Zorla gelin olmaz

Nasıl bir işadamı veya şirket yöneticisi gelişmeleri takip etmek zorundaysa, aksi halde bütün varlığını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırsa, devletler de aynen şirketler gibidir.

Nasıl bir işadamı veya şirket yöneticisi gelişmeleri takip etmek zorundaysa, aksi halde bütün varlığını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırsa, devletler de aynen şirketler gibidir. Devletleri yöneten liderler de bu değişime ayak uydurmazlarsa, ülkelerini geri bırakırlar.
Nitekim bu anlamda NATO, hatta Avrupa Birliği de yeni dünya düzeninde geride kalan örgütler oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun farkına çok önceden vardı. Erdoğan’ın haklılık payı, yarın ABD’nin başkanlık koltuğuna oturacak Trump’ın dünya basınında gündem yaratan açıklamalarıyla da ortaya çıktı.
Ne diyordu Trump?
“NATO’nun modası geçti. AB’nin geleceği yok, İngiltere iyi ki çıktı…”
NATO ikinci dünya savaşının hemen ertesinde soğuk savaş daha başlamadan kurulan bir örgüttü. Kuruluş felsefesi “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” idi.
Ama o felsefe hiç hayata geçmedi. 1974’te iki NATO ülkesi, Türkiye ile Yunanistan neredeyse karşılıklı savaşa giriyordu. Hatta Atina, harp ilanında bile bulunmuştu.
NATO ülkelerinin bırakın birbirlerine destek olmasını, 15 Temmuz’da Türkiye’deki hain kalkışmada ABD’nin parmağı olduğu iddiaları bile gündeme geldi.
Ve en şok edici olan da bir NATO üyesi ülkenin, tüm kanıtların sunulmasına rağmen, bir terör örgütü yöneticisini diğer NATO ülkesine vermemesiydi.
Bugün dahi ipe un seren ABD yönetimi, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ üyesi olan bir şahısın Ankara’da Rus büyükelçisini vurmasını dahi göz ardı etti. Bu tehlikeli terör örgütünün varlığını tüm kanıtlara rağmen görmezden gelmeyi tercih etti.
Türkiye şu an Suriye’den gelen büyük bir tehdit altındadır. Gerek DEAŞ, gerek PKK/PYD ile savaşta anavatan ne yazık ki yalnız bırakılmaktadır.
Yine NATO üyesi ABD ve Batı ülkeleri, Türkiye’ye destek vermek şöyle dursun, oradaki terör örgütü PYD’nin serpilip büyümesine göz yummaktadır.
Demek ki NATO gerçekten artık işlevini yitirmiştir.
Trump da bunu kabul etti. NATO’nun başı olarak ABD’nin başındaki liderin bunu kabul etmesi önemli bir değişimin de işareti.
NATO’nun asıl kuruluş amacı Rusya’ya yönelikti. Ama günümüzde işler öyle bir noktaya geldi ki Rusya’ya karşı kurulan bir örgütün üyesi olan Türkiye, Rusya ile birlikte Suriye’de terörizme karşı birlikte savaş veriyor. Ölümleri durdurmak için çabalıyor.
NATO’nun işlevsiz kaldığını gören Erdoğan, Rusya ile bu adımı atarak değişimi hayata geçirdi.
Avrupa Birliği’ne gelince ilk kuruluş amacı ekonomiydi. Zaman içinde siyasette ve savunmada da birlikte hareket etmek istediler. Almanya’nın Avrupa’yı kontrol etme isteği, zamanla bu topluluğun bütün hücrelerine sızdı.
Şu anda İngiltere’nin çıktığı AB’den, İtalya, İspanya ve Yunanistan da ayrılığı tartışıyor. Dolayısıyla Avrupa Birliği çatırdıyor. Geleceği belirsiz.
Hal böyleyken Kıbrıs müzakerelerinin tıkandığı garantiler meselesinde, “Türkiye garantisi yerine AB garantisi olur” fikrini ortaya atanları anlamak mümkün değil.
Belki 5, 10 yıl sonrası tartışılan, geleceği belirsiz bir örgüte Kıbrıs Türk toplumu nasıl emanet edilebilir.
Dünya değişiyor. Biz de yeni dünya düzeninde realist olmalı, bu değişime ayak uydurmalıyız. Zorla gelin olmaz. Olsa da o evlilik mutlu sürmez. Bunu bilmeliyiz…



Bu haber 456 defa okunmuştur

:

:

:

: