İki gündür Cenevre müzakereleri yörüngesinde yürütülen 82’nci vilayet tartışmalarına değinirken, Erdoğan’ın vizyonunun çok daha büyük olduğunu, Kıbrıs’a bu kadar dar bir açıdan bakmadığını anlatmaya çalışıyorum.
Türkiye’den gelen suya, elektriğinde de eklenmesiyle ileride bir karayoluyla köprü de kurulabileceğini, şimdi kulağımıza “çılgın” gelen böyle birçok benzer projenin Türkiye’de tek tek hayata geçtiğini anlattım.
Fakat hepimiz arzu ettiği Kıbrıs’ta çözüm olmazsa, ne olacak?
Olmazsa elbette KKTC yoluna devam edecek.
Bundan 10 yıl önce tüm varlık Güney’deydi. Rumlar onun için bir anlaşma yoluna gitmedi. Hep oyaladı. Çünkü paylaşmak istemedi.
Turistini paylaşmak istemedi.
Avrupa Birliği’ne üyeliğini paylaşmak istemedi.
Avrupa Birliği’nden gelen yardımları paylaşmak istemedi.
Kıbrıs Türkü’nün nefes almasını bile kesmek istedi.
Kıbrıs Türkü’nün Türkiye’de spor faaliyetlerine katılmasını, Türkiye’nin spor takımlarının buraya gelmesini bile önledi.
Hep kendi kazanmak istedi.
Ama 10 yılda çok şey değişti.
Kuzey’de şu an oteller yapılıyor, Güney’de yok.
Kuzey’de şu an bankalar açılıyor, Güney’de yok.
Kuzey’de bankaların mevduatları yükseliyor Güney’de yok.
Kuzey’de inşaatlar yapılıyor, evler kapış kapış satılıyor, Güney’de bu da yok.
Her ne kadar izolasyon da olsa, KKTC bu kuşatmayı anavatanın desteğiyle kırdı. Kıbrıs Türkü’nün önü açıldı. KKTC için istikbal şu anda Güney’den daha iyi görünüyor. Yabancı yatırımcı da bunu görüyor.
Hem Cumhurbaşkanı Akıncı, hem Başbakan Özgürgün hem de Ankara, Cenevre’de olası bir çözümsüzlük halinde KKTC’nin çaresiz olmadığını, yoluna devam edeceğini altını çizerek vurguluyor.
Kıbrıs Türkü de zaten eşit iki toplum olarak adil ve güvenliğinin garanti altına alındığı bir çözüm istiyor, ya da biz KKTC olarak yolumuza devam edelim diyor.
Demek ki bundan sonra hem KKTC hükümetlerinin, hem de Türkiye’nin yapması gereken, Kıbrıs Türkü’nün daha da dünyaya açılması, hatta tanınması noktasında gayret sarfetmesidir. Bütün enerjimizi buna yoğunlaştırmamız gerekir.
Rumların madem ki buna niyeti yok, dünya da Rumları AB’ye alarak şımarttı. O zaman Avrupa’nın bu şımarık çocuğuna dersini vermek gerekiyor.
Başbakan Binali Yıldırım’ın dediği gibi Kıbrıs Türkü, 2004’te Annan Planı’na evet diyerek elini taşın altına sokmasına rağmen, AB’nin attığı kazığı unutmadı.
Çözümsüzlükte direten Rumlar AB’ye alınarak adeta ödüllendirildi.
Ama bu şımarık çocuk zaten yakında öksüz kalacak. Yunanistan onu terk edecek. Çünkü bu politikanın devam ettirilmesi imkansız.
Erdoğan’ın su ve elektrikle başlayan Kıbrıs’ı Ortadoğu ve dünyaya bağlama vizyonu belki de Güney’e ihtiyaç olmadan hayata geçirilecek.
O şımarık çocuk belki de bu şekilde terbiye edilecek, aklı başına gelecek. Kim bilir belki o zaman çözüm diye masaya kendisi gelmek isteyecek…