Bankaların en önemli müşterisi “devlet”

2015 yılının sonlarından itibaren, kamuda maaş krizi yaşanıyor veya yaşatılıyor. Dimdik ayakta duran, sonsuza kadar yaşayacak bu devlet, maaş ödeyemeyecek durumda.

2015 yılının sonlarından itibaren, kamuda maaş krizi yaşanıyor veya yaşatılıyor.
Dimdik ayakta duran, sonsuza kadar yaşayacak bu devlet, maaş ödeyemeyecek durumda.
Maaş ödemesi veya ödenememesi hükümetlerin en büyük başarısı veya başarısızlığı sayılıyor.
Çünkü kamusal kaynakları dağıtmak, hükümet olmak ve orada kalmak için en önemli icraat.
Kendilerinin olmayan parayı yıllarca bol keseden harcadılar.
Maaşla sınanan bu halk bu yapının tek sorumlusu gibi bedel ödemeye devam ediyor ve edecek.
Bu ülke çok kötü yönetildi, kötü yönetilmeye de devam ediyor.
Toplum da bu kötü yönetimlere imkân verdi, destekledi, günü kurtardı.
Yavaş yavaş yüzleşme günleri geldi çattı.
Bakanlar kurulu kararlarına bakıyorum, mesela şubat ayı sonu;
“Bakanlar Kurulu, önergeye ekli sunulan, 24.2.2016 tarih ve 18/2016 sayılı Sosyal Sigortalar Dairesi İdare Meclisi kararı ve Borç Yönetim Komitesi’nin 24.2.2016 tarihli kararı doğrultusunda, Sosyal Sigortalar Dairesi’nin, Şubat 2016 maaşlarının sorunsuz bir şekilde ödenebilmesi amacıyla, Asbank Ltd.’den Bakanlar Kurulu’nun Ö(K-I)139-2016 sayı ve 26.1.2016 tarihli kararı ile alınan 10 Milyon TL kredinin, 3 Milyon TL’si %13 faiz ve %0,5 komisyonu ödendikten sonra kalan 7 Milyon TL’nin Devlet Kefalet Senedi karşılığında vadesinin %13 faiz ve %0,5 komisyon oranı ile 1 (Bir) ay uzatılmasına…” diye devam eden kararlar.
Bu işlem her ay sonu yenileniyor.
Borç alınarak, borçlar uzatılarak, maaş ödeniyor.
Üstelik bu durum sadece yukarıda adı geçen bankayla sınırlı değil, birçok bankadan bu yönde kredi sağlanıyor.
“Mart 2016 sonu itibarıyla emekli maaşlarının ödenmesine ilişkin Sosyal Sigortalar Dairesinin her ay önceki ayın faizleri ödendikten sonra gelecek ay için Bankalardan borçlanılan miktarlar ve ödenen faizler ile komisyon oranları hakkında Bakanlar Kurulu Kararlarına ilişkin düzenlenen borç tablosu” gösteriyor ki, hemen hemen tüm yerel bankalara borç var.
Bu bankalardan iki hesap birden olan da var, birkaç yıl önce faaliyet göstermeye başlayan da var.
Bu borçlar için ödenen komisyon ve faizler de var.
Toplam 109 milyon Türk lirası borç, faiz+ komisyon %12,46.
Devlet birçok bankaya borçlu, yani bankaların en önemli müşterisi devlet.
Sanki bu konuda bir sektör oluştu, faizlerin düşmeme sebeplerinden biri de bu, elbette bu arz ve talep konusu, işte devletin getirildiği nokta.
Yine bu yapının sürdürülemez olduğuna bir ispat.
Ekonomist miyim? Hayır, sadece bütçesine, gelir ve giderine göre ayar yapmaya çalışan bir insanım.
Borcun borçla kapatılamayacağını, dıştan gelen paranın çare olamayacağını ve en önemlisi tasarrufun ilk adım olacağını biliyorum.
Bu ülke için tasarruf şart, ilk adım devletin kendisinde.
Yatırımlardan değil, gereksiz harcamalardan, keyfilikten, hesapsızlıktan vazgeçilmeli, etkin bir kamu iç denetim mekanizması kurulmalı.
Kamu başıboşluktan, özel sektör de vergi açısından denetlenerek, güvenli bir sistem kurulmalı.
Kayıt dışılık %65 oranında, sıfırlamak mümkün değil diyor ekonomistler.
Kayıt dışılık, devletin kaybetmesi, gelirinin düşük kalması, vatandaşa hizmet verememesi, hizmet alamayan vatandaşın güven ve inanç kaybetmesi, buna bağlı olarak vergi ödemekten kaçması demek.
Vergiyi adil ve eşit toplamayan, yöneticilerin popülizm ve adam kayırmacılık için devletin alacağını bağışladığı KKTC’de, bu gidişata göre ne borç biter, ne de dışa bağımlılık biter.
Durum böyle olunca;
Maaş tartışması da, bu tartışmaya bağlı olarak ülke sıkıntıları da daha uzun yıllar tartışılacak.
Bu haber 753 defa okunmuştur

:

:

:

: