Kıbrıs Sorunu ve BM Genel Sekreterleri- III

Önceki yazılarımda önceki 6 BM Genel Sekterlerinin Kıbrıs sorununa etkilerini tartışmaya çalışmıştım

 

Kaan Kutlay

Önceki yazılarımda önceki 6 BM Genel Sekterlerinin Kıbrıs sorununa etkilerini tartışmaya çalışmıştım.1 Ocak 2007 tarihindeise Ganalı Kofi Atta Annan, 7. BM genel sekreteri olarak göreve geldi. Türk tarafının devletten devlete görüşürüm tezi nedeniyle Annan’ ın görev süresinin ilk yıllarında herhangi bir gelişme olmadı. Kasım 2001’ de Kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş’ın dönemin Rum lideri Klerides’ e yazdığı mektup ile 1974 sonrası adamızın en hareketli ve heyecanlı günleri yaşanmıştır.
11 Kasım 2002’ de planının ilk versiyonu taraflara sunuldu, planın sunulduğu günden itibaren bazı iç ve dış çevrelerden kabul edilmesi yönünde telkinler gelmeye başladı.

Annan, planın Aralık 2002’ deki Kopenhag’da yapılacak Avrupa Birliği Liderler Zirvesinde imzalanmasını planladı ancak taraflarca reddedildi. Bunun üzerine 10 Aralık tarihinde planın ikinci versiyonu taraflara sunuldu fakat kabul edilmedi. 26 Şubat 2003 ' te planın 3. versiyonu sunuldu ve Hollanda’nın Lahey kentinde 10 Mart 2003’te toplanan zirvede anlaşma sağlanmadı. Şubat 2004’ New York’ta yapılan görüşmeler sonucu planın 4. versiyonu ve Mart 2004’ te İsviçre’nin Burgenstock kasabasında planın son versiyonu ortaya çıktı. Annan Planı’nın beşinci versiyonu, 24 Nisan tarihinde ayrı ayrı referanduma götürüldü. Planın ilk versiyonuna göre, Denktaş’ın ve müzakere heyeti sayesinde, Türk tarafı lehine önemli düzenlemeler sağlandı.

Referandum sonucunda Türk tarafından %65 evet ve Rum tarafından %76 hayır sonucu çıktı. Çok gergin geçen süreç özelikle dönemin koalisyon hükümeti liderleri Mehmet Ali Talat ve Serdar Denktaş önderliğinde demokrasi şöleni şekilde geçti. Bu süreç yine ülkemizdeki demokrasinin ileri bir seviyede olduğunun göstergesidir. De Cuéllar belgesi ve Gali fikirler dizisinden sonra çözüme en fazla yaklaşılan Annan Planı yine Rumlar tarafından reddedildi. Eğer plan Rumlar tarafından kabul edilmiş olsaydı 11 yıl önce Kıbrıs sorunun rafa kalkmış olacaktı. Fakat uzlaşmaz olan taraf yine Türk tarafı!

26 Nisan 2004 tarihinde AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi, Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonunun sona erdirilmesine kararlı olduğunu ifade etmiş ve bu amaçla komisyonu kapsamlı tedbirler almaya davet etmiştir. Ayrıca, Kuzey’e 259 milyon Euroluk bir yardımda bulunulması da kararlaştırılmıştır. Kofi Annan da 28 Mayıs 2004 tarihli raporunda Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların gereksizliğinin ve haksızlığının altını çizerek, izolasyonun sona erdirilmesi çağrısında bulunmuştur. Geçen 11 yılda maalesef bir arpa boyu ilerleme kaydedilemedi.

Annan görevden ayrılmadan önce Gambari süreci ile soruna katkı koymaya çalışmıştı. Türk tarafında Talat’ın seçilmesi ve Rum tarafında Hristofyas’ın iktidara gelmesi ile pembe bir tablo oluşmuş olsa da süreçte kayda değer bir gelişme olmadı. İkinci Cumhurbaşkanı Talat’ ın haklı isyanı medyamızda defalarca yer almıştı.
Geçen süreçte, BM önerilerine onay veren ve yeni öneriler sunan taraf hep Türk tarafı olmuştur ve karşılığında sadece kısa süreli sempati kazanmıştır. Getirilen bütün planları reddeden tarafın Rum tarafı olmasına rağmen uzlaşmaz olanın bizim görülmemiz nasıl açıklanabilir bilemiyorum!

19 Nisan'da gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Sayın Eroğlu tekrar seçilmesi halinde süreci takvime bağlayacağını söylemektedir. Diğer iddialı iki aday ise seçilmeleri halinde Rum tarafını müzakere masasına geri döndüreceklerini ifade etmektedir. Süresi ne olur bilmem ama süreç artık mutlaka takvime bağlanmalıdır. Öte yandan ise üç aday da söylemlerinin altını doldurmalıdır çünkü Kıbrıs Türk halkının 52 yılı birileri tarafından gasp edilmiştir ve bu halkın belirsizlik içerisinde bir güne bile tahammülü kalmamıştır.
Gelecek yazımda yakın süreci yani 8. Genel Sekreter Ban Ki Moon dönemini tartışmaya devam edeceğiz.

Bu haber 270 defa okunmuştur

:

:

:

: