Yalçın CEMAL
yalcincemal@hotmail.com
Ani kalp rahatsızlığı nedeni ile aramızdan ayrıldı.
Her Müslüman gibi onu da, tabii olduğumuz kurallara göre defnetmek için, aile olağanüstü bir gayret gösterdi.
Cenaze namazının kılınacağı, Camiye gittik.
Cami, Katolik dinine göre inşa edilip dizayn yapılmış.
Gotik tarzda bir yapı.
İtalya’nın Gotik sanatının tüm mahareti sergilenmiş.
Bir bölümü de, cami olarak kullanıma açılmış.
Caminin avlusu geniş.
Avlu, hem cami maksatları için hem de Belediyenin araç gerecinin park yeri.
Gözüme ilk çarpan, Meftanın tabutunun içerisinde taşındığı Belediyeye ait cenaze aracı.
Araç, siyaha boyanmış bir cenaze arabası.
Belki de, Akdoğan Belediyesine İngiltere’de yaşayan Türklerin bir bağışı, hediyesi.
Bu teşhisi nereden koydun diyebilirsiniz.
Haklısınız.
Teşhisim şundan.
Aracın direksiyonu sağdan.
Büyük bir ihtimal, Hristiyan ülkelerinden birinden gönderilmiş olabilir.
Hiç itirazım olamaz.
İtirazım rengine.
Hristiyan ülkelerinde, dini olarak matem rengi siyahtır.
Siyah, Hristiyan dinine özgü bir renk.
Bizim dinimizin renginin kaynağı, Cennetten gelir.
O da yeşildir.
Birçok, İslam’la yönetilen ülkenin bayrak rengi yeşildir.
Laiklik esasına göre uygulanan Demokrasilerde, din işleri ile devlet işleri ayrı olduğundan, dinin rengi olan yeşil din işlerinde uygulanır.
Buna bağlı olarak cenaze merasimlerinde de uygulanır.
Dün bunun çarpıklığını, Akdoğan’daki cenaze merasiminde yaşadım.
Tabutun üzeri yeşil renkli bezle örtülü, cenaze arabası ise simsiyah.
Belki denilebilir ki:
Ne olacak yarım saatlik bir taşıma.
Bu yarım saat veya bir saatlik bir durum değil.
Bu bir ilke ve İslam Dininin bir gereği.
O arabanın yeşile boyanmasının maliyeti ne ki.
İkinci bir olumsuz durum.
Dün cenaze namazının kılındığı saatte, sıcaklık 41-42 derecede.
Cami avlusunda yapılmış, küçük bir baraka.
Hemen yanında da, Belediyenin park edilmiş çöp kamyonları, diğer araçları.
Çöp kamyonları ne kadar da temizlense sıcağın verdiği olumsuzluk nedeni ile, feci bir çöp kokusu etrafa yayıldı.
Zaten o sıcak hava nefes almayı zorlaştırıyor, bir de pis kokuların insanın genzine kadar inmesi , işin bobastosu.
Üçüncü bir olumsuzluk.
Hem cami avlusu hem de Belediyenin araç park yeri olarak kullanılan alanın, toprak zeminini oluşturan toprak tabaka, beyaz un gibi.
Açık ayakkabı ile o alanda yürümek şöyle dursun, kapalı ayakkabı ile bile yürünemiyor.
Ayakkabılar esas zemine temas ettiğinde, içerileri o un gibi beyaz toprakla doluyor.
Dün zaman zaman, ufak esintiler oldu.
Kendimi Sahra çölünde sandım.
Ortalık toz duman.
Dördüncüsü.
Musalla taşının olduğu yerin üzeri açık. Yazın kızıl güneşe, kışın olası yağmurlara maruz bir yer.
Bu olumsuzlukların giderilmesinin, maliyeti ne ki?
- Cenaze aracının yeşile boyanması
- Belediyeye ait çöp ve diğer araçların, cenaze günü ve saatinde başka yerde konuşlandırılması veya temelli başka yere kaldırılması.
- Zeminin ince çakılla örtülmesi, toz toprağın, cenazeye gelenlerden ve cenaze namazına duranlardan ari tutulması. Toz toprağın engellenmesi.
- Musalla taşı ve cenaze namazı kılınacak yerin üzerinin örtülmesi.
Buradan din işlerini de göreve çağırıyorum.
Dini yerlerimizi özendirecek duruma getirmezsek, camilere gidilmemesini de eleştirmek gibi bir hakkımız olamaz.
Bunu bir uyarı olarak yaptım.
Dilerim algılanır.
Konunun takipçisi olacağımı, buradan açıkça duyuruyorum.