İnsan varoluşunu sorgulamalı...

İnsan varoluşunu sık sık sorgulamalı bence. Bugün varsam, bunu benden önce evrende yaşamış insanlara borçluyum.

Sadece yaratılanlar değil, duygu ve düşünceler de zaman denilen çarkın dişlilerinde öğütülmüş oluyor. Değişiyor, gelişiyor, yenileniyor...
Bence gelecek yüzyıllarda insanın sezgileri çok önemli olacak... Beyninin daha mükemmel kullanıp konuşmadan iletişim kurabilecek düzeye gelecek. En azından bazı kişilerle...
Evrenin bir köşesinden diğerine mesajlar iletebilen, bunun yolunu bulan insan, en mükemmel aygıttan daha mükemmel bir yapıya sahip kendi beynini neden tıpkı bir aygıt gibi kullanmasın... Elinde var olan en donanımlı araç o...
Bir de algılamanın ruhu... Yüksek algılamanın bir ruh işi olduğunu düşünüyorum. Sevgi dolu bir ruh hem de... Sevgi dolu...
YÜREĞİME DOKUN
bu gece
bütün yıldızlarınla gel
ışıklandır dünyamı
şiirime dokun
çiçeklensin dallarım...
sen orada
evrenin varoluşundan beri
senin olan yerdesin...
elin tenime dokundu
ışıklandı çiçeklenmelerim...
yüreğime dokunursan
filize duracak akasyalar
kararan yıldızlarıma
ışığını verecek ay...
dinle bak
sevdamız
kök salıyor
senin ağzın ışık bitkisi
şarkımsa köklerinde dolanır...
Ayşe TURAL

GECENİN YILDIZLARI...
Gece ne zaman gökyüzüne baksam, kendimi o o koyu mavilikte kaybolmuş gibi hissederim...
Sonsuzlukta kaybolmuş gibi...
Bu kayboluş bir yok oluş duygusu değildir asla.. Aksine VAR OLUŞun güzelliği, tanımlanamaz sarhoşluğudur...
Bütün evren BENmişim gibi gelir... Evrenin efendisi benim...
Yıldızlar göz kırparken YAŞAMI düşünürüm... Onlar yaşamdaki YILDIZları düşürür aklıma... Hayatıma giren herkes küçük ya da büyük yıldızlarımdır çünkü...
Onlara ne kadar değer vermişsem onlar da bana sevgilerini armağan etmişlerdir...
Bana yaşama sevinci veren, hayatımın her evresinde güzellikler armağan eden minik yıldızlarım...
İyi ki varsınız...
İyi ki hayatımdasınız...
GÜN OLUR
giden
ne götürür ki
getirdiklerinden...,
içimin üşümeleri kalır geriye
düş gezgini yüreğimde
bir de kırılmış dallarım...
bir hangi gün
bir hangi zaman
acılarıma tuz basarım
yaralarım nasır bağlar...
elbet devran döner
istemesem de
benim de tayfımda
gün olur
yeniden açar çiçekler...
Ayşe TURAL
RASTLANTI MI?
Rastlantılar ne kadar ilginçtir değil mi? Belki de rastlantı değildir hiçbirisi. Hayatın içinden gelen ışıklardır bence...
İlk karşılaşmalar, bizde tesadüf izlenimi bırakır. Aradan uzun, bazen çooook uzun zamanlar geçer... Olayı ve insanı unutursunuz... Sonra bir gün, ansızın çok farklı bir biçimde , hiç ummadığınız zamanda karşınızda buluverirsiniz. Mutlaka bir nedeni vardır...
İnsan yaşamı haritalara benzer diye düşünürüm ben. Yaşamınızın haritasında kimlerle kesişir yollarınız?
Hangi istasyonlarda biraz daha oyalanırsınız?
Kimler karşınıza çıkar ve görevleri bitince bir şekilde hayatınızdan çekilirler...
Dilerim sevgi ve aşk istasyonları sizi oyalasın... Güzelliklerle çiçeklenmiş ruhlar dünyayı kurtaracak. Buna yürekten inanıyorum...
NE ZAMAN BAŞLAR AŞK
üstü çizilen sözcük gibi
öylece kalsın adın
düş okulumun devamsızı
ders kaçkınım benim...
nerde arasam da bulsam seni
bütün boşlukları
adınla doldursam
uykuya dalar mı
içimdeki kelebek...
virgül kırılganlığımı
hiçe sayan ağzının noktasına
iyi gelir mi gülüşüm...

bir demet gül toplasam
cümle aşklarımdan
gönül kabulün olur mu dersin...
gecikmiş özrün gizli anlamı gibi
ikindiye inen güneşi dinle
sana güz ellerimle
bir sevda çizsem...
sahi, bu şiirin
neresinde saklı...
sence de
ne zaman başlar AŞK...

Ayşe TURAL

GÜN GECEYE KONUK GİDERKEN...
Gün, geceye konuk giderken sevgiyle uğurla...
Seni kollarına alan serin sular gibi...
Huzurla dal uykuya....
Aklındaki her düşünceyi çıkar...
Gülümse...

UNUTMA
Yarın yeni bir güneş doğacak şu tepenin ardından...
Yine kuşlar şakıyacak dallarda...
Yeni günden iyilikler dile...
Güzellikler bekle...
DESENİZ
güzel bir gün başlangıcında
mesela
'günaydın..' deseniz bana...
içimi aydınlatsa gülüşünüz
güne aydınlık başlasam...
ardından şöyle bir
' nasılsınız? ...' deyiverseniz
pek bir hoş olur inanın...
sonrasında
hoşbeşe geçiversek
eşzamanlı gülüşlerle...
daldan dala konarak
sohbeti koyulaştırıversek
'bir kahve içer miyiz? ...' deyiverseniz
yanaklarım kızarıverse utangaçlığımdan...
ah! siz
neden hep önünüze bakıyorsunuz
başınızı kaldırıp
bakıverseniz de gözgöze gelsek...
beni farkediverseniz, diyorum
ne dersiniz? ...
Ayşe Tural

-MIŞ GİBİ YAPMAK...

' Bir şeyleri öylesine yapıvermek... Baştan savma... Özensiz... Hiç bana göre değil, tarzım değil...

Yaşam bence ciddiye alınması gereken bir olgu... Yaşamı doğru algılamak hepimizin sorumluluğu...
Neyi, nasıl yapıyoruz?
Yoksa yapar gibi mi yapıyoruz?
Nasıl mı?
Mutluymuş gibi yapmak..
Başarılıymış gibi davranmak...
Severmiş gibi görünmek...
Ben böyle davranan insanların, sadece kendini kandırdığı düşüncesindeyim...
Elbette şöyle de diyebilirsiniz :
Ben o zaman kendimi daha iyi hissediyorum ama... ' Bak ona sözüm yok...
Sevgiyle...

ALIŞ VERİŞ...
aşklar
tıpkı bir alışveriş
uzay çağında...
ölesiye bir tükeniş
parçalarcasına bir tüketiş...
şehvet
dişlerini geçirmiş hırsla
tenlere...
şeytana pabucunu
ters giydirme yarışında...
almış başını gidiyor cinsellik
gerçek sevdalar
yer bulamamış
bir oturumluk...
bakışlar bulanık
yüzler maskeli
destansı aşklarsa
masal olmuş çoktan...

Ayşe TURAL

YÜREKTEN İSTEYİN...

Ne zaman birinin yardımına ihtiyacınız olursa, onu yürekten isteyin...

Aklımız, yüreğimiz bazen kendisine yetmez...
Dolaşmış yumakları bir türlü çözemez...
Çaresiz kalakalırız hani...
O an biri, aklı başında biri olsa da akıl verse ve yol gösterse...
İçimin sıkıntısını alsa...
Gönül üzüntümü hafifletecek birkaç söz söylese...
Üstümdeki şu ağır yükü alıverse...
Üzülmeyin...
Gözlerinizi kapatıp yürekten isteyin...
Neye inanıyorsanız / Allah / evren / melekler / dua edin ve isteyin...
Kapınız çalıyor galiba...
Yerinizden kalkın...
Geleni gülümseyerek davet edin...
veeee...
Cankulağı ile dinleyin...
Bakalım size ne söyleyecek...
Elçiye zeval olmaz...
Mesajınız alındı...
Haydi huzur içinde gidip başınızı yastığa koyun ve uyuyun...
YARIN her şey daha güzel olacak...
İNANIN...

BİR
sevgiyle birim
inançla bir
bir ışığım
zamanın içinden kopup gelen
yine zamana giden...
bir sonsuzluğum
zaman benim aslında...
zamanı ben yarattım
ve beni yaratansa
Işıklar Prensi...
Ayşe TURAL


YÜREĞİMİZİN SESİ...

Yüreğinizin sesini dinlemeyeli çok oldu mu? En son ne zaman o sese kulak verdiniz? Belki de sizler, sık sık onun sesini dinleyen şanslılardansınız... Dilerim öylesinizdir.
Son on yılların sorunu bu... Günlük koşuşmalardan tutun da, içinde yaşadığımız dünyada bize dayatılan lükse, paraya, mevki hırsına ve her konudaki bitmek bilmeyen daha...daha...daha...lara bağımlılığımız; / işte o sesi/ yüreğimizin sesini duymamıza engel oluyor.

Akşam yatağa yattığımızda, bedenimizin dışına çıkıp tepeden şöyle kendimize bakabilsek keşke... Gördüğümüz manzara, pek de hoşumuza gitmeyecek gibi... Tıpkı deniz hayvanları gibi, kabuğumuza çekilmiş gibi miyiz ne? Kendimizi dış dünyadan soyutluyoruz sanki...
İlişkiler yüzeysel ve küçük hesaplar peşinde koşuluyor. Napolyon’un “ Para... Para... Para...” deyişi gibi durmadan evler, arabalar, paralar... sayıklıyoruz. Eskiden bu kadar para mı vardı, yoksa son model arabalar ve evler mi ? Kat kat gökdelenler de...
Birbirimizden gitgide uzaklaştık, yabancılaştık. Bir selamı, ya da tebessümü esirger olduk çevremizden... Eskiden öyle miydi ya... O zaman sanki daha kanaatkardık, paylaşımcıydık ve en önemlisi içten dostluklarımız vardı..
Mutlu pazarlar efendim...

Bu haber 2808 defa okunmuştur

:

:

:

: