Çeyiz

Düğün, her genç kızın rüyası, hayali özlemi, yaşamak istediği heyecanı, tatmak istediği mutluluğu

Düğün, her genç kızın rüyası, hayali özlemi, yaşamak istediği heyecanı, tatmak istediği mutluluğu; mutlu-mesut günlerine vesile olacak yeni hayatının başlangıcı ve dünya hayatının yeni devresine geçiş; her delikanlının yüreğinde yatan aslan misali hayalinde hep gelmesini beklediği vuslat günleri, sevdiğine kavuşmanın diğer adı, ömrünün en müstesna anları, hayatı boyunca yad edeceği güzel anılar, düşlediği kendi dünyasını kurmak adına umutlarla çıkılan hayat yolculuğunun mutluluk limanı ve her anne babanın görmek için sabırsızlandığı mürüvvet, oğlu olanın gelin alması,kızı olanın gelin vermesi her iki taraf için de mutluluk dolu günlerin yaşanması, çekilen bütün meşakkatlerden sonra eş dost ile bir araya gelmenin, bir güzelliği paylaşmanın ve yeni bir dünyanın kurulmasından sonra o tatlı yorgunluk ardından gelen ferahlıktır.

Anneler kızlarını hayallerle, umutlarla, nasihatlerle, hayat tecrübelerini paylaşarak bin bir zahmetlere katlanarak hiçbir eksikleri kalmasın gayretiyle fedakarlıkla büyütürler, yetiştirirler. Kızlar, o mutlu günleri için daha çocuk yaştan itibaren bir şeyler biriktirmeye başlarlar. Yapabildikleri en güzel nakışları yaparlar. Hiç kimsede olmayan örnekleri kendi çeyizlerinde bulundurmak isterler. Mutlu günlerinde, en özel anlarında kullanmak için eşyalar alırlar aldırırlar.Ellerine geçen güzel bir şeyi -bunu çeyizime koyacağım- diyerek kenara alırlar. Kuracakları yuvanın hiçbir eksiği olmasın diye azami dikkat gösterirler.

Sevdiğine, gönlünün prensine mutluluklar sunacağı küçük dünyasının kuruluşunu büyük bir özlemle beklerler. Delikanlılar da aynı heyecanla hazırlıklar yaparlar, sevdiğine mutlu mesut bir hayat yaşatabilmenin imkanlarını oluşturmak için çaba sarf ederler, hazırlık yaparlar. Geleceğe umutla bakabilmek için tedbir alırlar. Babalarından devraldıkları bayrağı daha ileriye götürebilmenin gayret ve heyecanıyla iş güç-yurt yuva sahibi olmanın azmiyle çalışırlar.
Bazı yörelerde bir adet vardır. Düğün başlamaya birkaç gün kala genişçe bir evde çeyiz sererler. Gelin kızın o güne kadar hazırladığı neyi varsa sergilenir. Eşi- dostu, komşuları, sevenleri gelip ziyaret ederler.Gelin kız ve annesi bu sergiyi dostlarına sunmaktan büyük haz duyarlar.Onlar için belki de en müstesna anılardan biridir.Şimdilerde bu sergi doğrudan doğruya kızın yaşayacağı yeni evinde de yapılabiliyor.

Bir düğün zamanıydı. Yolda karşılaşan iki bayanın konuşmalarına istemeyerek kulak misafiri oldum. Onlar yolda konuşarak gidiyorlardı, ben de yanlarından geçmek durumundaydım. Bir diğerine şöyle sordu: ”Ayşe’nin çeyizini gördün mü?”- “Hayır henüz görmedim” ”-Bence görmelisin o kadar güzel şeyler var ki anlatmakla bitiremem”…İstemeyerek kulak misafiri olduğum bu konuşma benim derinden sarsılmama vesile oldu. Geçici bir dünya için kurulan evde insanlar, gelinin çeyizine bakıyorlar ne getirmiş, ne hazırlamış diye inceliyorlar.

Beğenenler takdirlerini bildirirken eksik bulanlar da eleştiriyorlar. Yarın Rabbim’in huzuruna vardığımda ne getirdi diye sorulacak. Acaba bu dünyayı güzelleştirmeye olan gayret kadar ahireti güzelleştirmeye de gayet ediyor muyum. Hazreti Mevlana ölümü vuslat olarak ifade ediyor. Doğrudur. Ölüm yok olmak değildir. Ebedi hayatın başlangıcıdır. Oradaki hayatımızın nasıl olacağı buradaki hayatımıza bağlıdır. Zira Peygamber Efendimiz “Dünya ahiretin ekin tarlasıdır” buyuruyor. Şöyle bir ifade vardır: ”Bir kişi öldüğünde insanlar, ne bıraktı,melekler de ne getirdi diye sorarlar.

Hiç kimsenin kaçma imkanı olmayan o an geldiğinde hepimiz Hakk’ın emrine teslim olacağız. Sevdiklerimiz, dostlarımız, evlatlarımız toplanıp usulünce yolcu edecekler.Bizimle beraber kabre kadar gelecekler sonra da dönüp gidecekler. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi. ”Üç arkadaş kişiyi kabre kadar takip eder. İkisi geri döner birisi mahşere kadar arkadaşlığını sürdürür. Bunlar. Kazandığı malı, eşi dostu evladı ve ameli. Kazandığı malı ve eşi dostu evladı geri döner ameli mahşere kadar yanındadır.”

İşte bizim çeyizimiz de odur. Rabbimizin emrine ne kadar uyduk. İbadetlerimize gayretimiz ne derecedeydi. Komşularımızla, çevremizle geçimimiz nasıldı? Mesela peygamber efendimizden nakledilen bir Hadis-i şerifte “Kişinin ilk hesaba çekileceği ibadeti namazdır” buyuruluyor. Bu konudaki gayretimiz nedir.Bununla birlikte bütün hayatımızdan sorulacağız. Rabbimize sunulacak ne güzellikler hazırlayabildik? İşte böyle bir ayrılık ve kavuşma anını içeren birkaç dörtlükle bitirelim. Peygamber Efendimizin “lezzetleri acılaştıran ölümü çok hatırlayınız” hadisine uygun düşmesi temennisiyle. Günleriniz hayırlı kazancınız bereketli yuvanız huzurlu olsun.

ŞİMDİ AYRILIK ZAMANI

Şimdi ayrılığın zamanı geldi.
Gemi son limana giriyor işte.
Ömür geçip gitti sanki bir yeldi
Gözler ötesini görüyor işte

Sağ yan üstü uzattılar cismimi
Baş taşıma yazıyorlar ismimi
Son görüşüm, yaranımı hasmımı
Mezarcı tuğlayı örüyor işte

Burası karanlık,ıssız ve soğuk
Boyumca kazılmış,daracık kovuk
Bir ses duyuyorum,titrek ve boğuk
Hoca telkinimi veriyor işte.

Sevenler son defa kucaklaşıyor
Ayak tıpırtısı uzaklaşıyor
Her halde beklenen an yaklaşıyor
Gürültüler sona eriyor işte

-Yokmu idi senin bundan haberin
Rabbin kimdir,söyle kim peygamberin
Dinin nedir,hangi kitap rehberin.-
Melekler sualim soruyor işte

Hakkı der, ya Rabbi sığındım sana
Lütfu kereminle yardım et bana
Her ne işlemişsem amelden yana
Hepsi de karşımda duruyor işte.
Bu haber 232 defa okunmuştur

:

:

:

: