Türk dış politikası Kıbrıs sorununda daha aktif olmalı

Belki de çok iddialı bir başlık oldu ancak var olan endişeler bizi bu yönde düşünmeye sevk ediyor.

Belki de çok iddialı bir başlık oldu ancak var olan endişeler bizi bu yönde düşünmeye sevk ediyor. Kıbrıs’ta bir barış havası estirilmeye çalışılıyor ve özellikle Türkiye’nin barış istediğini net olarak göstermesini Rum tarafı sürekli talep ediyor. Rum tarafı her fırsatta Kıbrıs’ta “işgal “sorunu var Türkiye adamızın kuzeyini “işgal” etmiştir bu müzakereler ile varmak istediğimiz sonuç, “işgalin” son bulması vatanımızın birleştirilmesidir.
Peki, bizler ve Türk dışişleri, Rum tarafının bu siyaseti karşısında hangi siyaseti üretiyoruz. Biraz sessiz kaldığımızı düşünüyorum cevap verip siyaset üretmede çok geç kalıyoruz, Rum tarafının görüşleri Dünya kamuoyunda yer buluyor ve KKTC kanadında bazı açıklamalar da bunlara cesaret veriyor. Örneğin “garantiler Türk tarafının tabusu değildir” bu söylem ile Türkiye ye karşı bir tuzak kuruluyor, İngiltere ve Yunanistan garantörlükte ısrarlı değiller, Türk ve Rum tarafı azami noktada anlaşırlarsa ki garantilerin en son görüşülmesinde uzlaşı var, sonuçta Türkiye yalnız kalır.
Rum tarafı her fırsatta ve geçen hafta BM genel kurulunda Rum Lideri Anastasiadis konuşmasında beş kez “Kıbrıs bir işgal sorunudur Türk askeri gitmezse sorun son bulmaz” demiştir. Bizden ses yok. Ancak kimse İngiliz askerleri Kıbrıs’tan gitmelidir demiyor; KKTC devletinin buna derhal cevap vermesi gerekiyordu, başta Cumhurbaşkanı Akıncı basına çıkacak şekilde Anastasiadis’e gereken cevabı vermeli. Türk askeri Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağlıyor demek bu kadar güç olmasa gerek. Kıbrıs’da Türk askerinin varlığı Kıbrıs Türk’lerinin karar vereceği bir olgudur, bizlerin Kıbrıs da ki Yunan askerine karışmadığımız gibi Rum tarafı da Türk askerine karışamaz.
Girit adasını kaybetmemiz aynen böyle olmuştu, Kıbrıs’ta göstermelik bir federal sistem kurulacak, Türk askeri adadan gidecek Türkiye’den buraya ancak vize ile girilebilecek, sonuç Rum çoğunluğun içerisinde eriyecek olan Kıbrıs Türk azınlığı ve Girit örneği gibi AB toprağı Kıbrıs. Bu kötü gidişata artık Türk dış politikasının daha etkin olacağı bir siyaset ile yön vermesi gerekir. Ben bu ada da Türkiye ve KKTC halkının çıkarlarının ortak olduğunu düşünüyorum.
Şu an Kıbrıs müzakereleri kuzeyde kalan Rum mülklerini konuşmaktan ileri gitmiyor, tazminatların nasıl ödeneceği ve Rumların bunu onaylayacağı bir sistem konuşuluyor. Kıbrıs Türk halkı Osmanlı Kıbrıs’tan gittikten sonra kaybetmeye başladı. Toprakları tahrip edildi, İngilizler Vakıf malları dâhil paşa mülklerini de tahrip edip Rum isimlerine kaydettirmeyi becerdiler, Kıbrıs’ın %78 Osmanlı mülkü idi o dönemde, bildiğinizi kabul ediyorum.
İngiliz döneminde Kıbrıs Türkleri 1914’ten başlamak kaydı ile Rum saldırılarına maruz kaldı, 1914 Baf, 1917 Hamitköy, 1924 misyonerlik, 1950’ler cinayetler, Kırklar cami imamı, 1953’ler gizli EOKA faaliyetleri, 1955 EOKA sahnede 1960’a kadar. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, ortaklık Türkler devletin eşit siyasi ortağı bunu hazmedemeyen Kıbrıs Rumları üç yılda yıktılar ve bizleri kovdular. 1963-1974 arası on bir yıl %22 yasal mülkün sahibi Türkler %3 toprağa sıkıştırılmış üretim yapıp gelişemez durumda ve 650 de kayıp Türk, ortaklık devleti de Rum devleti olmuş. Peki, Kıbrıs Türklerinin kayıpları ne olacak bunlar hesaplanmıyor mu? Bu kadar yıl öldürüldük ve gelişemedik, tüm yardımlar Rumlara aktı peki bizler de siyasi acizlik mi var? Yalınızca bunlar hesaplansa bizler alacaklı oluruz.
Yukarda sıraladıklarımın hakkı ne zaman aranacak, duymadım zaman aşımımı o zaman adalet tek taraflı çalışıyor, 1974 Mutlu Barış Harekatı ile ada huzura kavuştu. Kimin sayesinde ? Türk askeri sayesinde. Bugüne kadar bundan sonra ne olur belki birileri uyanır da her şeyin farkına varılır.
Vakıf malları ah bir dava açılsa, ortalık karışır. KKTC Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nde Maraş’ta bulunan Abdullah Paşa vakfı için dava açıldı. Mahkeme KKTC Vakıflar idaresini haklı buldu. Mal vakıfların ancak KKTC devleti kendi mahkeme kararını tanımıyor ve malın Rum vatandaşına ait olduğunu iddia ediyor, Kıbrıs böyle bir anomali içerisinde “ihanet” demek istemiyorum.
KKTC yetkilileri bu sessizlik içerisinde devam ederse ciddi kayıplara uğrayabiliriz. AB içerisinde federal bir devlet oluşturma hevesi ile Kıbrıs elden gidiyor, ondan dolayı başlığımı Türk dış politikası Kıbrıs sorunun da daha aktif olmalı diye attım.
Bu haber 823 defa okunmuştur

:

:

:

: