Memleket bitti, peki mutlu muyuz?

Nedir bu güvensizlik, neden bu ön yargı? Hemen her konuda bir umutsuzluk karşımızda.

Bu ülkeye o kadar çok kötülük yapıldı ki, hala da yapılıyor.
Yapılıyor çünkü yapanın yanına kaldı hep, bundan sonra da böyle mi olmalı?
Hayır, bundan sonra böyle olmamalı, yapan, yaptığının hesabını vermeli.
Hukuk devleti, hesap sorandır, yargı, hukuksuzlukta ortaya çıkandır.
Oysa istediğimiz çok zor bir şey değildi.
Medeni dünyada, özgür bireyler olmak, üreten, çalışan, bilimle, ilimle uğraşan, dünyaya, insanlığa, çocuklarımıza bilmediklerini sunanlar olmak istedik.
Eşitlik, adalet, fırsat hakkı, konuşma ve demokrasi bekledik.
Modern, herkesin aynı sayıldığı, hukukla, kanunlarla, dünya normlarıyla şekillenen, önceliğin insan olduğu, her insanın bir tutulduğu bir devlet özledik.
Benden olanlar, benden olmayanlar diye ayırmayan, kimsenin, yetimlerin, engellilerin, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların hakkını yemeyen ve yedirmeyen yönetimler diledik.
Yıllarca kendi kendini yönetme kavgası vermiş bu halkın, gerçek anlamda bağımsız, rozete göre değil, takım tutar gibi değil, sorgusuz kula olma değil, şahsi çıkarlarla değil, özgür iradesi ile ülkesine sahip çıkmasını savunduk.
İstemedi yurdum insanı, adaleti, eşitliği, başarıyı, yeteneğine göre, hak ettiğini almayı, sisteme çark oldu.
Geldiğimiz nokta ortada duruyor.
Bugüne kadar bunlar hala daha devam ediyorsa, suç kimde, bu suçları işleyen aslında kim veya kimler.
Bakın bu güzel memlekete, nasıl da tarumar ediliyor, parçalanıyor, dağılıyor, dağıtılıyor.
Siyaset, siyasi partiler, siyasetçiler, ne kadar da aciz.
Ne kadar da hükümetle, devletle, kamusal olanaklarla iç içe geçmişler, güçlüler, sermayedarlar, hepsinin yerine ülkeye yön veriyor.
Hepsi kendi içinde, kendi derdinde, birbirini yiyor.
Hepsi aynı değil, aynı olan sistem, düzen, kurdukları, yürüttükleri, teslim oldukları, ya iktidarsın, ya da değilsin anlayışının eline teslimler.
Memleketi kurtarmanın sadece maaş ödemek olduğunu zanneden, bakkal yönetmeden, devlet yönetmeye oturanlarla ancak bu kadar.
Hep aynı kavga, bildik “ben olma” ya da “benim olsun küçük olsun” düşüncesi.
Aynı söyleme, aynı şarkıya, aynı aşka, aynı slogana omuz vermişler, bugün birbirini aşağıya çekiyor.
Yıllarca yan yana görev yapmış insanlar, alaşağı edecek fırsatlar, açıklar kolluyor.
Başarı, başarısızlık, devlet adamlığı onlar için önemli veya engel değil.
Aslında harcanan bizleriz, bu ülkenin çocuklarının umutlarıdır harcanan, teslim edilen, bu kısır döngüye.
Ne umduk ne bulduk, bunların hepsini biz kurduk.
Neyse, kafa yormayalım, boş verelim, bize dokunmayan yılan bin yaşasın, memleketi biz mi kurtaracağız?
Yine de sorarım;
Memleket bitti, peki mutlu muyuz?
Bu haber 556 defa okunmuştur

:

:

:

: