Yazı başlığını okuyanların Okan Hoca trafiği de ekonomiye bağladı diye söylediklerini duyar gibiyim. Evet belki acayip geliyor ama trafik, ulaşım ve dolaşımın ekonomi ile büyük oranda ilişkisi bulunmaktadır. Bilindiği gibi ekonomi kıt kaynaklardan en verimli şekilde mal ve hizmet üretimidir. Bunun yanında ekonomide verimlilik gerekli aktivitelerin huzurlu, güvenli ve en erken zamanda gerçekleşmesi ile mümkün olabilir. Yani, trafik sorunlarına çözüm bulurken hem can ve mal güvenliğini artırmamız hem de ekonomik aktiviteleri hızlandırmamız temel hedef olmalıdır. Maalesef ülkemizde son zamanlarda uygulamaya konan sözde önlemler trafiği ve ekonomik aktiviteleri yavaşlatırken can ve mal güvenliği açısından pek de etkili olamıyor. İşte bu gerçeklerden hareketle geçtiğimiz hafta Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından Trafik Komisyonu koordinatörlüğünde “2015 KKTC Trafik ve Yol Güvenliği Çalıştayı” düzenlendi
Bu çalıştayda bildik kesimlerin bildik demeçlerinden ziyade bilimsel oturumlardan ve bildirilerden ortaya çıkan sonuç bildirgesi görmek bizi memnun edecekti. Ancak, yine başta yetkililer olmak üzere bilimsel yaklaşımdan uzak mevcut statüko pencerelerinden trafiğe bakış açılarını ortaya koydular. PEKİ, BU ÇALIŞTAY NETİCESİNDE TRAFİĞE KÖKLÜ ÇÖZÜM İÇİN ALINMASI GEREKEN HANGİ ÖNLEMLER ÖN PLANA ÇIKARILDI? Aksine, Çalıştay adı altında mevcut trafik statükosunun temel unsurları pekiştirilmeye çalışıldı. Şöyle ki, çalıştayda yetkili ve ilgili pozisyonlarda olanların yaptığı sunumlar bilimsel olmaktan uzak kırk yıllık ezberi tekrarlamaktan ibaret olmuştur. KISACA DAĞ FARE DOĞURMUŞTUR.
TRAFİK NEDENLERİNE BAKIŞ AÇISI BİLİMSEL DEĞİL
Trafik nedenlerinin açıklanması konusunda sadece şoför odaklı yaklaşım maalesef en üst düzey yetkililer tarafından yine dillendirildi. Şöyle ki, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Dr. Suat Yeldener, ülke genelinde meydana gelen ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları incelendiğinde sürücü kusur oranının yüzde 90 civarında olduğunu savundu. Polis Genel Müdür Vekili Pervin Gürler ise, trafik kazalarının en başında dikkatsiz sürüş, sürat, alkol, cep telefonu kullanımı gibi sorunların geldiğini, bu yüzden vatandaşların da üzerine düşeni yapmasına ve kurallara uyması gerektiğine işaret etti. Bu çerçevede, verilen istatistikler de aşağıdaki gibidir. Buna göre trafik kazalarının en önemli nedenleri sürati aşma ve önde giden araca çok yaklaşma olarak bildirilmektedir.
Şekil 2: 2011-2013 Yılları Arası KKTC’de Ölümlü Trafik Kazalarının Nedenlerine Göre Dağılımı
Kaynak: Polis Genel Müdürlüğü, 2011-2013 Yılları Trafik Kaza İstatistikleri
Trafik eski müdürlerinden ve başta İngiltere olmak üzere yurt dışında aldığı eğitim ve tecrübesi ile duayen durumunda olan Özdemir Uzun ise mevcut sistemin çağdışı olduğunu itiraf etmektedir. Yani trafik ele alınrken şoför yanında araç, yol ve diğer alt yapı ile çevre faktörleri bir bütün olarak mütalaa edilmelidir. Aksi takdirde, soruna bütünsel çözüm getirmekten uzaklaşır ve bugün olduğu gibi şoförü günah keçisi yaparak her önlemi şoför üzerinden almaya kalkarız. En bariz örnek olarak benim üniversitem LAÜ’lü hocaların ölümüne neden olacak şekilde yoldan çıkan aracın kuş gibi havadan uçmasını ve geçen hafta Hüseyin Angolemli’nin rögar çukuruna düşerek kaza yapmasını salt şoför üzerinden okursanız artık el insaf dedirtirsiniz.
SABİT KAMERALAR İÇİN ORTAYA KONAN ARGÜMAN TEMELSİZ
Bugün yavaş yavaş anlaşıldığı gibi önlem olmaktan ziyade rant kapısı olarak sabit kameraların monte edildiğini söylemek mümkündür. Ne Türkiye ne de AB ülkesi olan yanı başımızdaki Güney Kıbrıs’ta alternatif yol imkanı vermeden (Motorway) her köşe bucağa sabit kamera koyan ülke örneği var mı? diye merak ediyorum. Bir de kendilerini haklı çıkarmak için yetkililer sabit kamera koydukları yerde ölümlü kaza olmadığını terennüm etmektedirler. Peki kardeşim oralarda olmadı da insanları koyduğunuz telaş ve acelecilikten ötürü kendi başına kaza yapıp ölüme sebebiyet verildiği gerçeğini de görmezlikten mi geliyorsunuz? Dolaysısıyla, sabit kamera olan yerlerde olmazken toplam ölümlü kaza sayısında anlamlı bir düşüş gerçekleşmemiştir. Aşağıdaki veriler bunu açıkça göstermektedir. Şöyle ki, 2011’de 42 olan ölümlü kaza 2012’de 24’de düşerken 2013’de 49’a yükselmiştir.
Tablo 2: Trafik Kazalarının KKTC’ye Verdiği Zararlar
KAZA VE ZARARLARI |
2011 |
2012 |
2013 |
TOPLAM |
Kaza Sayısı |
4005 |
3889 |
4071 |
11.965 |
Ölü Sayısı |
42 |
24 |
49 |
115 |
Yaralı Sayısı |
925 |
963 |
937 |
2.825 |
Maddi Kayıp TL |
17.132.838 |
17.976.500 |
17.988.584 |
53.097.922 |
Kaynak: Polis Genel Müdürlüğü, 2011-2013 Yılları Trafik Kaza İstatistikleri
Ölümlü kazaların ülkemizdeki vahametine ilişkin olarak Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Dr. Suat Yeldener de, ülkelerin milyon nüfusa göre “Almanya yaralı sayısı en az fazla ülke olurken, KKTC ölü sayısında ilk sırada” ifadesini kullanmıştır
TRAFİKTEKİ ÖNLEMLER EKONOMİYE ZARAR VEREN MATERYALİST YAKLAŞIMLAR
Yukarıda da vurgulamış olduğum gibi; trafikte alınabilecek önlemlerde hem can ve mal güvenliğini artırmamız hem de ekonomik aktiviteleri hızlandırmamız temel hedef olmalıdır. Yani, şoförü hedef alıp vurun abalıya yaklaşımı sergilenirken trafik yavaşlatılmakta bu ise telaş ve acelecilik güdüsü ile kaza yaptırmaktadır. Yavaşlayan trafik ekonomik aktiviteleri sekteye uğratırken ülke kalkınmasına kuşkusuz zarar vermektedir. Halbuki, yanı başımızdaki Güney Kıbrıs’a bir baktığımızda EĞER SABİT KAMERA SİSTEMİNİ ÖNLEM DEĞİL DE RANT ARACI GÖRMEZ İSEK hem can güvenliğini artırıp hem de ulaşıma dinamizm kazandırmak için ALT VE ÜST GEÇİT SİSTEMİNE geçmemizin daha uygun olduğu ortaya çıkmaktadır. Üstüne üstlük, 2012-2015 TC-KKTC protokolünde 13 adet alt ve üst geçit için kaynak ayrılmış olmasına rağmen bu dönemde ipe sapa gelmez gerekçelerle bir tanesi bile yapılmamıştır. Öte yandan, devlet parasını peşkeş çekercesine daha iyi ve daha ucuz bariyer sistemi varken çağdışı kalmış New Jersey bariyerleri tercih edilmeye devam edilmiş, bir nevi buharlaşan tonlarca asfaltın hesabı dahi sorulamamıştır.
PEKİ BİLİMSEL YAKLAŞIM NE OLMALIDIR?
Kimse yanlış anlamasın ama “2015 KKTC Trafik ve Yol Güvenliği Çalıştayı” sırasında en bilimsel ve profesyonel açıklamayı Türkiye Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça’nın yaptığını ifade etmek istiyorum. Akça, trafikte birçok etkenin bulunduğuna işaret ederek 3 yıl önce de trafikle ilgili bir adım atıldığını ancak trafikteki sorunların ve çözümünün fazlalığından ortaya bir eylem planı çıkarılamadığını ifade ederek, bu çalıştayda sonuca ulaşabilmek için çok somut örneklerin ortaya konulması gerektiğini belirtti. Bundan sonra ise gereksiz yere kaynak aktarmayacaklarını ve bir nevi sonuç odaklı olacaklarının üzerinde durdu. Şöyle ki, Çalıştayı çok önemsediklerini ifade eden Akça, çalıştay sonucunda bir “eylem planı” çıkmasını beklediklerini ifade ederek, Türkiye Büyükelçiliği olarak altyapı ve teknolojiyi içeren iyi projeleri destekleyeceklerini, trafik kazalarını önleyici, verilere dayalı projelerde seçici olacaklarını kaydetti.
BANA GÖRE SAYIN AKÇA KISACA BUNDAN SONRA LAGA LUGAYA SON VERİLECEĞİNİ, SUNULAN HİÇBİR PROJENİN BİLİMSELLİK, PROFESYONELLİK VE RASYONELİTESİNDEN EMİN OLMADAN DESTEKLENMEYECEĞİNİ ÜSTÜNE BASA BASA DUYURMUŞTUR. Buna da hiç şaşmamak lazım. Çünkü bugüne kadar her türlü şura tavsiye kararları çöpe atılırken Trafik Çalıştay sonuçlarına itibar edileceğine birilerini inandırmak nerede ise imkansızdır. Kaldı ki, bu çalıştayın kendisi soru işaretleri ile doludur.