Geldi, gelecekti derken gerçekten geldi.
Ne olumsuz, bakışlar.
Ne olumsuz, söylemler.
Ne de olumsuz niyetler, Anavatandan gelen “ hayat suyunun “ akışını engelleyemedi.
Su, gelmesine geldi.
Bizim bazı politikacılarımızın, menfi davranışları yüzünden, gelen suyun dağıtılması ile ilgili çıkan sorunlar:
Ben, yönetecem.
Sen, yönetecen.
Belediyelerimizin çoğu, tabii bunun başını çekiyor.
Ne yapsınlar !
Zavallılar rant peşinde.
Tabii, belediyelerimizin işleri de paralı.
Temizliktir.
Yolların düzenidir.
60 yaş üzeri olan, bayanları ve erkekleri, belirli zamanlarda, yedirip içirtmek.
Otobüslere bindirip, gezi turları düzenlemek.
Daha bitmedi; evlere kuaförler gidip, bayanların saçlarının kesilmesi, boyanması.
Erkekler için de, berberlerin evlere gidip saç tıraşları yapmaları.
Bunlar, belediyelerimizin sosyal etkinlikleri.
Bir de, festivallerimiz var tabii.
Milyonlar, harcanır.
Festival bölgeleri, temizlenir, diğer bölgeler ise, nerede ise hiç
temizlenmez.
Pislikten geçilmeyen bölgeler, çok.
Yollardaki çukurlardan, geçemeyen, araçlar.
Kaldırımlar, insanlar için yapıldı.
Taşıt araçlarının ve satıcıların işgali altında.
Yayalar, ara ki, kaldırım bulup yürüsün.
Belediyelerimiz, kendi kentleri içindeki, düzeni ve beledi işleri yapmaktan aciz.
Genelde Belediye Başkanlarının çoğu, vekillerimiz gibi nasıl tekrardan seçileceklerinin, hesabı ve yordamı içinde.
Tekrar seçilmenin en büyük kaynağı ve oy getiricisi, istihdamlardır.
Gelen su da, buna büyük bir katkının sağlanacağı hesabı kitabı var.
Bu nedir ?
Suyun yönetimi, bahane.
Yeni istihdamlar, şahane.
Bütün, dönen dolap bu.
Belediyelerimiz ilk önce, kentlerimizi pisliklerden ve çukurlardan arındırsınlar.
Ondan sonra gelen suyun yönetimine ve denetimine sahip çıksınlar.
Belediyelerin bu yapısı ile su onlara teslim edilirse, korkarız ki, sokak aydınlatmalarında olduğu gibi, su konusunda da, halktan toplanan milyonların akıbetinin ayni olması.
Önce belediyelerimiz, halkımıza yönetim konusunda rüştlerini ispat etsinler, ondan sonra suyun yönetimine sahip çıksınlar.