Hani olur da öyle bir yanılgıya düşmeyelim diye yazıyorum.
Kıbrıs sorunu çözülmüş, çözülmemiş.
Rumlardan ya da Türklerden dolayı müzakereler tıkanmış, ya da tıkanmamış.
Adada iki halk varmış ya da yokmuş.
Bunlar kimsenin umurunda değil.
Uluslararası toplumun da önceliği değiliz.
Dünya dönmeye devam ediyor.
Milletler çıkarları doğrultusunda başka başka milletlerle ilişkiler kuruyor ve geliştiriyor.
Biz Lefkoşa’nın Kuzey’inde Girne, Mağusa, Güzelyurt, İskele ve Lefke kentlerinde şehirler arası yollar ve dahi yüzlerce köyümüzün gerek içinde gerekse bağlantı yollarında araçlarımızı bozulan ve onarılamayan yollardan dolayı kullanamaz hale geldik.
Elektrik santrallerinden çıkan zehirli dumanla zehirlenen de bizleriz, her gün bir ihmalden dolayı adına iş kazası dedikleri ölümlere tanıklık edenler de.
İşlevsiz bırakılan bir sağlık sisteminde tedavi olanaklarını kaybedenler de bizleriz.
Çöken bir eğitim sisteminin gölgesinde çocuklarımızı okutmaya çalışanlar da..
Taş ocaklarından mütevellit zarar gören doğal güzelliklerimizi yitiren de bizleriz.
Bu olumsuz durumun yarattığı çevre kirliliğinden nasibini alanlar da..
Lüks lüks otellerin denizlerimize boşalttıkları kanalizasyon sularını ellerimiz kollarımız bağlı seyredenler de bizleriz.
Aynı otellerin ev sahipliğinde yapılan turizm çalıştaylarını izleyenler de.
Sahillerimizi 49/50 yıllığına peşkeş çekip talan edenlere hesap sormayan da bizleriz.
Onları her seferinde seçip seçip yetkilendirenler de.
Belli bir zümrenin çıkar ilişkilerine dayalı yürütülen siyasi anlayışın halkın genelinin sorunlarına çare olmadığını yıllardır izleyenler de bizleriz.
Bu köhne ve sığ siyasetin mağduru olanlar da.
Tabi bütün bunları yaşayarak bizler tecrübe ederken dünya yerinde durmuyor.
Bizler her gün bu sığ anlayışla yüzleşmek zorunda kalırken, bizim dışımızda kalan coğrafyalar da ileri yaşamlar devam ediyor.
Buna isterseniz kaliteli yaşamlar da diyebilirsiniz.
Zira üretiyor insanlar.
İşinin ehli kadrolarla yönetiliyorlar.
Oralarda sistemler kişiler üzerine kurgulanmıyor.
Kurumsaldır her şey.
İnsanlara daha kaliteli yaşamlar sunmak için siyaset yapıyorlar.
Siyasetin odağına insanı koyuyorlar.
Ve bunun üzerinden üretiyorlar her alanı.
İlmik ilmik dokuyorlar toplumlarını bilimsellikle.
Hukukla çeviriyorlar yaşam alanlarını.
Özgürlüklerle donatıyorlar çevrelerini.
Evrensel değerler içerisinde kalıyorlar.
Bizim yıllardır yapamadıklarımıza büyük bir itina ile sahip çıkıyorlar, koruyorlar haklarını.
İnsan olmanın gereğini yerine getiriyorlar.
Bir de bize bakın.
Geldiğimiz duruma bakın.
50 yılda aldığımız yanlış yolun bizleri çıkmaz bir yola götürdüğü artık çok açık değil mi?
Kıbrıs sorunu çözülür veyahut çözülmez.
Lakin net olan şudur ki, Kıbrıs’ın Kuzey’indeki mevcut durum sürdürülemez.
Kimse, bize, biz böyle iyiyiz martavalını okumasın.
Zira burada “biz” kavramı ile aslında anlatmaya çalıştıkları bu düzenden yıllardır nemalanan fayda sağlayan bir küçük topluluktur.
İlişkilerini kişisel çıkarlar üzerinden yürütenler.
Halkın genelinde ise böyle iyi durumlar maalesef yoktur.
Peki o zaman ne yapacağız?
Yani bu duruma daha ne kadar katlanacağız?
İş bilmez, insanları daha ne kadar bu ülkenin yönetimine taşıyacağız?
Öyle ya bu sorumlulukta pay sahibi olanlar bizleriz.
Zira bu kötü yönetimlerin öncelikli mesuliyeti bizlerin sizlerin sorumluluğundadır.
Nihayetinde bu insanları seçenler bizleriz, sizlersiniz.
Kısacası demem o ki günü geldiğinde bu kötü yönetimlere dur demek de sandıkta bizlere, sizlere düşmektedir.
Düşünen, sorgulayan, araştıran ve öğrenen bireylerin oluşturduğu bir toplum gerçekleri gören ve hayatlarını şekillendiren bir toplumdur.
Bunun aksi zaten ortada.
50 yılda geldiğimiz noktaya bakmak yeterli bunu da anlamak için.