Modern Asimilasyonlarla Dans ve Seçimler

Ne güzel dillendiriliyor insan hakları ana maruzat diye!

Ne güzel dillendiriliyor insan hakları ana maruzat diye! Hangimiz görmek istemeyiz ki bu hakların eşitlik düzeyini her ülkede! Keşke sanıldığı kadar kolay olsa idi inşası bir takım değerlerin. Keşke evrensellik düzeyde dillendirilen haklar hakikatte de vuku bulsa idi. Şüphesiz insana değer vermek bizim Türk töremizden gelen bir karakterdir. Bugünkü yazımda Balkan Türklüğünün çilelerine değinmek istiyorum müsaadenizle. Tabi bunu yaparken biraz da evimizin içine bakalım istiyorum. Hani hep şikayet ediyoruz düzenden… Hatta o kadar ileri giderek devlete küfretmeyi marifet sayanlarımız da var. Hükümet politikaları ile Devletin varlığını birbirine karıştıranlar var! Herkes siyaset bilimci ya! Sövülecek odak noktası DEVLET! Hele de ekranlar karşısına geçip sunuculuğu vazife sayarak Devlete karşı politika yürütenleri gördükçe… Vay halimize diyorum!

Doğru ya onlar için meselenin adı “çözümsüzlük”! Ne ala! Ne keyif! Kendi evimizin içini düzeltmeyi beceremeyen bir siyasal sistemi kuralım senelerce, kurumsallıktan, sosyal adaletten, düzenden yoksun hale getirelim, gençlerimize sahip çıkmayalım, uyuşturucu kumar gece kulüpleri ile dolduralım memleketi sonra da dönelim küfredelim ! Kime? Devlete! Kime? Anavatan’a! Kime? Ordumuza! Sonra da ecnebiden gel evimizin içini düzelt ne olacaksak olalım diyelim!

Hep söyledim, söylüyorum; Kıbrıs Türkü öyle bir destansal tarih yazarak egemenliğine kavuştu ki… Halen pek çoğu bu tarihin çetin ve zorlu mücadelesinden bir haber! Neden mi? Okullarda kimliğimiz, ecdadımız, dinimizden yoksun bir nesil yetiştirme peşinde olmayı marifet sayıp özüne, Devletine sövmeyi marifet belleyenler var. Biz özgürlük kazandık, senelerce ambargolar altında direndik, ayakta durduk, kalkındık, ama bir türlü kurumsal bir Devlete sahip olamadık! Bu doğru! Bunları konuşalım, yazalım, anlatalım! Hatta yaratılan bu adaletsiz Düzeni nasıl yasalarla yaşayabilir hale getirebileceğimize bakalım! Yasama görevine bürünenlerin vazifelerini ne kadar yaptığını sorgulayalım! Bir senede ne kadar yasa yapılmış, yaptırım gücü sağlanmış bunlara bakalım! Dünya Türklüğünün Avrupa çatısı altında olan devletlerdeki konumlarına bakalım! İnsan haklarını sorgulayalım! Oysa ne yapılıyor? Bunlar sorgulanacağına, Rum’un ve batının çifte standart politikaları görmezden gelinerek kendi Devletimize küfrediyorlar hem de birleşik Kıbrıs uğruna! Nitekim halen Hellenizimin kucağına atılmak istenen bir süreç içerisinde olduğumuzu görmezden gelen adaylar var! Sloganın Adı ne de olsa BARIŞ değil mi?! İyi barış olsun da güneyin yaptığı politika ve icraatları bazı adaylar neden dillendirmiyorlar? Hiç düşündünüz mü? İşin kolayını buldular değil mi?

Şimdi de biraz, Balkan Türklüğüne uzanalım. Şark Meselesi ile Avrupa’dan tüm Türkleri kovma mücadelesinin önüne set konulan Lozan antlaşması sonrasında Balkan Türklüğünün hakları heba edildi! Hem de yapılan anlaşmalara bakılmaksızın! Başta asimilasyon politikaları uygulandı! Türk olmak suç sayıldı! İslam dini yasaklandı! Tüm bunlar soğuk savaş arifesinde devam etti! Bulgaristan’da Türklerin bitmek bilmeyen bir milli kimlik teşhisi sorunu devam ediyor, müftülük krizi yaşanmaya devam ediyor, vakıf malları istimlak ediliyor, kent kırımlar sürüyor, eğitimde Türkçe eğitim halen verilmiyor, din adamları yetersizliği çabası… Makedonya’da Türkler ekonomik yoksulluk içinde Avrupa’ya göç ediyor, eğitim için yeterli kitap ve yayımları eğitmenleri yok, anayasada ilk kurucu ortak iken sonradan azınlık durumuna düşürülüyorlar, sorunlar halen devam ediyor. Kosova’da Türkler Türkçe dil konusunda yayım yapmaktan oldukça geri bir durumda,neşriyatları çıkarmada sıkıntılar yaşıyorlar, Batı Trakya Türklüğü halen Türk kimliğini kullanamıyor,müftülerini seçemiyor, vakıf malları,ana dilde eğitim hakkı gibi temel insan haklarından mağdurlar..Ve gittikçe büyüyen ekonomik yaşam zorlukları içerisinde var oluş mücadelelerini darmadağın şekilde vermeye çalışıyorlar. Kısaca Avrupa’nın göbeği denilen Balkan Türkleri dil, din, kimlik sorununu açık şekilde yaşamaya devam ederken, azınlık durumunda geçmişte kazandıkları hakları kaybetmenin sancısını çekiyorlar! O halde bugün Yunanistan içinde dahi Lozan’da kabul edilen hakların kabul görmediği bir Avrupa sistemi içerisinde nasıl Kıbrıs Türkleri olası bir anlaşmada sonradan haklarını gasp edilmeyeceğinin garantisini verebilir? İşte bu temel sorunların farkında olan bir toplum lideri seçmelisiniz! Eski söylemler diyerek kenara atılmak istenen hakikatleri yeni modern asimilasyon politikalarına teslim etmeyelim! Bunun içindir ki; Vicdan muhasebesi her koşulda olmalıdır bunun telaffuz edilmesinde pek fayda vardır... Zira insan kafasına göre Yaşamaz! Hele de geleceği ve DEVLETİ söz konusu ise! Hele de emanet alınan bir bayrak varsa! Ne diyelim; Örf adet İslamin nuru , töre Türklüğün adabı ile vücut bulur!!!
Bu haber 352 defa okunmuştur

:

:

:

: