Anastasiadis Makarios’u geçti

Adada ve dünyada, her tür gelişme, ışık hızı ile, ilerlemeye devam ediyor.

Adada ve dünyada, her tür gelişme, ışık hızı ile, ilerlemeye devam ediyor.
Akdeniz’i, bir barış denizine çevireceklerini iddia edenler.
Bir de baktık ki, Akdeniz, barış değil.
Savaş denizi haline, getirildi.
12 ülkeye ait, toplam.
36 savaş gemisi.
Bu gidişle, sayı daha da artabilir.
Yukarıda, Akdeniz’i barış denizi haline getireceklerden, bahsetmiştim.
Bu barış müjdecileri.
Kıbrıs için de:
Bir anlaşma sonucu, Adanın, bir barış adası haline getirileceğinden dem vuruyorlar.
Fakat bakıyoruz ki,
Fransa’dan sonra, Almanya’ya, hava ve deniz üssü olarak, askeri maksatlar için, Güney Kıbrıs’ın, hava ve deniz limanlarını, bu ülkenin de kullanımına, açtı.
Arkasından, Türkiye-Rusya ilişkilerinin kötüleşmesi ile birlikte, Rusya da, güneyden askeri maksatlar için, konuşlanacağı üs veya üsler istedi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Ruslara da evet diyerek, nerede ise tüm limanlarını ve askeri üsleri, Putin’in askeri maksatları için kullanımına amade etti.
Yakın bir geçmişte de, Ruslarla, Akdeniz’de ortak tatbikat yapma gerekçesi ile, Kıbrıs’ın doğusu, tüm gemilerin sefer yapmalarına engel teşkil etmişti.
Rum yönetimi aklınca, Türkiye’yi Akdeniz’den dışlamak için, manevra üstüne manevra yapmaktadır.
Gelişen olaylar karşısında, TC Dışişleri Bakanlığı, bir açıklamada bulunarak.
Garanti ve İttifak anlaşmalarına göre, garantör ülkelerin askerlerinden başka, Adada, üçüncü bir ülkenin askerinin bulunmasının, bu anlaşmaları tanımamak anlamına geleceğini belirtti.
Tabii, Birleşik Krallığın, egemen üsleri olduğu için, asker bulundurması, egemenlik hakkına dayanıyor.
Makarios zamanında da, Garanti ve İttifak Anlaşmaları hilafına, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, “Bağlantısız Ülkeler“ bloğuna katmıştı.
Rumların, anlaşmaları hiçe sayıp, yaptıkları icraatlar, sadece şimdi olmuyor.
Bu keyfilik, 1960 ‘lara kadar dayanır.
Bu uygulamalar, her zaman süre gelmiştir.
1990 yıllarında, Afrodit Platformu’nun bulunduğu parselde, araştırma yapmak için, kiralanan bir Norveç şirketine ait platformun. İlgili bölgeye gelmesini önlemek için, zamanın TC hükümeti, notam yayınlayarak, söz konusu platformun, Cebelitarık Boğazı’ndan Akdeniz’e geçmesini engellemişti.
Yine doksanlı yılların sonunda, S-300 füzelerinin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi‘ne yerleştirilmesine gösterdiği tepki neticesinde, füzeler sökülüp, Yunanistan’a götürülmüştü.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, yine 1960‘ların politikalarını devam ettirmek niyetinde olduğunu her fırsatta ortaya koyuyor.
Şimdi de akıllarınca, Putin Rusya’sını arkalarına alarak, emellerine
erişmek niyetini ortaya koyarak.
Bunun için çalışmaktadırlar.
Putin’in, masumane Suriye politikası kısa zamanda iflas etmiştir.
Putin’i bir SSCB Başkanı gibi görenler, kısa zamanda yanıldılar.
Putin, ülkesinin sınırlarını, SSCB sınırlarına doğru yayma düşüncesi
ve arayışı içindedir.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin düzelmesi, bir hayli zaman alacağa benziyor.
Rusya, Türkiye’ye bir düşman muamelesi yapmaya başladı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Türkiye’ye karşı, düşmanca ilişkiler içine girmiştir.
Güneyle, Türkiye’ye karşı, şer cepheleri oluşturma faaliyeti içindedir.
Ada coğrafyasına ait olan zenginlikleri, Mısır ve Yunanistan ile anlaşmalar yaparak pazarlamanın peşinde.
Bunlar da göstermektedir ki, güney, görüşmelerde ciddi değildir.
Türkiye’ye, düşmanca bir tavır sergilemektedir.
Bütün bunlar karşısında.
Türkiye’nin, Kıbrıs politikasını gözden geçirme zamanı, gelmedi mi?
Bütün bunlara karşın.
“Bir adım önde“ politikalarına devam mı ?
Bu haber 8981 defa okunmuştur

:

:

:

: