Kitap nedir, nasıl tarif edilir… Hiç düşündünüz mü… Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) kitabı şöyle tarif ediyor. Periyodik olmayan, 49 veya daha fazla sayfası olan yayınlar kitaptır. Sayfa sayısı ülkelere göre değişebiliyor. Örneğin Norveç, Kanada ve Finlandiya’da kitap tarif edilirken sayfa sayısı 49’dur. Ama Belçika’da 40, Danimarka’da 60, İtalya’da en az 100 sayfa olması gerekir. Türkiye’de ise kitap tanımı için kaç sayfa olması gerektiği henüz belli değil… KKTC’de de bir tanım yok…
Kitap hakkında binlerce sayfa yazılmış, daha da yazılacak. Tek cümleyle özetlersek, “Kitaplar insanın en faydalı dostudur” diyebiliriz. Zaten Romalı filozof, siyasetçi, hatip Çiçero’da şöyle demiş… “Eğer bir bahçeniz ve bir kütüphaneniz varsa ihtiyacınız olan her şeye sahipsiniz.”
Kitaplar yazılmakla iş bitmiyor. Bunların çoğaltılması, duyurulması, satılması, gerekirse yazıldığı dilden başka dildeki insanların da okumaları için tercüme edilip duyurulmasının sağlanması gibi birçok safhası var. İşte bu safhaların bir halkası da kitap fuarlarıdır. Dünyada bu fuarların en önemlisi Almanya’da Frankfurt Uluslar arası Kitap Fuarı’dır.
Frankfurt Türkiye ölçeğine göre küçük bir şehir. Almanya’nın finans merkezi Frankfurt aslında kent merkezindeki gökdelenleri ve bu gökdelenlerin arasındaki tarihi binaları, operası, belediye binası, müzeleri ile ilginç bir kent… Frankfurt Kitap Fuarı'nın tarihçesi 15. Yüzyıl'a dayanıyor. Frankfurt'a yakın Mainz kentinde yaşayan Johannes Gutenberg 15. Yüzyıl'da matbaayı buluyor. Matbaanın icadıyla o dönemlerde zaten fuar, panayırlar kenti olan Frankfurt’un da entelektüel çehresi de etkileniyor. Frankfurt’ta kitaplar sergileniyor. Kitap fuarı 18. Yüzyıl’da Frankfurt’tan dönemin yayıncılık merkezi olan Leipzig’e kaysa da, savaş sonrası tekrar Frankfurt’a dönüyor. Savaş sonrası ilk kitap fuarı 18-23 Ekim 1949 arası yapılıyor.
Bu yıl 67’inci yapılan Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı her yıl Ekim ayınad yapılır. Fuara her yıl yaklaşık 100 ülkeden 7 bin civarında yayıncı katılıyor. Fuarı 300 bin civarında ziyaretçi geziyor. Fuarın bir de “onur konuğu” ülkesi var. 1976’da iki yılda bir yapılan bu uygulama 1988’de her yıla dönüşmüş. Bu yıl 25’inci “Onur konuğu” ülke Endonezya idi. 2016’da Hollanda/Flamanlar, 2017’de Fransa, 2018’de Gürcistan olacak. 1985’ten beri fuara katılan Türkiye ise 2008 yılında “Onur Konuğu” oldu. Onur konuğu ülkeye fuarı önce ve fuar sonrası da yaptığı etkinliklerle ülkesini tanıtma fırsatı veriliyor. Her yıl fuarın kapandığı Pazar günü de Alman Yayıncılar Birliği’nin barış ödülü veriliyor. Bu ödül 1997’de Yaşar Kemal’e, 2005’te Orhan Pamuk’a verilmişti. Ödül töreni Frankfurt’taki tarihi Pauls Kilisesi’nde yapılıp televizyondan naklen yayınlanıyor. Almanya’nın ilk ulusal meclisi 31 Mart 1942’de Paulskirche’de toplanıp ilk anayasayı yapmış. Ödül bu yıl İranlı yazar Navid Kermani’ye verildi.
Frankfurt Kitap Fuarı, bir sergi fuarından kitapçılık sektöründe daha çok telif haklarının alınıp satıldığı, yazarlarla anlaşmaların yapıldığı, telif ajanslarının aktif olduğu bir fuardır. Frankfurt’un yanısıra her yıl Mart ayında edebiyat ağırlıklı Leipzig Kitap Fuarı düzenleniyor. Bu yıl yapılan 12-15 Mart arasında yapılan 20. Leipzig Kitap Fuarı’na 40 ülkeden iki bine yakın yayıncı katıldı. Bu fuarı her yıl 200 bin kişi ziyaret ediyor.
Almanya’nın dışında Londra, Paris, Moskova, Madrid, Pekin, New York fuarları ile İtalya’nın Bologna kentinde Çocuk Kitapları Fuarı önemli fuarlar arasındadır. Ayrıca Arap dünyasına yönelik Kahire, Abu Dhabi, Birleşik Arap Emirlikleri Sharjeh Kitap Fuarları Türkiye’nin katıldığı önemli fuarlardandır. Türkiye’de İstanbul’daki TÜYAP fuarı da giderek uluslar arası alanda önem kazanıyor.
Uluslar arası kitap fuarlarının genelde iki türlü işlevleri oluyor. Bir bölümü ülkenin edebiyatını, kültürünü tanıtmayı amaçlarken bir bölümü de kitapçılık sektörünün aktörlerini bir araya getirmeyi amaçlayan yayın haklarının alınıp satıldığı fuarlardır. Örneğin Frankfurt ve Londra fuarları söyle fuarlardır…
KKTC de Frankfurt Fuarı’na Bayındırlık Çevre ve Kültür Bakanlığı Kültür Dairesi organizasyonu ile katılıyor. Frankfurt, Londra gibi kitap fuarları bir ülkenin edebiyatını, kültürünü dünyaya tanıtması için en önemli fırsattır. Ancak bu tanıtımı yapabilmek için İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca gibi dünyada çok konuşulan dillere tercüme edilmiş veya o dillerde yazılmış eserler gerekir. Türkçe de dünyanın önemli dillerinden biri tabiiki… Fakat sadece Türkçe yazılmış eserlerle bu fuarlara katılmak tanıtım imkanını iyice kısıtlıyor. Türkçe eserlerin sergilendiği standları gezenler de Türkler oluyor. Yani bildiğimiz şeyleri birbirimize anlatmak oluyor bu…
Bu arada yaşanan teknolojik gelişmelerin, siyasi çalkantıların her şeyi olduğu gibi uluslar arası kitap fuarlarını da etkilediği bir gerçek…. Örneğin bu yıl Frankfurt Kitap Fuarı’nı ziyaret edenler sanki geçen yıllara göre küçüldüğü hissine kapılıyor… Ama salonlarda kısa bir gezintiden sonra bu düşünce dağılıyor. Ziyaretçilerin zihinlerinde bir yanılsama yaşanıyor. Bunu yaratan, dünya kitapçılık sektöründe, fuarcılık dünyasında yaşanan değişimler olduğu kadar dünyadaki siyasi gelişmelerin yarattığı söyleniyor.
On yıldır fuar idaresi direktörü olan Jürgen Boos, “İster kağıt, ister digital, isterse film, video oyunu olsun, yayınlanan her şey bizi ilgilendiriyor. Fuar sadece kağıda basılı eserlerin sergilendiği yer değil. Bizi artık içerek ilgilendiriyor” diye açıklıyor bu durumu… Jürgen Boos, ayrıca fuarların da giderek hem ilginç etkinlerinin yapıldığı yer olduğunu, hem de siyasallaştığını hatırlatıyor. Boos, fuarların sadece kağıda basılı kitabın sergilendiği veya başka bir dile tercüme hakkının alınıp satıldığı bir yer olmaktan çıktığını söylüyor.
Uluslar arası kitap fuarlarına nasıl katılmak gerektiği üzerine uçsuz bucaksız öneri listeleri hazırlamak mümkün… Bu yazının amacı da bu değil. Bunu uzmanlarına bırakmak gerekir. Uzun yıllardır Frankfurt Kitap Fuarı’nı takip eden bir kişi olarak ben sadece gözlemlerimi aktarmak istedim.
Her ülke kendi kültürünün, edebiyatının, sanatının dünyada geniş şekilde tanınması için çaba sarf ediyor. Çünkü bunlar tanındığı takdirde o ülke ve insanları dünyada daha çok anlaşılacaktır. Kuzey Kıbrıs’ta da geç kurumsallaşan edebiyatın kısa sürede dünyada tanıtılması için çabaların devam ettiği zaten görülüyor… Dünyada her alanda yaşanan dinamizmin gerçeklerine göre sürekli canlı tutulacak bu çabaların gelecekte daha da ivme kazanacağını umut ediyorum.