Biz kocaman bir aileyiz...

Kalabalık ailelere benziyoruz, hem de çok kalabalık...

Kalabalık ailelere benziyoruz, hem de çok kalabalık... Bizim çocukluğumuzdaki gibi: dedeler, büyükanneler, halalar, teyzeler, dayılar,anne babalar, kardeşler, yeğenler... Hatta aileye sonradan eklenmiş, nasıl akrabalar olduğu hatırlanmayan kişiler... Eski Türk romanlarındaki aile yapısı... Reşat Nuri Güntekin romanlarındaki gibi mesela...
Kendimi her zaman bu kocaman ailenin ANNESİ ya da ÖĞRETMENİ gibi görmüşümdür, nedense... İçim ısınır sizlerle konuşurken, yazışırken... Hatta Güzin Ablalık bile yaptığım olur,sizler sorunlarınızı benimle paylaştığınızda...
Biliyorum ki birbirimizin değerini iyi anlamalıyız...
' Gidilecek başka bir ÜLKE, gidilecek başka bir ŞEHİR yok...' Her nereye gidersen KENDİNİ götüreceksin... Hepinizi çok seviyorum... İyiliklerinizi, güzelliklerinizi ve sevginizi ortaya çıkarıp BULUŞMA ZAMANI ŞİMDİ...
' Seni, bana beni öğrettiğin için çok seviyorum...'
SEVGİLİYE
ömrümün kışında
baharımsın
gün ışığım
sevgi bağım...
gönül denizimde yıkan
al ellerimi
ısıt avuçlarında
gülüşün düşsün düşlerime...
Ayşe Tural
SEVGİ DOLU ZAMANLARA YÜRÜMELİ İNSAN...
Sahip olduklarımızın farkına varıp şükredebilmek güzel bir duygudur.
Bizi sakinleştirir…
Mutlandırır…
Günlük hayhuy içinde kıskançlıklarımızı önler…
HAYAT,
küçük didişmelerle, kendimizi yiyip bitirmelerle geçmez.
En doğrusu dingin (huzurlu) nefes alışlarla, birlik ve dayanışma içinde, sevgi dolu zamanlara yürümeli insan...
EY HAYAT
sabahına GÜNAYDINsız
başladığım günler için...
MERHABAsız geçen
saatlerim için...
SEVGİsiz geçen
yıllarım için...
SENDEN ÖZÜR DİLERİM...
Ayşe TURAL
Haydi güne GÜLÜMSEYİN...
Hayatınızın ve gününüzün kahramanı sizsiniz...
sadece SİZ...
SİZİ ÇOK SEVİYORUM....
ÖYLE Mİ?
' geçmiş zaman hikayelerinde
birinci tekil kişiysen eğer
çoğullayamamışsan
güvercin kardeşliğini
boşuna bekleme benden...'
(Anılar/ Ayşe TURAL)
YOLLAR BİTER BİR GÜN...
Yaşamın uzunluğu kısalığı değildir aslolan… İçini nelerle doldurduğunuzdur. Hangi ideallerinizin peşinde dur-durak bilmeden koştuğunuzdur. Kimler ve neler uğruna yaşamınızdan vazgeçtiğiniz anların çokluğudur… Gözü kara daldığınız mücadelelerdir. Geride bıraktığınız derin izlerdir…
Behçet Necatigil’in dediği gibi “ Aç parantez ( doğum tarihi - ölüm tarihi ) kapa parantez…...” Her ne varsa o kısacık çizgidedir. Bir ömür nasıl da sığar şu küçücük çizgiye…
Böyle düşünebilsek zaman zaman, biraz Yunus’laşabilsek (Yunus Emre)… “ Mal sahibi, mülk sahibi/ hani bunun ilk sahibi…” yi hatırlayabilsek… Daha güzel insanlar oluruz. Güzel insanların dünyası da/ yürekten inanıyorum/ elbette barış dolu, güzel bir dünya olurdu...
ÇALIVERSEN KAPIMI
bir çalıversen kapımı
biter cümle dertlerim...
dokunuverse ellerin
sonlanır yalnızlığım...
işitiversem sesini
bereketlenir sohbetim...
sözün özü adamım
sen benim her şeyimsin…
Ayşe TURAL
EVLER...
Yaşamımızda olmazsa olmazımızdır evimiz... Bireylerin bir yuva sıcaklığı taşıyan evlerde mutlu olduğu bir gerçektir. İster kadın, ister erkek olsun, herkes kendine ait okuma, dinlenme hatta yalnız kalabilme/ nefes alabilme/ fırsatı buldukları bir evi daha kolay benimser...
Günümüzde hep daha büyük, daha büyük mantığı ile evler yapılıyor...
Oysa, büyük bir zenginlik ve gösterişle düzenlenmiş evler, adeta galeriye benziyor. Nefes alınıp verilen yerler olmaktan çıkıyor, kuyumcu vitrinine benziyorlar...
Böyle geniş alanlarda, insan sıcaklığını yakalamak mümkün müdür?
Rahatlığın ön planda tutulduğu evler güzeldir... Bir bakıma yaşanmışlık izleri taşımalı evler... Yemek kokusu olmalı mesela... Uzanılmış bir kanepede yastıkta baş izi bulunmalı... Bir köşede yanyana duran terlikler... Ya da sehpada bırakılmış bir çay fincanı... Bir insanın içini ısıtmaya yeter...
Şayet kişiler evlerinde kendilerine ait köşeler bulabiliyorsa, evliliklerinin daha iyi yürüdüğü saptanmış.
Yıllar geçtikçe, eşler arasındaki anlayış ve sabır azalır. İşte o zaman herkes biraz kendi haline bırakılırsa evliliklerin daha iyi yürüdüğü görülmüş.
Unutmayalım, hoşgörülü olmak ikili ilişkilerin altın anahtarıdır.

ÇALIVERSEN KAPIMI
bir çalıversen kapımı
biter cümle dertlerim...
dokunuverse ellerin
sonlanır yalnızlığım...
işitiversem sesini
bereketlenir sohbetim...
sözün özü adamım
sen benim her şeyimsin…
Ayşe TURAL
KENDİMİZ İÇİN YARATTIĞIMIZ DÜNYAMIZ...
Zaman zaman iç dünyama dönüp iyisiyle kötüsüyle kendimi sorgularım... Olumsuzluklar beni fazla üzmez. Sadece durup düşünürüm. Çözebilir miyim, diye bakarım. Onlardan hangi dersi çıkarmalıyım acaba, diye de düşünürüm...
Yaşamın bir KELEBEK ömrü kadar olduğunu bilirim. Genellikle kendim için yarattığım dünyamdan hoşnutumdur... Yaşadığım her anın tadının damağımda kalmasına izin veririm.Düşüncelerim, duygularım, yaşamdan aldığım zevk beni kolay mutlu eder. Çünkü hoşlanabileceğim olayları başlatabileceğimi, buna gücüm olduğuna inanırım.
Yaşam, güçlü ve yere sağlam basanlara güzel ve iyi yüzünü gösterir. Doğru düşünmek, gayret etmek, sabırlı olmak, paylaşmak... Bütün bunlar, bence yaşamın güler yüzünü görme şansı verir insana...
UMUTLA, MUTLULUKLA ve SEVGİYLE...
UMUDA YOLCULUK
Dokunulmamış sevgiler
İnci çiçeği gibi
Deniz dibinde
Midye sedefi bir yürek
Açar açmaz
Güneşe gülümseyen papatya…
İçimin ırmağında bir serseri mayın
Geceye inat yanıp sönen ateş böceği...
Umutlarım gökyüzünde uçurtma
Çoğalmanın coşkusu yüreklerde…
Dinle bak
Ruhum Girne akşamlarını
Soluyor derinden derine
Erguvan renkli suda Haşim
Geçmiş zamanları dinliyor…
Yaşamın sarhoşluğunda
Bin bir renk bin bir koku
Yüreğim

Filizkıran fırtınalarından uzak
Yamalarımı bir iyice saklayıp
Sığınmış limanına hüzünlü gözlerim…
Akşamlardan herhangi bir akşam işte
İçimde dünden kalma şaşkın bir telaş
Bir/ yeniden bulma/ sevinci sanki
Kaybedilenlerin yerine…
Gecenin mavisinde buğulu dolunay
Umuda uğurluyor beni
Aydınlık yarınlara…
Ayşe Tural
GÖNÜL ÜZÜNTÜSÜ...
Yaşlı adam duvara dayanmış... Beli bükülmüş sanki... Eşini birkaç ay önce kaybettiğini duymuştum...Başındaki kasketi hafifçe yukarı kaldırmış... Yüzünde yılların yorgunluğu... Yılların yılgınlığı demek daha doğru sanırım. Elindeki sigarayı dudaklarına götürürken çoook uzaklara bakıyor dalgın dalgın...
Eşlerini kaybeden erkeklerde sıkça rastladığım koyu bir hüzün... Bir kendini arama ve bulamama endişesi...
Genellikle çok sevilen eşin arkasından hissedilen YALNIZLIK duygusu... Aslında kadınlar da bu duyguyu elbette yaşıyor ama onlara tüm kapılar açık... Daha bir kolay katılıveriyorlar hayata... Nereye olsa sığınıveriyorlar...
Erkekler öyle mi ya?
Erkekler, hele de kızları yoksa gelin kaprisi çekmek zorunda kalıyorlar... Oğulları da koruma duygusundan uzaksa yandılar... Mesele karın doyurmak değil, hiç değil... Saygı ve sevgi görmek... İlgi bulmak...
Eziliyorlar... Bir yerlere sığamıyorlar...
Biliyorum ve inanıyorum ki EŞİN yerini kimse tutamaz... Yalnızlar ordusuna bakın:
İstediğiniz kadar, oğlunuzla, kızınızla, sevgi dolu dost ve akrabalarınızla olun... EŞİN EŞLE paylaştıklarını kimseyle paylaşamazsınız...
Ben diyorum ki o kadar çok yalnız insan var ki burada... Cesur olun... Bir bahane bulun... Ötekini ziyarete gidin... Oralardan geçiyormuş gibi yapıverin... Uğrayıverin... Dostça... Arkadaşça...
Belli mi olur, bakarsınız içiniz ısınır... İçiniz ısınırsa da kalıverin orada...
( Kendini bu noktada bulmayanlar sözlerime alınmasın sakın... Yalnızlık Allah mahsustur...)
Sıcacıksın
rıhtımlarda
yaz aşkları serilmiş...
sardunyalar pencerelerde
guguk kuşları
müjdesinde günün...
aşkımı dalgalara bıraktım
martılar çığlık çığlık...
özlemin kalbimde
sen
yaz akşamları kadar
sıcacıksın içimde...
Ayşe TURAL
BİZİM OYUNCAKLARIMIZ...
Bizim oyuncaklarımız pilli ya da uzaktan kumandalı olmadı hiç… Bez bebeklerdi… Yüzlerini en güzel kaş- göz yapan mahallenin Necmiye Ablası çizerdi… Ya da minik süpürgelerden yapılırdı… Güzel elbiseler de diktik mi, her biri masal perisine dönerdi…
Ortaokula başladığımda, mahallenin çocuklarının bebek elbiselerini ben, diker olmuştum. En güzel modelleri ben biliyordum. Terzi Saadet Ablanın artan kumaş parçalarını bir sepette biriktiriyor, çocuklara masal perileri hazırlıyordum…
Elbiseler dikilirken de onlara, uydurduğum masalları anlatıyordum… Tatillerde rastladığım (çocukluğumun minik kızları) şimdinin kocaman anneleri, kızlarına beni tanıtıp o günleri anlatıyorlardı…
Bu haber 2759 defa okunmuştur

:

:

:

: