Ne kadar temiz çevre o kadar sağlık. Ne kadar kirli çevre o kadar hastalık

Ülkemizde, artık kanser vakaları maalesef hayatımızın bir yaşam biçimi haline getirildi. Bu sadece, bizde değil Güneyde de artmakta.

Bundan bir müddet önce, uzmanlar, kanser hastalığını tetikleyen en büyük etkenlerden birinin de, çevre kirliliği olduğunu açıkladılar
Hep yazıyoruz, konuşuyoruz canlıların, hayatının idamesi ancak temiz bir çevre ile mümkündür diye.
Fakat çevre üzerinde o kadar sık durmamıza rağmen çevreye gösterilen özen, çevrenin kirletilmemesi konusunda, kat edilen yola arkamıza bakıyoruz kat ettiğimiz mesafe, arpa boyu kadar.
Birkaç gün önce bir gazetemiz.
Güzelyurt Aküferi’nin, nasıl kirletildiğinin haberini, resimlerle verdi.
Çevreyi kirletmeyi, itiyat haline getirenler, var.
Dere yataklarına ve su evleklerine dökülen atıklar, yer altı suyunun geleceği için, atom bombası.
Dilerseniz, bunlara bir bakalım.
İnşaat artıkları veya atıkları.
İçlerinde kimyasal atıklar, çimento, kireç, alçı, badana boya atıkları.
Üretim tesislerinden akıtılan, kimyasal atıklar.
Dere yataklarındaki otları, kurutmak için atıla, zehirli kimyasal ilaçlar.
Bunlar gibi, zehirli ve kimyasal maddeler.
Akla gelebilecek, her türlü atıklar.
Sonra da aküferin zehirlenmesi.
Sayın okurlar, bunların yapılmaması engellenmesi için siyasal erkin elinde yürürlükte olan yasalar vardır.
Belki gelişen, değişen ve oluşan yeni şartlara göre yetersiz kalabiliyor olabilir.
Fakat eldekiler bile uygulansa, çevre kirliliğinin önüne, büyük bir oranda geçilebileceği kanısındayız.
Fakat hep söylüyoruz yasalar, yeterince uygulanmamaktadır.
Ayrıca bazı yasaları, günün koşullarına göre düzenlemek gerekmektedir.
Sn. Sağlık Bakanının ifadelerine göre.
Her yıl 600 – 650 ‘ KKTC vatandaşı, kansere yakalanmaktadır.
Bunun nedenini de, şöyle açıklamaktadır: Kanser hastalıklarında, çevresel faktörlerin % 70, genetik olarak ise % 30 olduğunu söyledi.
Demek ki, kanser hastalığını oluşturan % 70 itici güç çevrenin kirletilmesidir.
Bizde çevre kirliliği ile yürürlükteki yasalar ve sistem yeterli mi?
Buna “evet” diyecek durumda değiliz.
Bu konuda, Bakanlık ve bağlı daireleri kurmuşuz.
Çevre kirliliğinin önüne, geçtik mi?
Geçse idik her yıl 600 – 650 kanser vakası ile karşılaşır mıydık?
Bu rakam Sn. Sucuoğlu’nun açıklaması.
Ellerindeki resmi kayıtlar KKTC Sağlık Servislerine gitmeyen, kanser hastalarının sayısı, bunun dışında.
Bu veriler.
Çevre Bakanlığının önemini daha da artırmaktadır.
Kanser vakalarının, her geçen gün arttığı tespit ediliyorsa.
% 70 ‘ de bunun çevre kirliliğinden olduğu resmi ağızlardan açıklanıyorsa derhal bir çevre müsteşarlığının oluşturulması gerekmez mi?
Bal gibi de, gerekir.
Çevre Koruma Dairelerinin, çevrenin kirletilmemesinde başarısız olduğunu buradan açıkça belirtmekte fayda var.
Çevre, sağlığın da üzerine geçen bir konu oldu.
Çünkü sağlığı belirleyen en önemli fonksiyonlardan biri.
Çevre Koruma Dairesi, mesai saatleri içerisinde çalışan bir daire.
Yani, Perşembe hariç 7.30 – 15 .30 mesai yapıyor.
Perşembeleri ise 18 ‘e kadar.
Mesai saatleri dışında çevre sahipsiz.
İsteyen istediği yere istediği atığı atıyor.
Çevre Koruma Dairesinin, bu boşluğunu bilen ve çevreyi kirletmeyi itiyat haline getiren çevre kirleticileri ve insanlık düşmanları suçlarını mesai saatlerinin dışında yapıyorlar.
Bu açığı kapatmak için ya Çevre Koruma Daireleri, tam gün çalışacak.
Ya da mesai dışındaki saatlerde, polis teşkilatına yetki verilecek.
Mesainin dışında, çevreyi kirletme olayları, polis merkezleri veya polis karakollarına şikayet edilecek .
Bu konu halledilmezse, çevreyi kirletmeye devam edilecek kanser hastalıkları da, her geçen gün artacak.
Devlet otoritesi, mesai saatlerinin dışında ülkede geçerliliğini sürdüremezse, bu otorite güdük kalmış sayılmaz mı?
Bu haber 9166 defa okunmuştur

:

:

:

: