Bu günlerde ne siyaset yazmanın anlamı kaldı!
Ne ekonomi!
Atanmışlar seçilmiş gibi, seçilmişler de atanmış gibi davranıp, başarısızlıklarını sosyoloji ile boyamaya , inanamadıkları, uygulamadıkları, özümsemedikleri maskeleri bile takıp yüzlerini saklamaya ve allah bin bereket versin, devletin ucundan belki azıcık daha yararlanmaya koşuyorlar!
Celal Şengör ‘ün ‘’Aptalı Tanımak,’’ (Ka Kitap Yayıncılık, 2015) isimli kitabının Halit Yıldırım tarafından özet derlemisine göre
‘’Tanınacak örüntünün en önemli ögeleri şunlardır:
BİR KİŞİ ŞUNLARI YAPABİLİYOR MU?
• Problemin nedenlerini anlamak,
• Problemin herhangi bir detayına saplanmadan, tamamını görebilmek,
• Problemi çözecek verilerin doğasını ve nerede bulunabileceklerini bilmek,
• Problemin sunumunun ve problemi çözecek verilerin kendi içinde tutarlılıklarını ölçebilmek,
• Hızlı çözüm üretmek ve teklif edilen çözüm, eldeki veriyle çelişirse derhal onu terk ederek yeni bir çözümü oluşturmak,
• Çelişen verinin çelişmeyen verilerle ilişkisini kurarak, verinin bizzat kendisinin doğruluğunu veriyi baştan toplamaya gerek kalmadan tartabilmek,
• Benzer problemleri geçmişte gerçekten çözmüş olmak veya çözülmüş problemlerin çözülme süreçlerini iyi tanımak.
Akıllı insan problemin çözümüyle ilgilidir, aptal ise kendi kafasındaki herhangi bir fikri çözüm diye dayatmak ister.
İşte biz bu her iki konuda çuvalladığımız için, problem teşhisi yapamıyoruz. Tabii problemi göremeyince ortada yaratıcı çözüm bulmak için de neden kalmıyor.’’
Ya nereden takıldım kim aptal, kim akıllı diye?
Kıbrıs, özellikle KKTC zaten bilginin sahibine zarar veriği bir memlekettir diyen ben değilmişim gibi!
Kitap da yazıyor benzeri içerikleri, gerçi yazar Türkiye’yi esas alarak yazmış kitabı ama bilim zaten evrensel, cuk diye oturuyor bizim siyasetçilerimiz için de!
Kitapta ayrıca
‘’Her şeyden önce 'inanmaya' programlı bir toplumuz
PROBLEM GÖRMENİN İKİ BİLEŞENİ VARDIR:
1. Eleştirel bir tavır sahibi olmak. Yani her duyduğundan, her gördüğünden kuşkulanmak.
2. Etrafımızda olup bitenler veya ilgilendiğimiz konular hakkında bilgi sahibi olmak.
Bilimin ülkemizdeki çöküşünün en önemli sebebi ise
TAMAMEN BILGİSİZ POLİTIKACILARDIR ….
Akademimizi yok eden bu kafanın üniversitelerimizi götüreceği yer ise Osmanlı medresesi….
Bilim de, adalet de önce gerçeği arar. Burada birleşirler. Adaleti bilimden ayıran, onun matematik gibi aksiyomatik bir sistem olmasıdır.
Gerçeğin aranmadığı yerde nesnellik olamaz. Nesnelliğin olmadığı yerde ise iletişim ortadan kaybolur. İnsanı insan yapan ise, iletişimi kullanarak tartışma ve eleştiri ortamı yaratması ve tartışma ve eleştiri sonucu gerçeğe yaklaşmayı denemesidir.
Üniversite tahsilinin aslında tek amacı, öğrenciye bir meslek öğretmek değil (onu çırak mektepleri de yapar), düşünmeyi ve tartışmayı, eleştirmeyi bilen ve yeni gerçekleri bulmayı beceren bir birey haline getirmektir.
Üniversiteye meslek öğrenmek için gelinmez.
ÜNİVERSİTEYE YENİ BILGI ÜRETMEYİ ÖĞRENMEK VE YENİ BİLGİYİ ARAŞTIRMALARLA ÜRETMEK İÇİN GELİNİR.’’
Valla pes doğrusu,
Burası KKTC ama, bu kitap UBP, CTP-BG, DP-UG, TDP ve diğerlerine ‘yol göstermek için yazılmış’ !