24 Nisan 2004 tarihinde Rum Halkı, Annan Planı çerçevesindeki Federal bir çözüme % 75 gibi kesin ve tartışmasız bir irade ile HAYIR demiştir. Zaman'ın BM Genel Sekreteri Kofi Annan Güvenlik Konseyine sunduğu raporunda, ' Kıbrıs Rum HALKI bu Çözüm Planını sadece reddetmekle kalmamıştır, bizatihi Kıbrıs Sorununun Çözümüne Hayır demiştir' ifadeleri ile çözümsüzlüğün yıllar süren kaynağını, uluslararası camia adına bu en yetkili makamdan dile getirmiş ve zapta geçirmiştir. 'Kıbrıs Rum halkı Kıbrıs Türk'ü ile refahı paylaşmak istememektedir ' gibi son derece önemli ve çarpıcı bir değerlendirmesi ile uluslararası camia adına BM arşivlerinde ve her Türk'ün asla unutmaması gereken bir gerçeği tarihe tescil etmiştir. Kofi Annan bu tespitle de yetinmemiş, Kıbrıs Türk'üne uygulanmakta olan ambargo ve izolasyonların kaldırılması gerektiğini Güvenlik Konseyine resmen önermiş ve tavsiye etmiştir. Ne yazık ki, Rum- Yunan - Rus çizgisindeki Ortodoks ittifakı, iki NATO ülkesi arasında kanayan Kıbrıs sorununun devamını tercih ederek Kıbrıs Türküne yarım asırdan beri uygulanan haksız ve hukuksuz ambargolara son verilmesini ve vicdanları kurutan bu uygulamaların ortadan kalkmasını Rusya, Güvenlik Konseyindeki vetosu ile engellemiştir. Kıbrıs Türk'üne uygulanan ambargoların, dünya ve tarih önünde vermiş oldukları taahhütler ışığında AB tarafından kaldırılması süreci ise KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Talat'ın AB’nin bu önemli ve yaşamsal taahhütlerini göz ardı etmesi nedeniyle gündemden düşürülmüş, Rumlarla önkoşulsuz görüşmelere hazır olduğunu ilan etmesi ile de maalesef heba edilmiştir. Halkımızın bu en haklı ve en hayati meselesinin AB gündeminden düşmesi, ' KIBRIS TÜRK HALKININ ULUSLARASI STATÜSÜNÜN YÜKSELTİMESİ, TÜRK KANADININ SİYASAL ÇÖZÜM İHYİYACINI ORTADAN KALDIRIR', şeklinde AB nezdinde kabul gören akıl almaz bir Rum-Yunan gerekçesi, ambargo ve izolasyonların görüşme masasında Kıbrıs Türk'ünü teslimiyete zorlamanın bir aracı olarak kullanılmasına devam edilmesine yol açmıştır. Cumhurbaşkanı Akıncı tüm siyasi partililerle el ele vererek bu insanlık dışı fasit daireyi kırmalı ve müzakere sürecini yarım asır devam eden tutsaklıktan kurtarmalıdır!!! KKTC Halkının bu son şansı bu kez heba edilmemelidir !!!
Başka bir deyişle Rum- Yunan kanadının yarım asrı aşkın baskı, zulüm ve uluslararası statümüzün ayaklar altına alınması yönünde devam eden insanlık dışı dayatmalarını uluslararası camia nezdinde sona erdirmeden Kıbrıs sorununun hakça bir çözüme kavuşması imkansızdır.
KKTC Devleti olarak, tarihte örneğine ender rastlanan bu haksızlıklar karşısında sessizliğimiz ve hareketsizliğimiz KIBRIS TÜRK HALKININ HAKÇA BEKLENTİLERİNE büyük darbe indirmiştir.
Halkımızın uluslararası hukuk, ticaret, finans ve ekonomi dünyası ile entegre edilmesini sağlayacak adımlar müzakere masasında yaşamsal haklarımızdan vazgeçmemizi asla gerektirmez. Nitekim, KKTC üzerindeki tüm ambargoların kaldırılmasını müzakerelere devam etmemizin bir ön şartı ve dış politikamızın merkez hedefine dönüştüremememiz GKRY’nin hukuksuz AB üyeliğinin, tarafımızdan dolaylı kabulü olarak algılanmış ve 2004 yılından bu yana ambargoların kaldırılmasını ve uluslararası statümüzün Rum Halkına parite sağlayacak düzeye erişmesini engellemiştir. Hiçbir şey talep etmeden, önkoşulsuz Rum Liderlerle müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduğumuzu ilan etmek, KKTC üzerindeki esaret zincirlerinin ve insanlık ayıbı uluslararası izolasyonların kaldırılmasını geciktirmekle kalmamış, 2017 yılında Rum- Yunan kanadını, Kıbrıs'ta mutlak bir Helen Egemenliğinin ifadesi olan ENOSİS'i, bir Meclis kararına dönüştürme noktasına getirmiştir. Ne yazık ki, 2004-2017 süreçleri içinde yer alan Talat - Hristofyas, Eroğlu – Anastasiadis ve Akıncı- Anastasiadis görüşmelerinde Türk kanadının verdiği önemli ek tavizler, bugünkü Rum Meclis'i Enosis kararını açıkça cesaretlendirmiştir... Göstermelik olsa bile sözkonusu Enosis kararının geri alınması için Cumhurbaşkanı Akıncının DİSİ Başkan'ı Neofitu karşısında, bir nevi diz çökmüş olması son derece üzücüdür. Muhatabı Anastadiadis nezdinde sonuç alamayınca, Kıbrıs Türk'ünün bir an önce masada teslim olmasını kendisine rehber edinmiş çevrelerce organize edilen bir yemekte Sayın Akıncının, Neofitu ile gizli pazarlıklara sürüklenmesi düşündürücüdür. KKTC Halkının özgür iradesi hiç bir kurum ve makama böyle bir yetki vermemiştir!!!
Kıbrıs Türkü 50 yıldan beri görüşme masasına tutsak edilmiştir. Ada sathında tam bir Helen Egemenliğinin tüm unsurlarını ve yollarını yasal olarak mümkün kılacak bugünkü görüşme masasına yeniden dönmek asla kabul edilir bir durum değildir. Buna kimsenin hakkı yoktur!!! CB Akıncı ile CTP / TDP ve diğer birleşik güçler Kıbrıs Türk'ünü adım adım tutsaklığa ve göç yollarına düşürecek olan bu günkü sürece bir an önce HAYIR demelidir. KKTC Meclis'inde temsil edilen tüm siyasal partilerin, KKTC'nin varlığını, bağımsızlığını, egemenliğini ortadan kaldıran bugünkü vahim sürece HAYIR diyecek güç ve kararlılığı tam bir konsensüs içinde gecikmeden sergilemelerini bekliyoruz. CTP yeni liderliğinin ciddi ve tarihi bir durum değerlendirmesinin içine süratle girmesi fevkalade önem arz etmektedir. Tüm ambargo ve izolasyonlara son verilmeden, iki devletli, iki kesimli çözüm esasları egemen siyasal eşitlik Temel'inde kabul edilmeden müzakerelere devam edilmesinin asla mümkün olamayacağını, 15 Kasım 1983 bağımsızlık kararımızın özüne ve ruhuna uygun olarak Meclisimizde acilen yeni bir kararla tescil edilmesi önem kazanmıştır. AKEL, 2004 yılındaki çözüm iradesini, kilise ve Ulusal Konsey çizgisinde bir anda değiştirmiş, üst sadakatinin sarsılmaz çizgisinin uzun vadede ENOSİS olduğunu bir kez daha göstermiştir. Tarih boyunca bu böyle olmuştur. Aynı çizgi ve siyasal davranışı başta DİSİ olmak üzere tüm Rum siyasal partiler de yıllarca sergilemiş ve sergilenmektedir. Bu gerçekler ışığında tüm siyasal partilerimizden Kıbrıs Türk'ünün bağımsız, egemen ve özgür devletimize sımsıkı sarılmalarını, vermiş oldukları Anayasal yemine sadık kalarak Parlamenter demokrasimizin ve Devletimizin varlık nedenlerine tam olarak sahip çıkmalarını onlardan beklemek en temel hakkımızdır.
Futbol Federasyonumuzun, spor kulüplerimizin ve gençliğimizin en temel insan haklarına reva görülen insanlık ayıbı ambargo ve kısıtlamalar yarım asırdan beri hala devam ederken, göstermelik ve sadece bu Rum mezalimi örtmeye yönelik algı operasyonlarına bazı siyasi partilerimizin alet edilmesi son derece üzücüdür. CTP- AKEL arasında İlan edilen ve tamamen tribünlere dönük göstermelik bir futbol karşılaşması ile halkımızın yeniden aldatılmasına izin verilmemelidir. Sadece Rum propaganda mekanizmalarına hizmet edecek olan AKEL - CTP Futbol karşılaşması ile hem kendimizi hem de dünyayı yanıltmak, Kıbrıs Türk'üne uygulanan yarım asırlık insanlık ayıbı, insanlık suçu uygulamaları çok hafife almak DEMEKTİR !!!. 2004 - 2017 yıllarında olduğu gibi karşılıksız ve gereksiz tavizlerle müzakere sürecine devam etmek Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki haklarımızdan ilelebet vazgeçmek DEMEKTİR!!!