2015 yılı ne kadar üretici idi, Kıbrıs Türk halkı için?
Ekonomi kargaşadan çıkamadı, ne eski ne yeni kabine bir mum yakmadı.
Tesadüfi değil bu, müneccim de değilim, olumsuzluğa inanan da değilim.
Yıllar önceki sırf benzeri konulardaki bilgilere dayanarak idiia etmemişmizdim, bu Hidrokarbon illa ki KKTC ve veya Türkiye’den geçmek mecburiyetinde değildir tüketici pazarlara ulaşması için diye!
Onlarca strateji uzmanının nasıl bu gazı KKTC, Türkiye ve diğer krizlerden uzak tutarak kullanıcılara sevketme çalışmalarını yürüttüğünü öngörmek o zaman neredeyse suç idi.
Kimse parasını ateşe atmak istemez.
Siz ne kadar da bu hidrokarbonda Kıbrıs Türkünün de payı var deyenlere bakıp da oturur beklerseniz, bir değil bin yol bulunur bu gazın Avrupa’ya sizsiz ulaşması için.
Elin oğlu milyarlarını niye riske atsın boru hatlarını sırf Türkiye’nin hele bugünkü kırılgan coğrafyasından geçirmesi için?
Sonra kim dedi ki, en ucuz yol en kısa yoldur diye?
O kısa yolun riskleri çoksa neden biraz dolanıp güvenli bir yol bulunmasın?
Sonra teknoloji hiç de durağan değil ki, bugün Okyanus’daki petrol platformlarından gaz yüzlerce kilometre deniz ötesindeki Avustralya’ya sevk edilirken yolda sıvılaştırılabiliyorsa, Akdeniz de ne ola ki?
Boşa geçiyor yıllar, boşa!
Hep içeriksiz ve ucuz politikaları yüksek seslerle empoze ederek birçok güncel ve elzem becerileri geliştiremedi ne Türkiye, ne de KKTC.
KKTC’nin derdi varsa yoksa Kıbrıs Rumları ile olan görüşmelerden ‘avantajlı’ çıkmak!
Türkiye’nin derdi hem iç bölünmeler, hem de tüm komşular!
5 yıldır deryalara borular döşeyerek Kıbrıs’a su getirdi ama, 5 yıldır bu işin en basit aritmetiği bile yapılmadı, söylenmedi, paylaşılmadı…
Şimdi de herkes yüksek sesle görüş empoze etmeye çalışıyor.
Hala su projesindeki temel aritmetik belli değil.
Hala bu suyu biz yönetiriz, yönetemeyiz diyenlere ne oluyor da hidrokarbon da uçup giden gaza ‘İlla ki benden geçeceksin’ diyebiliyorlar!
Bir garip KKTC ve Dış Politikası!