Bu hükümetler yerel yönetimler reformu yapabilir mi?

Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi; K.K.T.C. –T.C. Protokolüne göre de geciktirilen Yerel Yönetimler Reformunun yapılması kaçınılmazdır.

Daha önceki yazılarımda da vurguladığım gibi; K.K.T.C. –T.C. Protokolüne göre de geciktirilen Yerel Yönetimler Reformunun yapılması kaçınılmazdır. Ancak, her hastalığa farklı reçete uygulandığı gerçeğinden hareketle; KKTC’de öncelikle yerel yönetimlere ait temel sorunların ve mevcut yapı ile neden çözülmediklerinin tespiti yapılması gerekmektedir. Bunu yaparken de mevcut iktidarın salt siyasi bakış açısı ile değil tüm paydaşların bakış açısı, yaşanan acı tecrübeler ve dünya literatüründen yararlanılmasında sonsuz yarar bulunmaktadır.
Tüm paydaşların katılımı ile ortak çalıştay düzenlemek başta hükümet ve Belediyeler Birliği’nininisiyatifinde olan bir konudur. Ancak, bir bilim adamı olarak KKTC’de belediyecilik adına yaşadığımız acı tecrübeler aşağıdaki saptamaları yapmama neden olmuştur.
• Reform adı altında 2008’de tüm köylerin farklı belediyelerin hizmet kapsamı içerisine alınması kararı özellikle kırsal belediyelerin mali açıdan hizmet ve yatırım yükümlülüğünü devasa arttırmıştır. Ancak, yapmış olduğu taahhüt ve artan bu yükümlülüklere rağmen Merkezi Hükümet belediyelere gerekli altyapı ve mali katkıda bulunmamıştır. Devlet katkısının sabit gelir paylaşımından oluşması, bazı köyleri uhdesine alan belediyelerin gelirini nispeten artırırken kendisine köy bağlanmayan belediyelerin ise gelirini nispeten azaltmış oldu. Yani sözde bu reformdan neticede KKTC belediyeciliğinin fayda gördüğü iddia edilemez. Bunun yanında, muhtarlıktan belediye sınırları içerisine giren köyler de hizmet almadan vergilerin astronomik arttığının şikayetinihalen yapmakta ve bu çağda dahi belediyeden ayrılmayı talep etmektedirler. Bu olgu işin vehametini açıkça ortaya koymaktadır.
• Belediyelerin devlet gelirlerinden aldığı pay bugün itibariyle 51/1995 Sayılı Belediyeler Yasasının 108(1). maddesiyle düzenlenmektedir. Bu maddeye göre Belediyelere, Devlet 8.5’i (yüzde sekiz buçuk)Bütçesinde öngörülen yerel gelirlerin oranında pay ayrılır. Yani Devlet bütçesindeki öngörülen yerel gelirlerde ve dağıtım yönteminde değişiklik olmaz ise gerçekleşen nüfus değişikliği bazı belediyelerin gelirlerinin artmasına bazılarının ise azalmasına neden olmaktadır. Bunun en bariz göstergesi bazı kentlerdeki üniversite öğrencilerinin de-jure nüfus kapsamında devlet katkı payının bölüşümüne kriter kabul edilmesi bazı belediyelerin gelirlerinde önemli düşüşe neden olduğu kaydedilmektedir. Salt bu nedenden Yeni Erenköy Belediyesi’nde nüfus başına düşen gelirin 535 TL’den 496 TL’ye düştüğü ifade edilmektedir.
• 65/2007 Sayılı Belediye Personel Yasasının uygulanarak istihdamlarla ilgili yapılan intibaklar sonucu çalışan maaşlarında önemli artışlar meydana gelmiştir. Buna ilaveten devletin yaptığı maaş artışları aynı şekilde belediyelere de yansımaktadır.
• Yine 65/2007 Sayılı Belediye Personel Yasası neticesinde kendilerine verilen istihdam yapma yetkisini gelir-gider dengesi ve gerekli iş hacmini dikkate almadan popülistçe kullanan ve aşırı istihdama giderek mali yapısını daha da çıkmaza sürükleyen belediyeler olmuştur.
• Belediye gelirleri artmazken akaryakıt maliyetleri ve KVD artışları belediyeleri daha da zora sokmuştur.
• Emirnameler özellikle gelir güçlüğü içerisinde olan belediyelerin emlak vergilerini azaltmıştır.
• Özellikle ölçekten dolayı kurumsallaşamayan ve profesyonelce hareket edemeyen belediyelerde tahsilat düşük seviyelerde kalmaktadır.
• Adeta bir derebeyi gibi davranan belediyeleri devlet denetlemekte yetersiz kalmaktadır. Gerçi, devletin de popülistçe istihdam, bütçe giderlerini kontrol etme ve usulsüz harcamaları önlemede belediyelerden daha başarılı olmuştur iddiası yapılamaz.
• Sosyal Güvenlik yatırımlarını dahi ödeyemez durumda olan özellikle kırsal belediyelerin durumunu iyileştirmek için yapılabilecek başlıca öneriler sırasıyla: Hava ve deniz limanlarından alınan ücretler, trafik cezaları, kıymet ve tartı ücretlerinin bir fonda toplanması ve 28 belediyeye adil bir şekilde bölünmesi; Yeni nüfus sayımı ile doğan mağduriyetlerin karşılanması; Elektrik Kurumunun belediyelere olan “Yer İşgal Harcı”nı ödemesi;Devlete olan alacak ve verecek durumlarında Mahsuplaşma yapılması; Belediye araçlarının akaryakıt vergisinden muaf tutulması; ve Emekli olan belediye çalışanları alacakları için maliyeden avans verilmesi şeklinde ortaya konabilir.
• Günümüzün Modern Yerel Yönetim anlayışı yerinden yönetim, adem-i merkeziyetçi yapı ve mali ve idari özerklik şeklinde ifade edilmektedir. Bu çerçevede, belediyelere yönelik reform kapsamında tüm belediyelerin özkaynak ve devlet katkıları ile asli ve kendilerinden beklenen diğer hizmetleri karşılayacak mali kaynağa sahip olmaları sağlanmalıdır. Bunun için idari ve kurumsal yapılanma yanında devlet katkılarının dağıtımını daha çağdaş hale getirilmesi gerekmektedir. Halen % 8.5 olan devlet katkısını % 9.25’e çıkarılması düşünülürken bu katkıya ilişkin kriterin olabildiğince rasyonelleşmesi gerekmektedir. Şöyle ki, bölgenin gelişmişlik düzeyi (turistik olması gibi), başta emlak olmak üzere gelir yaratma kapasitesi, hizmet verdiği coğrafik alan, nüfus miktarı ve demografik yapısı dikkate alınmalı ve bu faktörlerinyer aldığıbir formülasyona göre belediyelere katkı yapılmalıdır.
• Özerkliklerine halel getirmeden küçük belediyelerin kurumsallaşması ve profesyonelleşmesi için idari ve mali kurallar çerçevesinde güçlü denetime tabi tutulması gerekmektedir. Ayrıca, Lefkoşa Türk Belediyesi’nden açıkça anlaşılacağı gibi belirli kurallar çerçevesinde büyük belediyelerin de performans, uygunluk ve mali denetimlerinin etkinleştirilmesi, yasal boşlukların giderilerek usulsüzlük ve yolsuzluk yapanların ağır bir şekilde cezalandırılmasının da sağlanması gerekmektedir.
• Belediye başkanı ve meclisi arasındaki anlaşmazlıkların belde hizmetlerine olumsuz yansımasını önlemek için siyasi olmayan hakemlik müesseseleri ve oto-kontrol mekanizmalarının getirilmesi gerekmektedir.
• Türkiye Anayasasında da benzer şekilde belirtildiği gibi; Merkezi yönetim, yerel yönetimler üzerinde, yerel hizmetlerin “idarenin bütünlüğü” ilkesine uygun bir biçimde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve yerel ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, yasada belirtilen esas ve usuller çerçevesinde idari vesayet yetkisine sahiptir. Bu çerçevede, merkezi yönetim siyasi mülahazadan uzak profesyonel kurullar vasıtasıyla belediye yönetimlerine yönelik kayyum vazifesi görmelidir.
• Verimli ve etkin çalışması mümkün olmayan küçük ölçeğe sahip belediyeler mutlak olarak dünya tecrübelerinden de yararlanılarak yeniden yapılandırılmalıdırlar.Bu çerçevede, üç alternatiften biri seçilmelidir. Bunlar, (1) kapatılarak daha büyük belediyeye katılmaları (2) büyük şehir belediye sistemi içerisinde sorumluluklarının sınırlandırılması veya (3) bazı belediyelerin kapsam ve ölçek ekonomilerinden yararlanarak bazı hizmetlerin ortak verilmesi gibi yapılanmaya gitmeleridir.

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi K.K.T.C’de hükümet edenlerin Yerel Yönetimler Reformu yapması beklenmektedir. Ancak, Merkezi hükümet kendinden beklenen Kamu reformu, kayıt dışı ekonomi, performans bütçeleme ve denetimi gibi reformları yapma basiretini gösteremezken Yerel Yönetimler Reformu yapmasını beklemek biraz hayalcilik olur. Bu bağlamda GELMİŞ-GEÇMİŞ KKTC hükümetleri için söylenecek söz:
“KELİN İLACI OLSA BAŞINA SÜRER”
Şeklinde olacaktır.

Bu haber 473 defa okunmuştur

:

:

:

: