Çocuklarımızı nasıl koruyacağız ?

Bazı konular vardır. Sanki gözlerimizi kapatırsak, kulaklarımızı tıkarsak hiç yaşanmamış olacağını zannederiz. Ama ne yazık ki öyle değildir.

 

Bazı konular vardır. Sanki gözlerimizi kapatırsak, kulaklarımızı tıkarsak hiç yaşanmamış olacağını zannederiz. Ama ne yazık ki öyle değildir.
Hafta sonu Lefkoşa’da yaşanan korkunç olay, baba demeye utandığımız bir adamın, 11 ve 14 yaşlarındaki kızlarına yıllarca tacizde bulunduğunu ortaya çıkardı.
Babanın ismini ve yüzünü onu korumaktan ziyade, şimdi genç kız olan iki yavruyu korumak için kapattık. İsmini özellikle rumuzlu verdik.
Haberi de bilinçli bir tercihle 1’inci sayfadan görmedik. Ama başta da belirttiğimiz gibi, biz bir haberi görmedik diye o trajedi yaşanmamış sayılamaz. Bu tip haberlerle ilgili dünyada da tartışma sürüyor.
Ama temel ölçü, önce o çocukları yaptığımız haberle bir kez daha taciz etmemek olmamalı...
Peki en değerli varlığımız, hayatımızın gayesi, geleceğimiz olan çocuklarımızı nasıl koruyup, kollamalıyız. Anne baba olarak üzerimize ne görevler düşüyor. Eğitimcilerin yapması gereken var mı?
Bu soruların yanıtlarını hep birlikte aramak için bugün Suna Erden’in haberiyle Star Kıbrıs’ta bir tartışmayı başlatmak istedik.
Uzmanlar, çocuk tacizi vakalarında ne yazık ki tacizcinin hep “çok yakın bir tanıdık” olduğunu söylüyor. Mağdurlar her yaştan kız ve erkek çocuklardan olabiliyor.
Bu korkunç istismarı, yüksek gelir grubunda örtbas etmek daha kolay oluyor. Gerçek boyutları hiçbir zaman saptanamıyor.
Ama uzmanlar çocukları korumada annelerin dikkatinin hayati bir önem taşıdığını söylüyor.
Nitekim ülkemizde yaşanan son vakada da gerçek annenin feryadı ve polise yaptığı şikayetle ortaya çıktı.
Bu tür suçların “hastalık” olabileceği savıyla, önlemin de hapisten ziyade tıbbi yöntemlerle olabileceğine ilişkin yaygın bir kanı var.
Nitekim Türkiye’de geçen yılın ortasında çıkan bir yönetmelikle, cinsel istismar suçlularında ‘kimyasal hadım’ olarak da adlandırılan bir yöntem kabul edildi.
Buna göre, cinsel istismar suçundan hüküm giyenler hakkında cezanın infazı sırasında ya da koşullu salıverildikleri denetim süresi içinde, “Cinsel isteği azaltıcı tıbbi tedavi” de dahil, önemli yaptırımlar getirildi.
Ülkemizde yaşanan son vaka bizde de bu tür suçlar için ne yapılması gerektiği tartışmasını açmalı.
Nitekim bu konuda görüşlerine başvurduğumuz UBP Milletvekili Ersin Tatar, “Kimyasal hadım” önerisiyle ilgili “tartışmaya açılmalı” derken, bu tür insanlara müebbet verilmesi gerektiğini savundu.
Eğitim Sendikası, çocukların kendini koruması için okullarda “cinsel eğitimin şart olduğunu” açıklarken, sosyal hizmet uzmanı Barış Başel ise kimyasal hadım dışında elektronik takip sistemi önerdi.
Başel’in önerisine göre elektronik takip sistemi, sabıkalının çocuk parkları veya çocukların olduğu yerlere yaklaştığı sırada merkez karakollara sinyal gönderecek. Çocuklar da bu şekilde korunacak.
Çocuklarımızdan daha değerli neyimiz var? Onların güvenliği için kimin ne önerisi varsa dile getirmeli, sorumluluk makamında olanlar üzerlerine düşen görevi acilen yerine getirmelidir.
Yoksa Allah korusun, şimdi “vah vah” diye okuduğumuz o çocukların başlarına gelenlerin, yarın öbür gün bizim çocuklarımızın başına da gelmeyeceğini kimse garanti edemez.
Bu haber 389 defa okunmuştur

:

:

:

: