Hiç denenmemişi denemek

Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) ile Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) koalisyon kurması, ülkede yine birden fazla cepheleşmenin yaşanmasına neden oldu.

Cumhuriyetçi Türk Partisi Birleşik Güçler (CTP-BG) ile Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) koalisyon kurması, ülkede yine birden fazla cepheleşmenin yaşanmasına neden oldu. Özellikle CTP-BG kanadında yaşanılan bu cepheleşme durumu, önümüzdeki hükümet sürecinde de şiddetini arttıracağa benziyor. Sosyal Medya üzerinden yapılan yorumlara ve CTP-BG sempatizanlarının serzenişlerine kulak asmamak elbette imkansız.
Öte yandan Koalisyonun yeni ortağı UBP’den ise henüz sert çıkışlar duyulmuş değil. Elbette parti içerisinde bir takım ayrılmaların olmasına şaşırmamak gerekse de, esas cepheleşmenin, kabinenin netleşmesinden sonra ortaya çıkması bekleniyor.
Doğru, CTP-BG ve UBP tarihinde ilk kez, bir koalisyon hükümetini, birlikte oluşturuyor. Peki, tüm bu serzenişleri ve yaşanmaya başlayan cepheleşmeyi bir yana bırakırsak; bu adımın ardında acaba ne yatıyor?
Malum, Cumhurbaşkanlığına Mustafa Akıncı’nın seçilmesi ile birlikte, hiç olmadığı kadar ciddi bir çözüm süreci de başlamış oldu. Ve başlayan bu sürece en fazla sevinenler arasında, Akıncı’nın seçilmesinde de önemli bir payı olan, CTP-BG yer aldı. CTP-BG’nin ise ülkesel ilke anlamında birincil hedefinin, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm olduğunu herkes biliyor.
Bu noktada, mevcut ihtimalleri değerlendirdiğimiz zaman, çözüm sürecini Akıncı’dan da önce başlatmış olan, 2. Cumhurbaşkanı ve CTP-BG Genel Başkanı Talat’ın, çözüm odaklı bir adım attığını söyleyebiliriz. Mecliste sandalye sayısı güçlü bir hükümet olması, çözüm süreci açısından elbette etkin bir güç oluşturacaktır. Kaldı ki; CTP-BG kanadının UBP ile koalisyon kurma şartlarının en başında da, çözüm hedef alınmaktadır. Bununla birlikte yine, kalıcı bir hükümetin oluşu, iç meselelerde de sağlam temeller atılmasına olanak sağlayacaktır. Sürekli olarak bozulması gündemde, zayıf bir hükümet yerine, sağlam bir koltuk sayısı, iki açıdan da faydalı olacaktır.
Ülkemizde maalesef muhalif davranmak gibi bir hastalık türedi. Özellikle de, Sosyal Medya’nın ortaya çıkması ile bu muhalefet, evlerimizdeki odalarımıza, ceplerimize kadar ilerledi. Yani geçmişte usturuplu konuşmaya özen göstermeyi gerektiren oto kontrol, bol keseden atılan Sosyal Medya’ya yerini terk etti.
Hani Yunanistan’ın geçtiğimiz hafta yaşadığı referandum sürecine, AB’ye düşman tavırları sergilediğimiz gibi… Ve yine dün AB kreditörleriyle anlaşma kararı alan Yunanistan hakkında, hiçbir şey söylemememiz gibi…
Yani atış serbest…
Bu haber 8766 defa okunmuştur

:

:

:

: