşkanın ben bırakalım diğer adayları Kıbrıs Türkü’ne çok daha büyük yarar sağlayacağını bu ülkenin iç siyasetine de ciddi bir dinamizm getireceğini düşünüyorum. bu gerçekten hepimiz için önemli bir fırsat olacaktır. Ülkenin içerisindeki sıkıntıları kendisine dert edinecek bunun için uğraşacak enerjisi olan bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.”

“CUMHURBAŞKANLIĞINDA HESABI KİTABI OLMAKSIZIN HARCANABİLİR BİR BÜTÇE YARATILMIŞ”
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili ortada çok ciddi bir bütçe var ama hesabı kitabi olmaksızın harcanabilir bir bütçe yaratılmış. Bunun devlet sistemi içerisinde mali denetimi çok daha net bir biçimde yapılmalı. Kimin dönemi olursa olsun nasıl ki devletin diğer kurumlarında Sayıştay’ın denetimine açık bir biçimde denetlenebilir bir bütçe ve harcama vardır. Cumhurbaşkanlığında da denetlenebilir bir harcama olması gerekir.

“BENİM TÜRKİYE İLE KİŞİSEL BİR İLİŞKİM YOKTUR”
“Bir şahsın Türkiye ile ilişkisinin ne olduğu önemli değildir. Benim Türkiye ile kişisel bir ilişkim yoktur. Kurumsal olarak bir müzakereci olarak, özel temsilci olarak kurmam ilişkiyi kurulması gerektiği şekilde kurdum aynı zamanda başka ülkelerle kurduğumuz gibi. Burada önemli olan şey seçilecek olan Cumhurbaşkanının Kıbrıslı Türkler’in cumhurbaşkanı olduğunu herkesin bilmesi gerekir. Burada Türkiye’nin herhangi bir biçimde bir tercihte bulunması ya da birini işaret etmesinin çok yanlış bir şey olduğunu düşünürüm. Zaten böyle bir şey yapılacağını düşünmüyorum. Seçimi yapacak olan kendi hür iradesiyle Kıbrıslı Türklerdir.” 

“İRSEN KÜÇÜK’ÜN GÖRMÜŞ OLDUĞU TÜRDEN BİR MUAMELEYİ GÖRMEMELİDİR”
Kendi irademizle bir şeyler üretmek yerine hayatımızı Kıbrıs müzakerelerine odakladığımız için kendimize olan özgüvenimizi yitirdik. Toplum olarak özgüvenimizi yitirdik. Ne zaman iyi bir şey olsa ya da ne zaman bir şey yapılacak olsa acaba arkasında kim vardır diye düşünüyoruz. Bu durum özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Ben bunu yadırgamıyorum ama açık yüreklilikle söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti ile kurmamız gereken sağlıklı bir ilişki modeli olması gerekir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı, Türkiye’den nasıl bir muamele görmelidir sorusuna cevabım şudur; Sayın İrsen Küçük’üngörmüş olduğu türden bir muameleyi görmemelidir. Burada ben asıl sorumluluğu kendi seçtiğim yöneticilerde ararım. Neden? Siz o sorumluluğu vermeyeceksiniz.

“BİRİNİN SİZE SAYGI DUYMASINI SAĞLAMAK SİZİN ELİNİZDEDİR”
Eğer siz gücü kendi toplumunuzdan alıyorsanız, kendi toplumunuzun talep ettiği doğrultu da siyaset üretiyorsanız ve kendi içinde izah edilebilir makul bir duruşunuz, politikalarınız varsa kimse size geçmişte yaşadığınız ve onur kırıcı türden muamele yapmaz ve bu fırsatı kimseye vermezsiniz zaten. Eşitler arasında bir ilişki olmak zorundadır ve bu uluslararası antlaşmalarla düzenlenmelidir. Anayasa’nın geçici 10. Maddesinin artık olağan üstü dönem bittiği için, Anayasa’nın geçici 10. Maddesinin kaldırılması ve Türkiye ile bir savunma ve iş birliği anlaşması yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamda yapabileceğimizi düşünüyorum. Birinin size saygı duymasını sağlamak sizin elinizdedir. Toplumdan eğer gücünüz alıyor, köklerinizi kendi halkınıza doğru salıyorsanız, sizi temin ederim ne Türkiye, ne başka bir ülke size hak ettiğinizin dışında bir davranışla gelmez.”

Bu haber 306 defa okunmuştur
  • Mine Naim.   - 30.10.2014 Hiçbir partiye üye olmadım... Beni hiçbir parti kabul etmedi. Renksiz, kokusuzum. Siz bana oy verin , rengime kokuma bakmayın..
  • LONDRALI  U.K - 30.10.2014 HICBIR PARTININ UYESI OLMADIN !! AMA NE OLUP OLMADIGIN DA BELLI DEGIL .

:

:

:

:

DİĞER HABERLER