KKTC’nin Kuruluşunun 33. Yılına Dair Bazı Dikkatler

Geçtiğimiz yüzyıl, insanlık tarihi açısından büyük acıların yaşandığı bir asır olmuştur. Arka arkaya gelen iki cihan harbi ve ardından gelen soğuk savaş dönemi, yüz yılın sonunda tam bitti denilirken; Orta Doğuda başlayan yeni işgaller dönemi ile içinde bulunduğumuz asrın da hiç iyi geçmeyeceğinin işaretlerini vermiştir.

Yrd. Doç. Dr. Osman YILDIZ


Oysa insanlık, demokrasi ve insan hakları bakımından epey mesafe kazandığını düşünmekteydi. Fakat öyle olmadı. Bir yandan doğa acımasızca katledilirken diğer yandan bütün canlı türleri yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Ve insanoğlu, kıyıya vuran bir bebeğin yüzünde kendi geleceğini gördü.
Milyonlarca insan evlerini yurtlarını terk etmek zorunda kaldı ve bu kısa süre içerisinde, yüzbinlerce insan öldü ve bir o kadarı da sakat kaldı. Orta Doğu savaşın merkezi olurken, Akdeniz’de sular her geçen gün ısınmaya başlamıştır. Böylesi bir ortamda; Akdeniz’in incisi Kıbrıs ve Kıbrıs’ın en müstesna ülkesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözden ırak kalacağı düşünülemez.
1974 Barış Harekatının üzerinden neredeyse 43 yıl geçti. Yaklaşık 100 yıl süren bir kaosun ardından gelen barış, bu gün de kendini korumaktadır. Bunun bu güne kadar kalıcı olmasında, bundan tam 33 yıl önce, 1983’de Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi’nin oybirliğiyle aldığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin kuruluş kararının önemli bir yeri vardır.
Bölgemiz ateş çemberinden geçerken, adanın tamamında huzur ve sükun kıskanılacak nitelikte sürmektedir. Bugün münferit asayiş olaylarının dışında, silahlar patlamamaktadır. İnsanlar, kapılarını ardına kadar açarak, yarınından emin bir şekilde uykusuna dalabilmekte, arabasının kontağını üzerinde bırakarak malından, mülkünden ve canından emin olduğunu herkese göstermektedirler.
Bütün bunlara rağmen işlerin çok iyi gittiğini söylememiz mümkün değildir. Sağlıktan eğitime birçok alanda sorunlar yaşanmaktadır. Fakat asıl olan huzur ve sükundur ki; o da bu adada imrenilecek nispette vardır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, geçen bu 33 yıllık süreç içerisinde önemli dönüm noktalarından geçmiştir. Bunlardan en önemlisi 2004 yılında Annan planı olarak adlandırılan referandum ve bu referandumun sonuçlarıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın uyarılarına rağmen, o günün Kıbrıs Türk halkı referandumda evet demiştir. Aynı referandumda Rum tarafının “Hayır” demesi ile, sonu nasıl şekilleneceği tartışmalı olan bir kavşaktan dönüş yapılmıştır. Bugün aynı görüşmelerin bir benzeri Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı önderliğinde yürütülmektedir. Buradan nasıl bir sonuç çıkacağı belirsizliğini korumaktadır. Görülen en son manzara, Sayın Akıncı’nın gelinen süreci tek başına basın mensuplarına anlatması olmuştur. Bu tek kişilik sesleniş görüntüsü bile, sürecin ilerleyişi açısından ipucu vermektedir. Basından gözlemlediğimiz kadarıyla, bundan sonraki süreçte toprak meselesinin konuşulacağıdır. Aslında işin özeti, mevcut Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sınırları Türkler için üzerinde anlaşılacak bir oranda daraltılmasıdır. Taraflar arasında al ver şeklinde belki bir anlaşma sağlanabilir, fakat Kıbrıs’taki mevcut huzur ve sükuna ne kazandırır, orası meçhuldür.
Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, hem turizm hem de eğitim adası konumuna gelmiştir. 100 bine yaklaşan öğrencisi ve 14’e yakın üniversitesi ile bir üniversite adası olmuştur. Gelecekte bu sayı belki de ikiye katlanacaktır. Turizm ve eğitim, iki şeyden asla ödün vermez. Bunlardan birincisi nitelikli insan kaynağı; diğeri ise huzur ve sükundur. Nitelikli insanı taşıma suyla da döndürebilirsiniz fakat huzur ve sükundan bir kez ödün verdiniz mi, bir daha gerekli güven ortamını sağlamanız mümkün değildir. Dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’i sonu belirsiz maceralara girerek, kaynayan Akdeniz kazanında kendi varlığını ve burada yaşayan insanların kaderini tehlikeye atmamalıdır. Bu ateş çemberinde mevcudu korumak bile büyük bir kardır.
Bu değerlendirmelerin ışığında bazı önerileri dikkatlere sunmak istiyorum:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güvenliği gerekirse yeniden gözden geçirilerek varsa açık noktaları yeni dünya konseptine göre giderilmelidir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin uluslararası düzeyde tanınırlığı, başta üniversiteler olmak üzere çeşitli lobi faaliyetleriyle güçlendirilmelidir.
Ticaret hacminin artırılması için Türkiye ile olan gümrük ilişkileri gözden geçirilmeli, lojistik bakımdan güçlendirilmelidir. Adada hayat pahalılığı had safhadadır. Üretilenler dalında asılı kalırken, en bolluk mevsimlerde bile pazarları kıtlık pazarı gibidir.
Mevcut ve kurulmakta olan üniversiteler insan kaynakları ve finans bakımından daha çok desteklenmelidir. Bu üniversiteler kendi öz sermayeleriyle büyük yol katetmişlerdir. Fakat görünen o dur ki, kendi yağları ile kavrulmaları, bazı sıkıntılara neden olmaktadır. Üniversiteler bu adanın vaz geçilmez bir gerçeği ve geleceğidir. Yaşatılması, canlandırılması ve güçlendirilmesi için önündeki maddi sıkıntılar ortadan kaldırılmalıdır. Ticarette rekabet, elbette iyi bir şeydir, fakat eğitim de rekabet bilgi üzerinden olur. Bilgide rekabet ise dayanışmaya dayalıdır. Bazı müzeviratın üniversiteler üzerinde yürüttükleri dayanışmayı baltalayıcı faaliyetler engellenmelidir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yaşanan en büyük sorunların başında sağlık sektörü gelmektedir. Sağlık alanında nitelikli insan kaynakları sınırlıdır. Bu kaynakların süratle telafi edilmesi gerekmektedir. Özellikle sağlık çalışanların Türkiye’de meslek içi eğitime alınarak, mesleki yeterlilikleri sağlanmalıdır. Ayrıca Türkiye’den gelen T.C. vatandaşların tedavi ve ilaç konusundaki sıkıntıları ortadan kaldırılmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde orta öğretimin durumu hiç de iyi bir noktada değildir. Eğitim araçlarından yetişmiş insan kaynaklarına kadar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Geniş çaplı öğrenci değişim programları uygulanarak, adadaki öğrencilerin mutlaka öğrencilik hayatları boyunca birkaç kez Türkiye’ye gitmeleri ve Türkiye’deki öğrencilerin adaya gelmesi sağlanmalıdır. Özellikle üniversite kampüsleri yaz tatilleri süreci içerisinde bunu yapmaya elverişlidir. Böylesi bir uygulama, Türkiyeli öğrencilerin KKTC’deki üniversiteleri daha yakından tanımasına ve gelişimine katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşunun 33. yılını kutlar, başta Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş olmak üzere bu uğurda mücadele etmiş bilinen ve bilinmeyen kahramanların önünde saygı ile eğilirim.

Bu haber 515 defa okunmuştur

:

:

:

: