Fiziki görünümü itibariyle dünyadaki paraların her birinin kendine ait özel görünümü ve rengi vardır.
Ama yine de paranın rengi var mıdır diyorsanız, sanırım geldiği kaynağı soruyorsunuzdur.
Eskiler “ak akçe, kara gün içindir” derlerdi.
Paranın kaynağının ne olması gerektiğini acaba bundan daha iyi ifade etmek mümkün müdür?
Eskiden bir helal para kavramı vardı. Çocuğuma haram lokma yedirmem diyen bir baba, aşıma haram ekmem diyen bir anne… Onlara ne oldu bilinmez ama, bugün paranın rengi var mıdır diyen bir nesil var artık.
“Yeşil Sermaye” karşıtları karşısında kendilerini savunmak isteyen “İslamcılar”dan; kaynağı nereden olursa olsun, yeter ki gelsin diyen liberalistlere kadar her birinin payı var bu anlayışta.
Oysa, dini ve ahlaki yönden paranın rengi olduğu gibi, modern yasaların kanunlarında da vardır. Modern toplumların kanunlarında kaynağı yasal olmayan paralar için kara para demesi bu yüzdendir. Uyuşturucudan kadın ticaretine uzanan kara para, hem parayı kirletir, hem cemiyeti. Ekonominin Grefham yasasıdır. Kötü para iyi parayı piyasadan kovarken kötü ahlak da iyi ahlakı kovmak için sermayesini bulur. Ahmet Selçuk İlkan’ın “Para Deyince” adlı şiiri konumuza uygun düşecektir:
Dünya pazarını dolaştım durdum
Dikenler gül oldu para deyince
Yıllanmış nefretler bir anda bitti
Ateşler kül oldu para deyince
Ortada ne engel ne dağlar kaldı
Ne aşılmaz yollar ne çöller kaldı
Öfkenin yerini alkışlar aldı
Düşmanlar dost oldu para deyince
Bir eski masalmış şeref itibar
Böyle bir düşman ne işe yarar
Gördüm ki her şeyin bir fiyatı var
Krallar kul oldu para deyince.
Paranın sadece rengi yoktur. İdeolojisi de vardır. Yeşil sermaye, kızıl para, vahşi kapitalizm gibi. Bu yüzden ecdadımız paranın helalindenini makbul kılmak için ona akçe dediler.