Her şeye hazır olun

Kıbrıs sorununda beklenen ama istenmeyen oldu.

 Süreç uzadı, belirsizleşti, canlı tutulmaya çalışılırken gündemden düştü.
Güney tarafı anlaşılan konuları bile açıklamıyor.
Hatta tam tersini dile getiriyor, ucu dikenli konuları sürekli öne sürerek zamana oynuyor.
Mart ayı içinde konuşulan bir konferans daha var.
O noktaya gelindi mi, radikal, farklı bir gelişme var mı?
Türkiye'nin referandumunu beklemenin, o güne kadar süreci canlı tutmanın, çözümle, barışmakla ne ilgisi var?
Rum tarafı bunu söylüyor, referandum sonucuna göre farklı gelişmeler mi olacak, konuşulanlar mı var?
Yani neden, bize ne kazandıracak?
Aslında uzayıp giden süreç ve yeni hedef olan Mart ayı, artık bu işin nereye gittiğini gösterecek.
Nereye gidiş olduğu da belli, fakat artık bir isim konacak.
Türkiye'nin referandumu, Yunanistan ile yaşanan gerilim, Suriye, Ortadoğu konuları, tabi ki bizimle ilgili değil, ama maalesef etkiliyor.
Söylediğim gibi radikal bir ilerleme var mı? Önemli olan bu.
Cumhurbaşkanı Akıncı bilgilendirme toplantıları yaptı.
Siyasi parti yetkilileri, bağımsız kurumların temsilcileri, konu hakkında son bilgileri aldı.
Başbakan Hüseyin Özgürgün, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın davetine katılmadı.
Başbakan Özgürgün, ADA TV de yaptığımız programda;
'Cumhurbaşkanı ile bir iletişimimiz yok. Ben bilgilendirme toplantılarına da katılmayacağım. Sayın Cumhurbaşkanı taraflı davranıyor. Arkadaşları göndereceğim' demişti.
Başbakan toplantıya katılmadı, Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş da yurt dışında olduğu için toplantıya partinin Genel Sekreteri katıldı.
Makamlar arası bir kopukluk var.
Fakat hükümet kanadının önceliği, seçime yönelik hızla gelişen süreç.

Başbakan 'Seçimden korktuğum veya kaçtığım yok' derken, parti kurulları seçim için istekli değil.
Koalisyon bir süre daha devam edecek, esas mesele nereye kadar, çünkü olmuyor, ciddi sıkıntılar var.
Protokol var, mahkemenin kamuda çalışan doktorlar için aldığı karar var, bu sağlık konusunu ciddi şekilde etkileyecek.
Maliye ile Sağlık Bakanlıkları arasındaki anlaşmazlık hükümete de yansıyacak ki yansıyor.
Ortada duran ve ellenmesi gereken birçok konu varken, erken seçim çare olur mu?
Güvenli, iradeli, istikrarlı bir siyasi ortam ve Meclis yapısı oluşur mu?
Hükümet partileri seçimi erteleyerek daha çok yıpranır, kaynakları daha çok tüketir, ülkeyi daha zor şartlara sokar mı?
Gününde yapılacak bir seçim tüm bunları ortadan kaldırır mı, yoksa kamu kaynaklarının bir süre daha kullanılmasına mı yarar?
Hükümet kanadı, normal seçim tarihine kadar ülkeyi toparlarım, reformlar yapar, vatandaşın yaşam kalitesini artırır, beklenen hizmetleri veririm, diyebilir mi?
Peki, özellikle Meclis içi muhalefet, hükümetin başarısızlığına ne gibi alternatif olacak?
Ya da olabilecek mi, örneğin, sağlık konusunda, nedir öngörü?
Bir mahkeme kararı var, çözüm önerileri, yapılması gerekenler, atacakları adımlar var mıdır, nedir bunlar?
Kuru gürültü ile muhalefet, intikam için fırsat görülen seçim, bugüne kadar bize hiçbir şey kazandırmadı.
Elbette bu defa ilk seçim çok farklı olacak.
Değişen bir seçim sistemi, yeni alternatif siyasi partiler, yıpranan eski siyaset ve siyasetçiler.
Farklı olacak, çok farklı.
Ama bu farklılık içinde seçmenin farkı ne olacak.
Seçmenin aynı öncelikleri belirleyici olacaksa, değişen pek bir şey olmayacak.
Siyasetçiler de, siyasi partiler de vatandaş da her şeye hazır olsun.
Bu haber 529 defa okunmuştur

:

:

:

: