Yalçın CEMAL
Yalcincemal@hotmail.com
Gelinen son, bu müzakere süreci olacak.
Çünkü sonuca ulaşmak, Kaf Dağını aşmak kadar, zor bir olaya döndü.
Tarafların, kendilerine göre, değerlendirdikleri hayati konularda, her iki tarafı da, tatmin edecek bir anlaşmanın, ortaya çıkması, gayri kabil.
Kasıma kadar, devam edecek süreci takip edelim.
Fakat, gidilecek köyün minareleri, görüldü.
Bugünkü yazımda, Filistin Halkının, 67 savaşından sonra getirildiği oyunu, anlatmaya çalışacağım.
Konu, Kıbrıs Türk halkı olarak, bizi de, yakından ilgilendirmektedir.
Batılıların, Filistin topraklarında, bir Yahudi Devleti kurma düşüncesi, ta Osmanlı Dönemine kadar, uzanmaktadır.
Yahudi Haham Başının başkanlığında, Osmanlı Padişahı Abdülhamit’e, bir Yahudi heyeti gider.
Filistin topraklarının, satılmasını isterler.
Osmanlı Padişahı, bunu ret ederek gelen heyeti huzurdan kovar.
Yahudi Lobisi, bu işten vaz geçmez ve İttihat ve Terakki Cemiyetinin oluşmasına, ön ayak olurlar. Sonuçta, İttihat ve Terakkinin ileri gelenlerinin, Alman hayranlığı karşısında, Osmanlıyı Birinci Dünya savaşına sokarak, Filistin topraklarının elden çıkarılmasını sağlarlar.
Birinci Dünya savaşından sonra, Yahudi Devletinin kurulma çalışmaları, devam ettirilir.
Atatürk, hayatı boyunca, buna karşı çıkar.
Sonuçta, Sabatay Doktorlar tarafından Atatürk’e, dozun üzerinde
Kinin ilacı verilmek sureti ile, Atatürk’ün , karaciğerinin işlevini yitirmesinden dolayı, ölümüne neden oldular.
Kısa bir müddet sonra, İkinci Dünya Savaşı çıktığından, bu girişim savaş sonrasına ertelenir.
Başta, ABD olmak üzere, İkinci Dünya Savaşından sonra, Yahudilere, Filistin’de, bir Devlet kurdurulur .
1947‘de, bunu ilk tanıyan ülke, Türkiye’deki, İnönü Hükümeti olur.
Arap Ülkeleri tarafından, bu hükümet tanınmaz.
Yeni İsrail Devleti ile, sürtüşmeler ve çatışmalar devam eder.
En büyük savaş da, 1967‘de olur.
Tüm Arap ülkelerine karşı, Yahudi Devleti, ABD‘yi ve Batılı ülkeleri arkasına alarak , büyük bir zafer elde eder.
Filistin toprakları, tümden işgal edilir.
Savaştan sonra, işgal altındaki Filistinlilere, İsrail Devletinin, bir politikası olarak ve yabancı tek elçi sermaye gruplarının da, desteği ile, işgal edilmiş Filistin topraklarındaki, Filistinlilere ait olan mülkler, savaşın getirdiği imkansızlıklar ve sıkıntılar nedeni ile rayiç bedelinin üzerindeki fiyatla, satın alınarak. Filistin halkı , kendi topraklarında topraksız bir hale, düşürüldü.
Bu yaşanan olayı, bizzat o dönemde Filistin’de yaşamış ve 1970‘te Ankara’da öğrenci olarak bulunan , Filistinli arkadaşım, Muhsin’den dinlemiştim.
Muhsin, yurtlarda yer bulamamış, biz de üç arkadaş ev kiralamıştık, bütçemize katkı diye, onu da aramıza aldık.
Bana, yarı Türkçe ve yarı Arapça, olarak geliştirdiği lehçesi ile, niye, Filistin’de topraksız kaldıklarını sorunca, şunları anlattı:
Yalçın, savaş bitmiş, işsizlik suni bir şekilde, Filistin’de körüklenmişti. Yahudiler bize, iş olanakları tanımıyorlardı.
Meğer, bunun altından, ileride çıkacak olanı, hiç tahmin etmemiştik.
Savaştan aşağı yukarı bir yıl sonra, ellerinde çantalarla, Yahudiler, bölgemize geldi.
Tapulu, Filistinlilere ait mülklerin, satışını istediler.
Gelenlere, tepki büyük oldu.
Sonuçta, geçim zorluğu, hayatın idame ettirilebilmesi için, mallarımıza teklif ettikleri para, rayiç bedellerinin çok üzerinde idi.
Bu fiyat, açıkçası cazip gelmişti.
Alınan paralarla, başka bir yörede, mal satın alınacağı hesapları da, yapılmıştı . Böylece mallarımızı sattık.
Fakat, bir müddet sonra, Filistinlilere, mal satışını önleyen yasayı, Yahudi Meclisi geçirdi.
Satışlardan elde edilen paralar, zamanla tükendi.
Bir çok Filistinli, Filistin’i terk etti.
Kalanlar, kamplarda ve çadırlarda ömür çürütüyor.
Şimdilerde ise, beslenmek için, yabancı yardımlara muhtaçtırlar.
Muhsin’in, anlattıklarını, niye yazdım ?
Alınacak, çok ders olduğu için.