Hatırlayalım ki daha iyisini yapabilelim..

Şu sıralar Kıbrıs müzakerelerinde en çok konuşulan ve tartışılan konu başlığı Garanti ve İttifak anlaşmaları.

Şu sıralar Kıbrıs müzakerelerinde en çok konuşulan ve tartışılan konu başlığı Garanti ve İttifak anlaşmaları.
Nerede ise Kıbrıs sorunu buna indirgendi.
Türk tarafı garantilerin devamından yana tavır alırken, Rum tarafı olası bir çözümden sonra AB’nin içinde yer alacak bir Birleşik Kıbrıs’a garantör gerekmediği görüşünde.
Bakalım Cenevre’de bu görüş ayrılığı giderilebilecek mi?
Ve/ fakat ondan önce nedir bu Garanti ve İttifak anlaşmaları?
Buna neden gerek duyuldu?
Gibi konulara bir bakalım..
Zürih ve Londra Antlaşması, 11 Şubat 1959 tarihinde Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan devletleri ile Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan, bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını onaylayan antlaşmadır.
Bu anlaşma da tarafları Rumlar adına Başpiskopos Makarios, Türkler adına da Dr.Fazıl Küçük temsil etmiştir.
Yani bu anlaşma 1959 yılında Zürih’de imzalanmıştır.
Akabinde 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşması ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulması sağlanmış oldu.
Peki daha sonra ne oldu?
Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıs Rumları tarafindan bağımsızlıktan ziyade ENOSİS için bir sıçrama tahtası olarak görülmekteydi. Makarios, Kıbrıs Türkleri’nin 1960 Anlaşmaları çerçevesinde elde ettiği hakları çok fazla buluyor ve Türklere haklar tanıyan 13 Madde’de değişiklik yapmak istiyordu. Yapmak istediği değişiklikler Cumhuriyetin iki toplumlu yapısını ve iki toplumun eşitliğini ortadan kaldırmaya ve ENOSİS yolunu açmaya yönelikti.
Makarios 22 Kasım 1962 tarihinde Ankara’yı Kıbrıs Cumhurbaşkanı sıfatı ile ziyaret etti ve anayasanın değiştirilmesi gerektiğini belirtti.
Lakin 16 Aralık 1963 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, Makarios’un tekliflerini reddettiğini açıkladı.

Buna müteakiben Makarios, 1960 antlaşmalarının geçersiz olduğunu açıkladı ve Türk Milletvekilleri Meclise sokulmadı.
Peki sonra ne oldu?
Kıbrıs Türkleri, Cumhuriyetin kurucusu, eşit-ortak bir halk statüsünde iken, bir Rum devletinde, etkisiz, basit bir azınlık statüsüne düşürmeyi amaçlayan anayasa değişiklik önerilerini reddedince, Yunan subayları tarafından gizlice eğitilip silahlandırılan beş bin kişilik gizli EOKA gücü, 950 kişilik Yunan Alayı mensupları ile beraber 21 Aralık 1963’de Ada’nın her yanında Türklere karşı saldırıya geçtiler.
1963,1964 olayları derken Türkler için adada can ve mal güvenliği bütünüyle ortadan kalktı.
Ve bunu izleyen yıllarda da adada gerginlik ve huzursuzluk sürüp gitti.
Bugün Kıbrıs sorununa genel olarak bakıldığında; batılıların iddia ettiği gibi Kıbrıs sorunu Türkiye’nin 1974 yılındaki müdahalesi ile başlamış bir sorun değildir.
Aksine 1963 yılında Rumların tek yanlı olarak Kıbrıs anayasasını yok etme ve Kıbrıs’ı tek başına yönetme girişimleriyle başlamıştır.
Hoş aslına bunlar hepimizin üç aşağı beş yukarı bildiğimiz hadiselerdir.
Ve/fakat bugün bunları bir kez daha hatırlatmakta fayda gördüm.
Özet olarak, 1959 yılında imzalanan Garanti ve İttifak anlaşmaları akabinde 1960 yılında Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin kurucusu olduğu, Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan’ın da Garantörlüğünü yaptığı Kıbrıs Cumhuriyeti resmiyet kazanmıştı.
Lakin Rumların tavrı yüzünden aynı yıl bu cumhuriyetten ayrılmak zorunda bırakılan Kıbrıslı Türkler olmuştu.
İşte bugün tüm dünyanın tanıdığı AB üyesi, Kıbrıs Cumhuriyeti bizim ayrılıp gitmek zorunda bırakıldığımız o cumhuriyetin tek yanlı devamıdır.
Şimdi ise malumunuz olduğu üzere takvimler 12 Ocak 2016 tarihini gösterirken İsviçre’nin bir başka kentinde bu kez Cenevre’de yine Kıbrıs sorununa çözüm aranacak. Tıpkı 56 yıl önce, Zürih’te arandığı gibi.
O günkü koşullarda öngörülen ve uygulanan birliktelik adada yürümemişti.
Malum ki şimdi aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçti.
Yeni koşullar oluştu, nesiller değişti.
Ve/fakat tarihin tekerrür etmemesi ve aynı acıların bir daha yaşanmaması için çok daha dikkatli olmamız gereken bir sürecin içerisinden başarı ile geçerek, bir bütün olarak Kıbrıs’a huzurun geleceği kimselerin yeni mağduriyetler yaşamayacağı sürdürülebilir bir çözümün gelmesini temenni ediyorum.
Bu haber 312 defa okunmuştur

:

:

:

: