Fiyat seviyesinin düşmesi neden kötü?

80’li ve 90’lı yılları hatırlayan okurlarımız, soğuk savaşı ve Türkiye’ deki yüksek enflasyonu anımsayacaklardır. Dönemi anlatan en iyi fıkralardan biri ise şudur:

80’li ve 90’lı yılları hatırlayan okurlarımız, soğuk savaşı ve Türkiye’ deki yüksek enflasyonu anımsayacaklardır. Dönemi anlatan en iyi fıkralardan biri ise şudur: Turgut Özal, Amerika ve Rusya cumhurbaşkanı bir arada otururken şeytan aralarına katılır. Hazır şeytanı bulmuşken soralım derler ve Amerika başkanı sorar: 'Amerika ne zaman dünyanın en güçlü ülkesi olacak.' '50 yıl sonra.' der şeytan. 'Ben göremeyeceğim, ben göremeyeceğim.' diye ağlar Amerika başkanı. Rusya cumhurbaşkanı sorar: 'Rusya ne zaman en güçlü ülke olacak.' 100 yıl sonra.' der şeytan. Rusya cumhurbaşkanı ağlamaya başlar: 'Ben göremeyeceğim, ben göremeyeceğim.' ve Turgut Özal sorar: 'Türkiye’de enflasyon ne zaman bitecek.' Şeytan ağlamaya başlar: 'Ben göremeyeceğim, ben göremeyeceğim.' Büyük sanatçı, rahmetli Nejat Uygur bu fıkrayı 'Aman Özal Duymasın' adlı tiyatro oyununda kullanmıştır.
Enflasyon fiyatların yükselmesine ve halkın alım gücünün azalmasına neden olmaktadır. Son yıllarda ise Avrupa Birliği ve Japonya’nın en önemli makroekonomik sorunlarından biri deflasyondur. Enflasyonun tam tersi yani genel fiyat seviyesinin düşmesi olan deflasyon ile ciddi bir mücadele başlatılmıştır. Merkez bankaları deflasyon ile mücadele adına önlem üzerine önlem açıklıyorlar. Faiz oranları sıfıra inerken hatta bazı ülkelerde negatif seviyelerine gelirken para basma seçeneğini açık tutuyorlar. Peki genel fiyat seviyesinin azalması anlamına gelen deflasyon neden bu kadar zararlıdır?
Deflasyon, paranın alım gücünü artıracağından hanehalkı için iyi bir durum gibi gözükebilir, lakin bu hanehalkında fiyatların sürekli olarak düşeceği algısını oluşturmaktadır. Alıcı nasıl olsa fiyatların biraz daha düşeceğinin garanti olduğunu bilir ve mal almak için beklemeye başlar. Bunun sonucunda tasarruf artar, ekonomik krizlerde tasarruf kötü bir ekonomik terim olarak kabul edilmektedir. Ekonomik kriz dediğimiz olay en yalın tabiri ile talebin olmaması demektir. Halkta fiyatların düşeceği beklentisi harcamaları ve toplam talebi düşürmekte bu da firmaların stoka çalışmasına neden olmaktadır. Biriken stokları satmanın yolu ise fiyat indirimidir. Eğer firmaların satış fiyatları kendi üretim maliyetlerinden daha fazla azalır ise firmaların yatırımları azalır ve işten çıkarmalar artar. Kısaca, deflasyonist ortamda tüketim ertelenir, talep geriler, üretim daralır ve işsizlik artar. Yüksek işsizlik oranı ise en önemli makroekonomik ve sosyal sorunların başında gelmektedir.
Deflasyon ile mücadele için sadece faiz ayağı yetersizdir, Avrupa’daki sorun, unutmamak gerekir ki, bankaların kredi verecek fon bulamamasından ziyade düşük büyüme ortamında kredi talebinin olmamasıdır. Faiz indirim politikası yanında mutlaka miktarsal genişleme yani büyük miktarlarda bono ve tahvil satın almaya devam ederek genişletici para politikası desteklenmelidir.
Avrupa Birliği, tek bir ülke olarak kabul edersek, Dünya’nın en büyük ekonomisidir ve bu coğrafyada yaşanan deflasyon Dünya’nın geri kalını için çok ciddi bir ekonomik tehdittir.

Bu haber 217 defa okunmuştur

:

:

:

: