Mülkiyette Uzlaşı Noktaları ve Kaldığı Yerden Devam İlkesi;
Bu yukarıda sayılan kriterlerden; 1- esaslı inkişaf, 2- ev olarak kullanılan mallar ve 3- kamu yararı için kullanılan mallar ile ilgili Kıbrıs Rum tarafı ile Hristofyas- Eroğlu Müzakere döneminde yakınklaşma içerisine girilmişti ve bu konuda BM, bir Ortak Anlayış (Common Understanding) belgesi dahi üretmişti. Ancak şu anki görüşmeci liderler daha önce anlaşılan konulara ne kadar sahip çıktığı bilinmemektedir! Enteresandır, Sn. Eroğlu cumhurbaşkanı seçildiği gün Sn. Talat- Hristofyas görüşmelerinde anlaşılan tüm konuları Kabul ettiğini ve görüşmelere kaldığı yerden devam edeceği açıklamasını yapmıştır. Ancak Sn. Akıncı bırakınız mülkiyet konusu bir yana, diğer hiçbir başlıkta bu şekilde bir açıklama gelmemiştir. O zaman Kıbrıs Türk tarafı pozisyonlarını geliştirirken, hangi metin veya metinlere dayanarak görüşmelerini yapmaktadır, Kıbrıs Türk tarafı Zemin olarak neyi baz almaktadır, ve daha önceki yakınlaşmalara sahip çıkmaktamıdır? Gizlilik konusu ile alakası olmayan bu konuda, en azından halkın bunu bilmeye hakkı vardır diye düşünmekteyim.
Kaldığı yerden müzakerele devam etmek, hem bir önceki Lidere saygıdır, hem de görüşülen anlaşılan konuların bir kez daha görüşülmemesi için anlaşılması gereken önemli bir prensiptir. Aksi halde şu anki Müzakere heyetleri anlaşılan konuları da bir kez daha müzakere ederlerse, anlaşılmayan konulara odaklanamayacaklar ve bu da büyük bir zaman kaybı demek olacaktır.
Bir örnek vermek gerekirse, Takas başlığı altındaki ortak bir Mülkiyet Geliştirme Kurumu’nun (MGK) (Property Development Corporation- PDC) kurup bu kurumun yerel müteahhitlere ihale etme suretiyle geliştireceği Kentsel Dönüşüm projelerinin yapılması önerimize, Kıbrıs Rum tarafı da sıcak bakmıştı. Uzman şehir plancılar vasıtasıyla Kentsel dönüşüme ihtiyacı olan alanlar belirlenip, öncelikle kimsenin yaşamadığı boş alanlardan başlanacaktır şeklinde yazılı bir anlaşmamız vardı. Bu güneydeki Türk mallarının değerlendirilmesi için ortaya koyduğumuz, ve BM Genel Sekreterinin de raporunda yazılı olarak “yeni ve yaratıcı” bir öneri şeklinde övgüyle söz ettiği önerilerimizin bir kısmını oluşturmaktaydı. Hatta kapalı Maraş”ın da kentsel dönüşüm kapsamında değerlendirilmesi konusunda prensipte anlaşmıştı. Şimdi bu anlaşmaya sahip çıkılıp çıkılmadığı belli değildir. Müzakerelere yakın ilgi duyan Kıbrıslı Türklerin, Sn. Akıncı”nın daha önce anlaşılan konuları benipseyip benimsemediğini ve kaldığı yerden devam edip etmediğini bilmeye hakkı vardır diye düşünmekteyim.
Kıbrıs Rum tarafının bakış açısı;
Hristofyas döneminde mülkiyet konusunda bazı yazılı uzlaşı noktaları yakalayabilmiş olmamıza rağmen, Anasatasides döneminde Mülkiyet komitesinin başına Kıbrıslı Rum eski Dış İşleri Bakanı Markulli”nin gelmesi ile Kıbrıs Rum mülkiyet pozisyonlarında gerileme olmuştur. Hatta Hristofyas ile daha önce yazılı ve sözlü anlaşmaya vardığımız noktaların artık geçerli olamayacağını belirtmişlerdir!
Önerilerinde KKTC Vatandaşları arasında gerçek Kıbrıslı, gerçek olmayan (Settlers) ayrım yapılmaktadır. Gerçek Kıbrıslılara veya şimdiki kullanıcılara (current users) tanınan haklar Yerleşiklere tanınmayacaktır şeklinde düzenleme vardır. Halbuki Kıbrıs Rum tarafı 2010 yılındaki önerilerinde, istisnai bir uygulamayla, kendi tabirleriyle bir kısım “yerleşiğin”, mutabakata tabi olmak şartıyla adada kalmasını görüşmeye hazırdı. Ancak Anastasides sönemindeki yeni önerilerinde bu kapıyı da kapatarak daha da sertleşmişlerdir.
Bizim, kriter öncelikli olmalı tezimize karşı, Kıbrıs Rum tarafı uygulanacak çareler ile ilgili olarak 1974 öncesinde malını yitirmiş olan kişilerin tercih hakkına öncelik vermekte, diğer bir ifadeyle önce bireyin seçimlik hakkı, daha sonra kriter temelli bir cözümü öngörmektedir. Takdir edersiniz ki bireyin tercihine bırakılan bir mülkiyet rejimi, ülkemizin mali ve sosyo ekenomik düzeninde yıkıma sebep olacak bir yaklaşımdır. Kaldı ki referandum günü tasarruflarında bulundurdukları mülklerin akıbetini bilemeyen Kıbrıslı Türklerin referendum günü müsbet bir yaklaşım sergilemesi beklenemez.
İki Kesimlilik;
BM”nin en önemli parametrelerinden biri olan “iki kesimlilik” ancak Kurucu Devletlerin toprak bütünlüğünü bozmayacak şekilde olabilir. Bu sadece Kıbrıs Türk tarafının arzusu değil, BM Güvenlik Konseyi’nin 750 (1992) sayılı kararlarında da yer alan bir BM parametresidir. Söz konusu karar uyarınca, her bir Kurucu Devletin hem nüfus hem de mülkiyet bağlamında çoğunluğu elinden tutacağı açıkça belirtilmiştir.
Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki kesimli ve iki Kurucu Devlete sahip federal bir yapı öngörülmektedir. Bu yüzden yapmış olduğumuz önerilerde iadeye bazı sınırlamalar geirilmiş, en önemlisi iki kesimliliği korumak adına bazı tavan ve yüzdelikler önerilmiştir.
Çözüm sonrasında da federal bir yapı içerisindeki bir Kurucu Devlet olarak varlığını sürdürecek Kıbrıs Türk halkının kendini güvende hissedebilmesi için iki kesimliliğin sulandırılmaması gerekmektedir.
Önerilerimiz içerisinde aynı zamanda yürürlüğe girecek olan yeni mülkiyet rejimine Avrupa Konseyi bünyesindeki insan hakları koruma sistemi ve AB hukuk sistemi içerisinde yasallık ve belirlilik kazandırıp bunu teminat altına almak için ilave yasal düzenlemelere de ihtiyaç duyulacağı belirtilmektedir. Kapsamlı çözüm antlaşması Avrupa Birliğinde birincil hukuk statüsüne sahip olmalıdır.
Çözümden sonra mahkeme niteliğinde mülkiyet komisyonu kurulacak açıklaması
BM”nin diğer bir açıklaması ise çözüm ertesinde Mülkiyet Mahkemelerinin kurulması açıklamasıydı. Mülkiyet Mahkemeleri”nin kurulup bireyin tercih hakkını öncelik alarak mülkiyet hak sahipliği konusunda karar vermesi son derece sakıncalıdır.
Kıbrıs Türk tarafı, mülkiyet konusunun mahkemelerce değil, bir çözüm çerçevesinde çözümlenmesini öngörmektedir.Eğer konuyu bireyin tercih hakkına bırakır ve Kıbrıs”lı Rumlara Referandumdan sonra bu kapı açılırsa, özellikle Kıbrıs Türk tarafında ekonomi durma noktasına gelebilecektir. Yukarıda izah ettiğim kriterler çerçevesinde hangi mala hangi kriterin uygulanacağı önceden bilinmelidir. Bu kriterler çercevesinde malın iade mi edileceği yoksa tazmin mi edileceği önceden belli olmadır.
Eğer çözüm metninde mülkiyet konusu kriterler ile belirlenmez, son kararı yabancı yargıçların vereceği mahkeme önünde bireylerin karşı karşıya getirileceği bir düzenleme olursa, Referandumda oy kullanacak olan Kıbrıs”lı Türk”ler mallarının kendisine kalıp kalmadığını bilmeden referandumda “evet” oyu vermesini kimse beklememelidir!
Son olarak;
Sonuç olarak önerilerimizin temelinde Kıbrıs’ta mülkiyet hakkı kullanımını düzenlerken, iki halk arasına yeni ve potansiyel çatışma tohumları ekmekten ve yeni ve orantısız yanlışlar yaratmaktan kaçınmak için mevcut kullanıcılarla yerlerinden edilen mal sahiplerinin yarışan çıkarları arasında bir denge kurulmaya çalışılmış, ancak bu denge kurulurken de geçen zamanın AİHM parametreleri çerçevesinde iadenin artık çok sınırlı olabileceği gerçeği göz ardı edilmemiştir.
Bundan sonraki yazımda üç kriterden biri olan neden “Takas” önemlidir ve Kıbrıs”ta mülkiyet sorunun çözümünün tek yolu Takas”ı işler hale getirmenin yollarını izah edeceğim. Bu husus Eylül 2010 Eylül Kıbrıs Türk önerilerinin de bir parçasını oluşturmaktadır. (Son)